bugün

rayında ilerleyen bir tren düşünün. siz de treni yakından izliyorsunuz ve yanınızda bir buton var. yalnız bir sıkıntı var. trenin geldiği yolun devamında 4 işçi çalışıyor. tren sapma yapmadan yolunda giderse 4 işçi de ölecek. fakat bir alternatifiniz var. yanınızdaki butona basarsanız tren yönünü değiştirecek. burada da bir problem var. butona bastıktan sonra trenin ilerleyeceği güzergahta da bir işçi çalışıyor. şimdi iki alternatifiniz var. ya butona basmazsınız 4 kişi ölür ya da butona basarsınız 1 kişi ölür. hangisini seçersiniz ? bu örnek dursun burada.

şimdi hikayeyi biraz değiştirelim. bu sefer treni yüksek bir yerden görecek şekilde konumlanmışsınız. elimizde de buton yerine, kalıplı bir adam var. aynı hikaye. güzergahta 4 işçi çalışıyor. bu sefer treni durdurmak için yanınızdaki adamı raylara itmeniz gerekiyor ki tren dursun. adamı itip 4 işçiyi de kurtarır mısınız yoksa adamı itmeden 4 işçinin ölümünü mü izlersiniz.

hikayeler birbirinin neredeyse aynısı olmasına rağmen, ikinci hikaye biraz da vicdani bir düşünceye dayanıyor. çünkü bir insanın ölümüne doğrudansebep olacaksınız. nörologlar bu durumu araştırıyor. ilk hikayede seçim yaparken ki beyin hareketleri tıpkı bir matematik problemi çözerken ki hareketlere benziyor. fakat ikinci hikayede beyindeki duygusal bölümler devreye giriyor ve akıl-duygu çatışması ortaya çıkıyor. bir insanın yaşam ve ölümüne karar vermede, araya ne kadar çok mekanik süreç giriyorsa, ölüm kararını vermek de o kadar kolay ve soğuk oluyor.
istediğin kadar kalıplı olsun tren o adamı biçer sonra durmaz gider diğer 4 lüyü de biçer.

o yüzden adamı atmam , duygusal bakmıyorum olaya şayet tren duracaksa adamı rahatlıkla atabilirim oraya.