bugün

kara kalp kafilesi..

10. yılını dolduran california lı müzik topluluğu.. rock değil, folk değil, pop hiç değil. hem hiçbiri hem hepsi. müzik yapıyorlar. öyle bir müzik ki her ses karadelik. enerjisi insanı içine gömen cinsten. 4 adam içlerindeki boku püsürü öyle bir büyüyle saçıyorlar ki etrafa donup kalmamak, böğürden yükselen acıyı bastırmak mümkün değil.

müzik sözlerden sözler müzikten büyük.. ikisi içiçe sığmış, dünyayı balonlara mahkum etmiş, nefesin olmadığı diyarlara acıdan, aşktan, platonik aşktan, ölümden, ayrılıktan bahsediyorlar.. iddeasız, saf, pırıl pırıl, hançer gibi keskin, bulutlar gibi yumuşak, aşk kadar siyah, kalp kadar esrarengiz şarkılar...

5 albüm yaptılar:

one, two, three, amore del tropico ve spell..

hiçbiri biribirine benzemeyen, hiçbiri daha önce dinlediğimiz albümlere benzemeyen, hepsi siyah, hepsi melankolik.

bu kadar uzak mesafelerden gelen bu sesler bizleri nasıl sardı. nasıl aşık olup böğüre böğüre ağlarken bu şarkılar kulağımıza oturabildi cevabı yok..

güneşimizin tepesinde oturan bu müziği yanıbaşımızda duyduğumuz, black heart ın istanbul a geldiği gün, herşeyin bittiği, tüm duyguların çürüdüğü, insanlığımızın ışıl ışıl karardığı gündür..

istanbul onları bekliyor... saygılarımızla
kusursuz insanlar kafilesi. her notalarındaki her kelimelerindeki her seslerindeki kederin ve o kederin dinleyende ettiğinin tarifi mümkün değildir herhangi bir kelime dizişiyle. onlar durduk yere gökyüzünün rengini evirip çevirenlerdir. dinleyene, afallamak ve içlerine dalmak düşer.

aşık olmak ve ağlamak düşer.

"ölmeden önce" listesinde, -artık- david gilmour'la birlikte bir numaradadır bu adamları dünya gözüyle görmek.
(ve bu çok önemli bir şeydir)
gerçekten aşmış, yarmış bir grup. o kadar çok güzel şarkısı var ki ne önereceğini bilmiyor insan. şöyle favorilerden bir derleme yapalım:
(bkz: stiched to my heart)
(bkz: blue tears)
(bkz: till we have to say goodbye)
(bkz: i know your ways)
(bkz: we always knew)
(bkz: tropics of love)
(bkz: the spell)
(bkz: the letter)*
(bkz: the replacement)
(bkz: the fix)
(bkz: gps)
(bkz: diamonds in your eyes)
"san diego'lu bir grup; ama müzikleri sanki daha çok, bir faulkner romanında, harabeye dönmüş bir konakta aristokrat ebeveynleri ölene değin uzun yıllar geçirmiş, yalnız ve terkedilmiş çocuklardan oluşan bir grupmuş gibi geliyor kulağa..."
epitonic.com da böyle tanımlamışlar, daha iyisini yapamayacağımı düşündüm.

three albümlerine tapmakla birlikte, kişisel listem şöyledir;
(bkz: Waterfront (The Sinking Road))
(bkz: We Always Knew)
(bkz: Once Said At The Fires)
(bkz: A Heart Like Mine)
(bkz: Square Heart)
(bkz: On Ships Of Gold)
(bkz: In a Tin Flask)
(bkz: Blue Water-Blackheart)
(bkz: Blue Tears)
(bkz: The War Is Over)
(bkz: A Light So Dim)
(bkz: Gently Off The Edge)
(bkz: The Waiter No 3)
(bkz: Guess I ll Forget You)
(bkz: It's A Crime I Never Told You About The Diamonds In Your Eyes)*
(bkz: Till We Have To Say Goodbye)
albüm ismi konusuna fazla takılmayı sevmeyen grubuzun altıncı albümü "six" de yoldaymış*. witching stone ile rats'i dinleyebildim henüz, şimdilik bi sorun yok. ezginin günlüğü'nün dediği gibi her şey yolunda.
an itibariyle mayıs sonunda ghetto'ya gelecegı acıklanmıstır.

