bugün

Anaokulu, ilkokul, ortaokul, lise hazırlık, lise, üniversite hazırlık, üniversite ve bilmem kaç sene geçmiştir eline ilk defa kalem alıp bir şeyler karalayalı. Sonunda üniversite de biter ve şimdi ne yapacağım kaygısı başlar. Çoğumuzun içinden üniversitenin son yıllarında artık bir şeyler anlayabilecek kapasiteye gelince şu düşünce belirir: Ulan aslında ben bu bölümü okumak istememiştim ama...

-Puanım buna yetti
-Ailem bu bölümü istiyordu
-Bu şehiri seviyorum ne yapayım
-Arkadaşta burayı tercih etti
-Manitanın yanına geldik işte

Lâkin artık her şey berraklaşmıştır ve işsizsindir. Hep içimizde geriye dönebilme isteği belirir. Keşke keşke diye düşünürüz. Bundan sonrası mâlum sevdiğin şeyleri almak için sevmediğin bir işi yapmak zorundasındır. Bazılarımızın durumu daha vahimdir. Onlar sevdiklerini sandıkları işi yaparlar. Çocukluktan beri bunun için yetiştirilmişlerdir. Yaptıkları işi sevdiklerini zannederler çünkü başka hiç bir işi sevebilmeyi dahi düşünememişlerdir. Peki sonuç nedir? işini sevmeyen insanlar. Kalitesiz üretimi, kalitesiz mal, kalitesiz yaşam.
Türkiye'de tıp ilerlemiştir.Bunun nedeni belli değil mi? Türkiye'nin en zeki insanları bu bölümü seçmektedir. Neden? Çünkü iş garantidir ve parası iyidir. Peki teknoloji? Eh işte elimizde iyi telefonlar var, iyi arabalara biniyoruz. Bunları kim yaptı? Biz yapmadık. Ne zaman çocukluğunda bir şeyler söküp takmayı seven zeki bir çocuk puanı iyi diye doktor değil de mühendis olursa o zaman bu sorun düzelir. Peki para sorunu? O sorun da sanırım biz ne zaman bizi sömüren insanları değil de bu ülkeyi gerçekten yönetebilecek insanları başa getirebilirsek çözülecek. Var mıdır şuan da böyle birileri bunu sizin vicdanınıza bırakıyorum. Son olarak şunu eklemek isterim sonuçları ne olursa olsun başkalarının doğruları ile yaşayacağınıza kendi yanlışlarınız ile yaşayın.