bugün

gelelim et işine;
yasaklar hırsızlar için gelir kapısıdır. bu ülkede sırf yasaklara odaklanmış ve yasaklardan nasıl para kazanırız diye düşünen bir çok insan vardır ve bu adamlar yasakları öyle yöntemlerle çözerler ki şeytan kıskançlıktan çatlar. gider allaha isyan eder, hani ben insanları yoldan çıkaracaktım, onlar benden 1000 adım önde diye.
türkiyede 1997 yılında et ithalatı yasaklandı. devlet yurt dışından et getirilmesine izin vermedi.
o yıllarda hayvancılık doğu güneydoğuda yoğun şekilde yapılıyor ama köylerin boşaltılması köylülerin yaylalara çıkması yasaklanmıştı. terör politikaları gereği adamlar çobanla teröristi karıştırıyoruz diye engel oluyorlardı hayvancılık yapılmasına, kendilerine göre haklılıkları vardı ama bu adamlar taş mı yiyeceklerdi. adamın tek bildiği iş hayvancılık ona da engel olursan bu adam ya büyük şehre göçecek ya da örgüte katılacak.
öğrenci akbili kullanmak. bu akşam yakaladı ibneler.
neyse bu sebeple türkiye'de hayvan sayısı gittikçe azaldı o yıllarda, kesilen hayvan sayısında meydana gelen azalma ciddi şekilde et fiyatlarının yükselmesine sebep oldu. bu da açık gözler için kar demekti.

düşünün bir etrafınızdaki ülkelerde et 2-3 usd'a satılırken bizim ülkemizde 15 usd civarında satılıyor. paraya bak, offf gelsin milyon dolarlar.
bu kurnaz pu.tlar hemen dünyada ucuz et aramaya başladılar, ucuz eti de buldular, avustralya'da kanguru eti, amerika'da bufalo eti, ucuzdu. ama yasak vardı, bu yasak nasıl delinecekti. hemen suriye, lübnan gibi ülkelerde şirketler kurdular bu arkadaşlar. bu firmalara bu ülkelerden et ithal etmeye başladılar. ama bu etler o ülkelere hiç gitmedi. çünkü bu etler bize gelecekti!
(bkz: fikir hırsızlığı)
(bkz: emek hırsızlığı)
gemilerle mersin limanına gelen bu etler, küçük tekneler vasıtasıyla karaya çıkarılıyor, oradan soğuk hava depolarına taşınıyordu. olmayan hayvanlar kesilmiş gibi belgeler, müstahsil makbuzları düzenleniyordu. ve et millileştiriliyordu. sanki bizim ülkemizde kanguru, bufalo varmış gibi. ama bu etler dana eti, sığır eti diye satılıyordu. hesapta mersin'de duraksayıp lübnan'a suriye'ye gidecek olan etler; artık legalize edilmiş olarak bize geliyordu.
hepinizin bildiği çok büyük markalar vardır, işlenmiş et ürünleri satan, işte bu adamlar bu kaçak sokulan etleri maliyeti düşük diye bu adamlardan aldılar, marketler, kasaplar, yağma şeklinde saldırıyorlardı bu etlere, malum kar var.
beyler paranın dini imanı allahı yoktur. yeşil sermayesi, kızıl sermayesi olmaz paranın. tek din paradır şirketler için.
yıllarca bu iş sürdü gitti, koskoca devlet organizması bu büyük kaçakçılığa yıllarca göz yumdu. artık halka arada domuz, at, it, fil ne buldularsa satmışlardır bu pu.tlar.

sonra olay patladı. mersin limanından sokulan bu etlerin hikayesi, şimdi hatırlayamadığım bir zamanda ortaya çıktı. bu etleri kaçak sokanlar hakkında davalar açıldı, bu etleri alıp işleyenler hakkında dava açıldı, sonuçta hiç birisine bir b.k olmadı. hepsi haksız olarak ceplerine indirdikleri milyonlarca dolarla krallar gibi yaşamaya devam ediyorlar.

o etleri alıp işleyen firmalarda yüksek kar elde ettikleri için daha fazla büyüdüler. daha büyük vampirler hailne geldiler.
bu arada maliye bakanı bugün bir açıklama yapmış, bir tarafımla güldürdü beni bakan. kendileri iktidara geldiğinde vergi yükü % 34'müş, şimdilerde % 27'ye indirmişler. evet kazançtan elde edilen vergiye indirim yaptılar. bakan bey bilmez tabii, bu ülkede kazançtan vergi alınamaz, sen indirsen ne olur bindirsen ne olur.

bir delikanlı çıkıp da bu ülkede ey bakan anlat bakalım aynı dönem içerisinde tüketimden aldığın vergi % kaç arttı diyemez, eminim % 1000 artmıştır.
bakan açıkça itiraf ediyor ama bu ülkenin muhalefeti, akil adamları, deli adamları herkes susuyor, gelirden vergi alamayan sayın bakan, harcamalara vergi koyarak, tüm türkiyede üç kuruş kazanan insanları gibmeye devam ediyor. ekşicilerin dediği gibi subliminal mesaj veriyor herhalde sayın bakan. bakın ey işadamları sizin çalıp çırpmanıza gerek yok kardeşim, sizden zaten vergi istemiyoruz, biz karnını kuru ekmek mercimek çorbasıyla doyuran adamın harcadığı her kuruşa vergi koyup zaten alıyoruz. siz rahat olun mesajı veriyor.

