bugün

itirafı zor olsa da çok zaman yazamamaktır. hayır, duygu ya da fikrin yokluğundan, yoksunluğundan değil. sadece organize edilemiyor oluşundan sözcüklerin ve düşüncelerin. hangisini hangisinin ardına koyacağını bilememezlikten. hangi duygunun ifadesi önceliklidir, hangisinin sonra anlatılması gereklidir işte buna karar verememezlikten. evet oradadır sözcükler söylenmelidir ama hangi kalıpla ? hangi şekilde ve hangi vurgularla. sonucu ne midir? sonu gelmez bir yavanlık ve sonda söylenmesi gerekenin başta söylenmesi sonucu oluşmuş yoran, kıran, uzaklaştıran bir gerginlik. yarattığı yetersizlik ve ifadesizlik duygusu ilerleyen zamanla kronik bir hal alıp küstürür insanı. üslubun içeriğin önüne geçtiği bir varoluşu yaşıyoruz. bazen üslubun yarattığı bir içerikle belirliyoruz gündemimizi. söyleyeceklerimiz ise boş kubbede hoş bir seda bile olamadan içerimizde, ciğerimizde acılaşıp zehirliyor bünyelerimizi. ve ne zaman ağzımızı açsak o acı koku yayılıyor her yana. ne kalıyor geriye ? sonsuz bir susuş ve akabinde ölümcül bir unutuş.
cevabı yıllar evvel verilmiş ikilem.
kısa ve öz yazmak.
ocham tarzı bir ifadeyle "Karmaşık her sorunun basit, düzgün ve yanlış bir cevabı vardır."
bazı meseleler kısaca izah edilemez. uzun uzun yazmak analiz etmek gerekir tam olarak örüntüsünü anlamak ve anlatabilmek için.
o yüzden çoğu insanın bu kadar kompleks bir düşünce yapısından yoksun oluşudur uzun ''yazamayışının'' sırrı.