bugün

uludağ sözlükten bir yazarın (bkz: yirtici forvet) (bkz: ben) mektup tarzındaki ilk denemesidir. daha fazlası blogunda bulunabilir. kahvekes.blogspot.com iyi veya kötü her şekilde eleştiriye ihtiyacım var.

Tanımadığım Dostuma
Bazen öyle hayallerin olur ki, peşinden gitmezsin koşarsın adeta... Hüsrana... Mağlubiyete... Gerçekleşmeyeceğinden eminsindir adın kadar. Yıldızlara aşık yakamozlardan farkın yoktur böyle durumlarda. Sadece... Sadece bakarsın hayaline. Güzeldir. Kusursuzdur yıldızlar kadar. Ama öyle olan hayallerindir. Sen ne güzel ne de kusursuzsundur. Çabalarsın boşadır. Seversin boşa.
Dalıp gittiğin zaman seni ayıltan şey onun içine işleyen sesi değil de saatin tik takları mı? Aynı anda aynı yere dalıp farklı kişileri mi düşünüyorsunuz? Daha saymama gerek yok sanırım. Çaresizim, çaresizsin, çaresiz... Bu durumu başka türlü özetlemek mi ? Sanmıyorum dostum. Sanmıyorum.
Unutmak mı? Ondan kolay ne var be kardeşim. Ankara'da olduğunu varsayıyorum. ilk işin Esenboğa'ya gidip ilk uçakla Sabiha Gökçen'e uç. Uçaktan indikten sonra bir taksiye bin. Şile Feneri'ne git. Koy'un sonuna doğru bir uçurum var. Hiçliği hissedecek kadar yaklaş oraya. Hiçliğin, sonsuzluğun rüzgarını, fırtınalarını hisset vücudunun en derinliklerinde. Son bir adım kaldı. Onu da atarsan unutacak, o berbat acıyı hissetmeyeceksin. Uykusuz geceler? Bir daha asla... Attın o adımı. Korkma. Karadeniz'in cömert dalgaları seni de sahiplenir. Bundan emin ol. Başta birazcık canın yanabilir. Ama o çaresizlik kadar acıtmaz korkma. işte unutmak bu kadar kolay.
Yani diyeceğim o ki sevgili dostum... Çaresizlik kadar acıtan başka bir şey de yok bu pis,kirli Dünya'da. Haberin olsun.

edit: yazım ve noktalama.