bugün

gerçekten hırbolardır. hırbonun anlamını bilmiyorum ama salak gibi bir şey demek galiba.
geçen gittim, chino mu chiko mu ne pantolonlar var ya. onlardan alacağım. kabinde deniyorum. konuşmalar geliyor kabine.
- bunların ailelerini arayalım.
+ evet.
- böyle böyle çocuklarınız hırsızlık yaptı...
+ evet...
- gereğini yapın yoksa polise vereceğiz.
> kamera görüntülerini de söyleriz, kanıtlamış oluruz.
+ ama bu çocukların memleketi başka yerde. okumaya gelmişler.
- nasıl okumaksa. hırsızlık lisansı alacak sanırım. (haklı burada)

neyse çıktım. kasaya doğru ilerliyorum. çocuğun üstünde adidas fermuarlı bi hırka var. nereden baksan o da 100 lira falandır. çocuklar ağlıyor. olayı tam anlayamadım ama tişörtler vardı. 70 liraları var. çalışanlardan bir tanesi, "siz bunu nasıl ödeyeceksiniz? bir de öğrencisiniz." diyordu. çocuklar hem parayı ellerinde tutuyorlar, hem tişörtlere bakıyorlar, hem ağlıyorlar, hem yalvarıyorlardı. şaştım kaldım.
yahu nedir ki bu marka hastalığı? ben hesabı ödemiş çıkarken, onlar 70 lirayı veriyorlardı. şimdi çarşıdan, hadi geçtim lc waikikiden alsan tişörtü ne olacaktı? 2şer tişört alırdınız. marka olmasa bile ağlamazdınız. hırsızlık yapmazdınız.
ha bir ara düşündüm yardım etmeyi. borçları ne kadarsa ben ödemeyi ama sonra vazgeçtim. bilmiyorum yanlış mı yaptım doğru mu ama o an bana o doğru geldi.
sadece bir amblem için birilerinin hırsızlık yapması, ağlaması ne kadar acı...
edit : hırbolardan birisi sözlükte.