Yaklaşık 2.5 ay önce Bursa'da Beşiktaş maçı öncesinde çıkan olaylar ve sonrasında yaşanan gelişmeler hepimizin malumu. O günlerde gazete sütunlarını bu olaylara ayıran basın yayın kuruluşları perşembe günü Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda yaşanan rezilliğe nedense sessiz kalmayı tercih etti. Eğer o olaylar Bursa Atatürk Stadı'nda yaşansaydı aynı medya bu sessizliği sürdürür müydü ? sorusunun cevabını hepimiz biliyoruz. Tabiki sürdürmezdi...

Sporda Şiddet Yasası'nda pilot bölge olarak seçilen bir başka deyişle kurban edilen Bursamızda, oynanmamış bir maçtan dolayı ve karşı takım futbolcularına fiili bir hareket olmadığı halde takımımıza 9 maçlık bir ceza kesilimişti. Mevcut yasaların ve cezaların geçerliliği sadece Bursa il sınırları içinde midir ? diye merak ediyoruz. Eğer Sporda Şiddet Yasası Bursaspor taraftarlarına özel olarak hazırlanmadıysa Bursaspor-Beşiktaş maçı ile ilgili jet hızıyla ceza veren kişi ve kurumları göreve davet ediyoruz. Yok eğer yasalar sadece bizim taraftarımıza özel (!) ise takdiri futbol kamuoyunun vicdanına bırakıyoruz.

Peki ya sözde ulusal basın nerede? Bu yaşanan olaylar öncelikle medya mensuplarına yapılan bir hareketti. Beşiktaş maçı öncesinde yaşanan olaylardan sonra gazetelerinin manşetlerine büyük puntolarla ''Futbol Terörü'', ''Teröristler'' yazanlar, hatta küme dahi düşürülmemizi isteyen istanbul medyası neden bu olaylara sessiz kalıyorlar ? Üstelik Fenerbahçe taraftarlarının öncelikle medya mensuplarına saldırmışken. Kendilerine yapılan bu olayları hangi akla hizmet sineye çekebiliyorlar ? Bursaspor taraftarının içinde bulunduğu en ufak bir kötü olayı büyütüp ortamı gerenler, işini pür dikkat yapanlar neden iş kendilerine geldi mi aynı savunma mekanizmasını kuramıyorlar ? Kendilerine yönelik başlatılan ve daha sonra büyüyen olaylar sonrasında Fenerbahçe taraftarının psikolojisinden bahsedip onları anlamaya çalışan istanbul basınının önümüzdeki günlerde Fenerbahçe taraftarından özür dilemeside bizleri şaşırtmayacaktır.

Fenerbahçe-Shaktar Donetsk hazırlık maçında yaşanan olayları kimimiz gülerek, kimimiz ibret alarak izledik. Maçıın 63. dakikasında Fenerbahçeli seyirciler sahaya girerek maçın yarıda kesilip iptaline neden oldular. Maçı takip etmek için gelen Ukraynalı gazetecilerin yaşadığı şok ve bu olayın dış basına yansımaları da ortada. Olayların bütün görüntülerinin günlerdir televizyonlarda ve internet ortamında yayınlanırken, Türk Emniyeti olan biteni sadece izlemek ile mi yetinecek ? Ayrıca bu konuda Türkiye Futbol Federasyonu'da üzerine düşeni yapmak zorundadır. Türk Futbolu'nun kırılma anlarını sadece Anadolu kulüplerine karşı değil, istanbul takımlarına karşıda uygulamalarını ve aynı adalet duygusuyla verecekleri kararı beklemekteyiz. Türkiye Futbol Federasyonu'nun olaylar ile ilgili talimatını bir kez daha hatırlatmak istiyoruz;

Madde 7 – Disiplin Uygulamaları - Özel müsabaka veya turnuvalarda gerçekleşecek ağır disiplin ihlalleri (ihlalin cezasının alt sınırının iki veya daha fazla müsabakadan men cezası olması hali) halinde Futbol Disiplin Talimatı kapsamında gerekli işlemler yapılır.

Sporda Şiddet Yasası ve Türkiye Futbol Federasyonu'nun talimatnameleri apaçık ortadayken Bursaspor - Beşiktaş maçı öncesi çıkan olaylar nedeniyle her televizyon kanalına bağlanarak tek başına karar veren Türkiye Futbol Federasyonu'nun hukukçuları ve yöneticileri neden bu olaylar sonrası sessizliğe bürünmeyi tercih ediyor ?

Beşiktaş maçı öncesi yaşanan tatsızlıklardan dolayı 51 tane taraftarımız Mobese görüntüleri ve basın mensuplarının çektiği fotoğraflardan teşhis edilerek tutuklanıp cezaevine gönderilmişti. O taraftarlarımız 2.5 aydır mahkeme günü beklemekte iken, üç gündür görüntüleri tüm yazılı ve görsel medyada çıkan, sanal ortamda dolaşan Fenerbahçe taraftarları hakkında hala yasal bir işlemin olmaması nedeniyle kendi kendimize ''Bu ülkede sadece biz mi çapulcuyuz (!) ?'' sorusunu sormaktan alıkoyamıyoruz.

Biz Bursasporlular olarak devlete ve kanunlara saygılı olmanın, adalete inanmanın cezasını mı çekiyoruz ? Herkesin bir dayanma sınırı vardır. Ve sabır çok zorlanmıştır... Adaletin olmadığı yerde kişiler kendi adaletlerini sağlamaya çalışırlarsa esas problem o zaman başlar. Suskunluğumuzun da bir sonu vardır ve bu zaman çok yaklaşmıştır...

Ne olursa olsun ağlamadık medya önünde. Gözyaşlarımızı içimize akıtıp hep devletimize, polisimize ve yüce Türk adaletine güvendik. Başka cumhuriyetler kurma sevdalısı olmadık. Biz olmazsak kimse olmaz diye tehdit etmedik kimseyi. Biz Bursasporlular rızkımız kesildiğinde canımızın gideceğine iman ettik, korkmadık.

Dünyada en büyük güç; mazlumların gözyaşlarının gücüdür. Bu yaşlar önüne geleni yutmadan son kez , adalete ve kanunlara inancımızı kaybetmeden; Hem Türk Emniyeti'ne hem Türkiye Futbol Federasyonu'na çağrımızdır; ''Ayrıcalık değil, adalet istiyoruz!''