bugün

millet olarak sabırsız ve fevri olmamızın futbola yansımasıdır. son bir hafta içinde tslde mesut bakkal. ali yalçın, osman özdemir ve samet aybaba görevlerinden ayrılmıştır.

hep akıllara gelen soru şu; bu adamlardan başka türk teknik adam yok mu? antrenörlük kursları her yıl yüzlerce aday yetiştirirken sürekli aynı 20 isimde takılıp kalmak ta neyin nesi? adam kayırmacılık oynamayı çok seviyoruz ya ondan olsa gerek.
türk kulüplerinin çoğunun istikrardan yana olmadığının göstergesidir.
Futbola ilginin fazla olduğu ve çok gelişmemiş ülkelerde kötü giden takımın yönetiminin gündem değiştirmek için birinci ve altın kuralı uygulamasından kaynaklanır. daha gelişmişi için (bkz: brezilya futbolundaki antrenör kıyımı)
kontrat sorunundan ortaya çıkan durumdur. sen iyi bir hoca isen tazminat maddesi koydurursun kardeşim, kimse sana git diyemez, ancak sen dersin. ama bu iş artık ekmek kapısına dönmüş, ayağa düşmüş. bildiğimiz isimler bile 100 bin ytl ye imza atar hale gelmiş. ancak hepsi aldığı peşinatla kalmış, görevini tamamlayamamış.
isim yapmış teknik direktör varken benim paralı yöneticilerim taraftarı kandırma ugruna genç nesil antrenörlere yönelmemiş, olan teknik direktörü çorap gibi değiştiren takıma olmuştur. burada suçlu sıralaması şu şekilde oluşur:
1- taraftar
2 -yönetici
3 - teknik direktör
ama asıl suçlu konumundaki futbolcular hep arka planda kalır.
ilk dokuz haftada dokuz kelle. bu da ayrı bir terör.
yönetimin kendilerini başta tutabilmek için suç bulduğu kişileri görevden almasıdır fakat çoğu zaman işe yaramaz.