süpersiniz be, ben bu durumun farkında olup da rantı için susan ülke aydınlarına da buradan selam!? söyleyeyim en iyisi.
bu arada araştırmacı gazeteci kardeşlerimize de dokunalım.

bu arkadaşlar harbiden araştırmacıdırlar. araştırırlar, yolsuzlukları bulurlar. tüm delilleri toplarlar, yolsuzluk, uğursuzluk yapanları köşeye kıstırırlar. sonra bu adamlarla bir yolunu bulup pazarlığa girişirler;
- ağa işte sen şu yolsuzluk işini şöyle yapıyormuşsun, bizim avantamızı ver, işi patlatmayalım.
yolsuzluğu yapan adam avantayı verirse iş uykuya alınır, yok yolsuzluğu yapan götüne güveniyorsa, arkası sağlamsa, .iktiri çeker bu adamlara. gerek mafya gerek politikacılar gerekse işin içinde olan diğerleri, tehdit, rüşvet, hatır gibi bir takım sebeplerle bu işin haber yapılmasını engellemeye çalışırlar.
eee bu araştırmacı arkadaşlar da ekmeklerinin peşinde, araştırmalarının sonucunda elde ettikleri parayı, imtiyazı alamazlarsa işi patlatırlar. yok tehdit, hatır falan gibi baskılarda bazen bu arkadaşları susturabilir.

ama patlayan tüm olaylarda emin olun avantalarını almadıkları ya da yeterli payı almadıkları için patlamıştır.
öyle olaylar biliyorum ki bakanlar devrildi bu adamlar yüzünden, suçsuz insanlar intihar ettiler.
ama bu araştırmacı gazeteciler halen gözümüzün içine baka baka hırsızlık uğursuzluk yapanları bilirler, komisyonlarını-sus paylarını alırlar ve susarlar.
aslandır onlar, halkın sevgilisi, ne isterlerse onu gösteren canbazlar!
neyse et işine devam;
veteriner veya gıda mühendisi olanlar ya da okuyanlar bilirler "veremli hayvanlar" vardır.
bunlar kesilemez, satılamaz ve imha edilmeleri gerekir. hukuk böyle de bu iş böyle oluyor mu?
çok az bir kısmı imha edilir bu hayvanların. geri kalanı sofralarımızda yerini alır. insanlara bu veremli etler yedirilir.
bu etleri yedirirken de kimse utanmaz, arlanmaz, allahtan korkmaz.

Bilin ve emin olun ki bu ülkede imha edilmesi gereken 10 hayvandan 6 sı et olarak sofranıza gelmektedir. Bilginize.
piyasa değeri yüksek sayılabilecek şeylerin çevresi geniş olanlar tarafından hırsızlıkla mal edinilmesi. bunlar suç sayılmaz.
(bkz: banka hortumlamak)
hayvan mezbahaya gider, kesilir, veteriner hayvanın etini kontrol eder, hastalık, antibiyotik falan bulursa imhasını ister. ama bunlar imha edilmeden arka kapılardan, işlenmiş et ürünü satan merdiven altı, merdiven üstü firmalara ucuz olarak satılır. ucuz derken adamın eti imha edilecek, bir sıfırdan büyüktür mantığıyla, ne verirlerse o paralara satılır. sonra veterinerlerden sağlıklı olmamasına rağmen bu etler bir şekilde onaylatılılır. sonra da sucuk, salam, sosis olarak halka sunulur.

bu tip işleri yapan pu.tların savunması da, nasılsa et ısıl işlemden geçiyor, kimseye zarar vermez bu etler derler. aslı hiç de öyle değildir tabi.
sen sağlıklı etten ürettiğin fiyata bu malı satıyorsun arada da dolarları cebe indiriyorsun, yüksek karlar elde edip, ohhh gel keyfim gel, güzel arabalara binip güzel bir hayat yaşayıp, bir de bu ülkede yaşayan halkı fakirler diye aşağılıyorsun.

herkes el ele vermiş bu fakirleri Gibiyor bu ülkede. bu gariban fakirlerde ise başını kaldıracak cesaret bile kalmamış, her şeyi allaha emanet etmişler, başları önlerinde yaşamaya, aç kalmamaya çalışıyorlar.
gönül hırsızlığı.
gül yüzlüm, dön.
geri kadın ol.
sen kadınken daha güzeldin.
delikle kendini yeniden.
ve gel bana eskiden olduğu gibi yeniden.
sev.
ve acı.
iktisatçı arkadaşlar bilirler, bir malın iç piyasada fiyatları yükseliyorsa, üretimi azalıyorsa, ithalat yapıp fiyatları dengeye getirmeye çalışırsın. bu sosyal devletin halkı korumak adına yapması gerekenlerin başında gelir.
gürcistan'da perakende et fiyatı 6 tl, bulgaristan'da 5 tl yani bizim etrafımızda et çok ucuz. ama biz minimum 30 tl den et alıyoruz.
et fiyatları yükselince hükümet et fiyatlarını düşürebilmek adına et ithalatına izin verme kararı aldı. bu kararın arkasından herkes et ithal etmeye başladı. ama yasa hazırlanırken et ithalatı için 15-20 ülkeden et ithalatına izin verildi. ithal etler geldi. marketlerde raflarda yerini aldı.

