bugün

türk toplumunda uzun bir zaman boyunca yer etmiş ve hala da yer eden yasalardır.

en başında cinsellik gelir mesela.

cinsel deneyim yaşayan kadın kötüdür, fahişedir ama erkek aynı eylemi gerçekleştirdiğinde elinin kiridir falan. bu yasa erkeklerin ürünüdür. bu sayede kadın, erkeğin zevk alması için bir araç haline getirilmiş ve evlilik öncesinde bazı kısıtlamalar getirilerek erkeğin ego tatmini yapmasına yardım etmiştir. çiftlerin arasındaki ilişkiyi patron-köle ilişkisine döndüren ve aşkı yokeden "aşırı sahiplenme duygusu" ve beraberinde getirdiği kısıtlamalar asırlar boyu hak peşinde koşan kadınlar meydana getirmiştir. çoğunlukla da başaramayan...
bugün bile kadını erkek yüzü görecek diye çalıştırmayan, zorla başını kapatan, didinip evine ekmek parası getirme ve eşini evinin kadını yapma sevdalısı erkekler var.
evlenme vaadiyle kandırılıp, "sen benimle yattın, başkasıyla da yatarsın" bahaneleriyle terkedilen gözü yaşlı kızlar var.
evet varlar, uzun bir süre de olacaklar.
"erkeğin bir çıktığı bir de çaktığı kız vardır" zihniyetindeki erkekler yeryüzünde varolmaya devam ettikçe hak sahibi olamayan kadınlar da olacak.
bunun getirisi olarak aşağılık duygusuna kapılmış ve kendisini ev işleriyle görevlendiren kadınlar da...
"kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin." ciler daha çoook çalıştıracaklar sevgili "karı"larını tarlabaşlarında ve kendileri kahvelerde okey oynayacaklar. biz istanbullular bilmeyiz. bugün bile var öyleleri. hiçbiri de çıkıp kendine tanıdığı hakkı eşine, güya sevdiği insana tanımaz... ya da fazlasıyla tanır, sonra da gider kahve köşelerinde sürter, "karı"sının üstünden geçinir.

bizim insanımız hiçbirşeyi tam olarak anlayıp uygulayamaz, ortasını bulamaz.

geneli böyledir.

illa ki hep en uç noktalarında yaşayacaklar birşeyi.
(bkz: din)