(bkz: mutluluktan havalara ucmak)
gündüz gündüz içme sebebi.
"müzik hakkında konuşmak, mimari hakkında dansetmeye benzer" diyen adam güzel söylemiş. iyi de bi yazar değilseniz söyledikleriniz trt samimiyetsizliğine yol açıyor. belki de daha fazlası mümkün değil, bozmamalı;

değerli okurlar, zaman zaman hepimiz hislerimizin ağırlığını kaldıramayıp çıplak ellerimizle göğüs kafesimizi parçalayıp kalbimizi söküp çıkarmak ve atabildiğimiz kadar uzağa atmak istemez miyiz? işte bu hislere yol açan bir müzik yapan kaliforniyalı sanatçılarımız 12 ekim'de Blood Bunny / Black Rabbit isimli yeni albümlerini çıkaracaklar. falanca yerde konserleri var, bilmemne bilmemne... beyniniz dağılana kadar kafanızı duvarlara vurarak parçalamamanız dileğiyle, esen kalın...
acıların şelale gibi aktığını düşünün.. bu şelalenin sesi işte bu grubun müziği gibi olurdu.. *
alkollüyken dinlenmesi gereken grup.
(bkz: boş kafa çekilmiyor)
Suicide ve Last Change parçaları favorilerim. Dinlenmesini şiddetle tavsiye ederim.
kesinlikle suicide dinlenmelidir.
a cry for love u dinlediğiniz an o günü iptal ediniz , kendinize gelebilmeniz için epey bir vakit gerekiyor.
2002den bugüne gelen bir tanışıklıkta, onlar ayrılıp gitmeden, henüz hayatımı on yılca kendilerine kitlerken, bu adamların ellerini sıkmak, iki kelime konuşmak, her şey için çok teşekkür etmek, canlı dinlemek düştü ya bana, bu hayatı böyle seviyorum yeminle.

yakından daha can yakıcı kara kalp adamları. dünya güzelleri.
bir avuç manyaktır hepsi neden insan bu denli drama bağlar ki olayı. hayır sonra bizimde kafamız atıyor unutacağımıza diğerleri aklımıza geliyor. ama güzel şarkılar hepsi ayrı güzeldir hele the letter daha bir güzeldir.
Sanki acıklı hikayeler anlatıyor gibiler soğuk havaların vazgeçilmez grubudur para içinde yüzen adamlar acıyı nasil anlatabilir merak ediyorum bu grubu dinleyen tek bir tanıdığım bile yok en son bu grubu dinlerken aglamistim benim için anlamı büyük bu grubun söyleyeceklerim bu kadar.
1997'de kurulan amerikan müzik grubu. şarkı yapmak için artık belli kalıpların kullanıldığı ve önümüze konan eserlerin hep birbirine benzediği düşünülürse bu grubun değeri daha da artıyor. isminde de yer alan o karanlık, şarkılarını dinlemeye başladığınızda etrafa da yayılıyor.

kayıtlarda ve konserlerde grup pek çok müzisyeni yanına katıyor ancak temel ikili her daim tobias nathaniel ve pall jenkins oluyor. piyano ve gitar melodileri etrafında dönen karanlık şarkılar ilk kez one albümü ile görücüye çıkmış olsa da, varlığından haberdar olmam için yıllar geçmesi gerekti. albümlerini sırayla indirirken farkettim ki, ilk albümün açılış şarkısı olan the waiter, her albümde farklı bir yorumla, farklı bir şekilde yine karşımıza çıkıyor. aynı hikayeyle oynamayı, onu herseferinde farklı anlatmayı seviyorlar belli ki.

grup ilk albümlerinden bu yana, albümlerini isimlendirmekten ziyade numaralandırıyor. one ile başlayan macera two ve three ile devam etmiş. arada gerçekten isim verdikleri albümler olsa da bu sene six ile birlikte eski usül numaralandırma sistemine dönüş yaptılar. bu numaralandırma sistemi, genel kanının aksine bana umursamazlık olarak değil, parlak isimlerle göz boyamaktan kaçındıklarını düşündürüyor. arada çıkardıkları single albümlerinin yanında in the fishtank projesi kapsamında, serinin on birinci albümünü de solbakken ile yaptılar.

bu müziğin türkiye'de bir karşılığı yok. acılar ve karanlıktan dem vurulduğunda arabesk ilk akla gelen tanım olabilir belki. ancak bu tanımın bilinçaltımızda bıraktığı olası izlerden kaçmak adına kendilerine modern zamanın ağıt yakan grubu diyebiliriz. şiddetle tavsiye ediyorum.
karanlık yaparlar müziklerini, bir girdiğinde bir daha çıkması zordur. dinlenilmemesi gereken zamanları vardır:
sevgiliyle ayrılık zamanı.
alkol.
uyuşturucu.
bu üçü ayrı zamanda ya da aynı zamanda, nerede olunursa olunsun dinlenilmemesi gerekir.
onun dışında okul için gittiğin uzun yollarımın tek çekilebilir yanı:
http://www.youtube.com/watch?v=PSBbgfUIWEo
http://www.youtube.com/watch?v=TuLB-LOut7w
insanı üzüntülere gark eden gruptur. üzülmek isteyenlere tavsiye edilir. kendilerini severim ama orası ayrı.
ayrılıktan sonra; https://www.youtube.com/watch?v=d0Ngsl7bNSc .