fiyat düştü mü? yok be kardeşim ne fiyat düşmesi, halkı gibenler kaldıkları yerden avuçlarını ovuşturarak halkı gibmeye devam ettiler.
et fiyatlarında aşağı doğru kuruşlarla ifade edilen düşüşler yaşanırken, çok ucuza et ithal edip bunları satanlar bir anda milyonlarca doları cebe indirmeye başladılar.

yani sonuçta bu halkın menfaatini düşünüp yapabileceğin en ufak bir iyileştirme bile fırsatçıların elinde heba oluyor, birilerine para kazandırmak için mükemmel bir araç haline geliyor.
zenginlerin vergi vermemesi.
Ygs, lys..vs.. Sorularının çalınması.
et işi bu ülkede tam gaz devam etmektedir. sofralarımız kaçak etler, düşük fiyattan getirilmiş yüksek fiyattan satılan etler, hastalıklı etlerle dolup taşmaktadır.

alınan önlemlerin sürekli açığı bir yolu bulunmakta, fırsatçılar hırsızlar hep yasaların önünde var olarak ceplerini doldurmaya devam etmektedirler. üstelik hem halkın inançlarıyla hem de sağlığıyla oynayarak.

eee nasılsa ekonomik suça ekonomik ceza hükmü var, bir çoğuna hapis cezası yok, bir çoğu mevzuata uygun hareket ettiği için; bir çoğu da ilişkileri sayesinde kral abiler olarak devam ediyorlar hayatlarına.
biraz da anı anlatalım:)
bu ülkenin ormanlarını parselleyip üzerine villalar yaparak satan bir muallak vardı. adını yazmayalım şimdi, ormana yaptığı villaları 2 milyon dolarla 10 milyon dolar arasında satmıştı bu adam.

2002 de bodrumda bir beach club'a gitmiştim, o gece kenan doğulu konseri vardı. ne kadar hırsız varsa yanlarında paraya tamah eden karılarla gelip yiyip içeceklerdi ön masalarda. açık büfe içki servisi dahil olarak adam başı 75 tl'ye satılıyordu konser biletleri. sahneye yakın ilk iki sıra vip denilen bu arkadaşlar için ayrılıyordu. ben de oralardaydım, bu masaların servislerinin hesabını takip ediyordum yan gözle.
işte bu ormanı parselleyip satan arkadaş geldi, yanında 4 tane manitasıyla, içlerinde şikeden , mercedes yolsuzluğundan yatmış bir kaç kişi falan da var, ama çoğu bayan ekibin. bir şişe jack daniels, bir şişe tequila sipariş verdiler, meyve çerez vs.
ihaleye fesat karıştırmak... En son yargı reformuyla cezası 1 yıla kadar indirildi...

Bazı şeyler ne boyuttaysa artık... Ne yapsalar saklayamayacakları kadar çok malzeme birikmiş olsa gerek ki "bari 1 yılla falan kurtaralım" dediler sanırm...
daha sonra villacı arkadaş hesap istemiş, şef garson da gidenlere bakıp 500 tl hesap çıkarmış kasaya sormadan. sonra villacı adam bir köpürdü, şefi çağırdı, hesabı iade etti, "giberim seni lan yavşak adam" "git adam gibi hesap getir lan bana" dedi,kovdu yanından. şef kasaya döndü, çocuk ne bilsin, adam cebindeki dolarları göstermek için bahane arıyor. kasada hesabı 5.500 tl yaptılar ( o zaman bol sıfırlıydı) rakamlar düzeltildi. bu sefer kasa müdürü götürdü hesabı ,
aynen şunları söyledi. "afedersiniz ben buranın müdürüyüm, arkadaşlar sizi tanımamışlar, saygısızlık etmişler, hesabı düzeltip getirdim". Villacı aldı hesaba baktı, teşekkür etti, cebinden bir balya para çıkardı, hesabı ödedi, kasa müdürüne de 200 dolar bahşiş verdi.
gelelim ayakkabı konusuna;
ben de ayakkabıyı vitrinde görür alırdım. parasına bakmaz 100-200 neyse verir giyerdim ayakkabıyı. geçen sene ayakkabıcılık sektörüne ilişkin bir sektör raporu hazırlıyordu bir arkadaşım. biz de kalktık antakyada denk gelmiştim bu arkadaşıma, meğer sektör araştırmasını yapmak için gelmiş oraya.aslında bir dk. şu emek hırsızlığının fotolarını da koyayım bari.
asıl acı olansa bu başlığın inci sözlükten entrylerle birlikte direk copy paste edilmesi.