bugün

kişinin bir şeye dayanması, katlanması...
bir erdem göstergesidir.
Kendini yenmektir. Duyduğun, gördüğün onca şeyin karşısında susabilmektir görmezden gelmektir.

Lan yanlış işte, aptallık işte! Cevap versene hayır desene, yoook susacaksın susacaksın ki yenilgiyi tadabilesin. O kocaman dünyanın pek bir işe yaramadığını fark edebilesin. Dağarcığı kadar doldurabilirsin insanları. Ötesine zorlasan da gecemezsin, her bir adımda o küçük gölün dibine daha cok yaklaşırsın. Aman hızını ayarla da dibe çakılma.
Hayatta bir insanın kendine sağlayabileceği en büyük lüks sığ sularda, alçak dağlarda, engebesiz arazilerde gezmeyi sevdirmektir. Lunaparka gittiğinde sectiğin eğlence aracı senin ne çeşit bir ruh hastası olduğunu gösterir. Mal mısın sen, ya atlı karıncadasın, ya korku tünelinde. Olm bin işte dönme dolaba hem güvenli hem kalabalık hem eser miktarda adrenalin var. ideal hayat budur işte. Neyin derdi neyin cabası ki bu her seferinde başka bir ahmaklığa akıyorsun. Gitsene gerizekalı bildiğin yoldan işte. Mal.

Neyse dert etme öğrenirsin. Her seferinde öfkeden deliye dönüp susa susa öğrenirsin. Aptallığın herkesten çok kendinde olduğunu öğrenirsin. Senin bildiğini zannettiğin o beş para etmez bilgi parçacıklarının bulunduğun ortamda hiçbir zaman işe yaramadığını anlarsın. Ama mal olduğun için biraz geç anlar, her seferinde bir ümit bir şeyler umarsın. Öğreneceksin. Susmayı da görmezden gelmeyi de tahammül edebilmeyi de öğreneceksin. Sonra bunların da aslında hiçbir halt olmadığını asıl tahammül etmenin, egonun yenilmesine tahammül edebilmek olduğunu öğreneceksin.
sınırları aşan, özgürlüğünüze dokunan olayları canınıza tak edinceye kadar hoş görme, alttan alma süreci. mevlânâ gibi sabırlı değilseniz sonsuz değildir bu eylemsizlik hâli. keza karşı tarafın düşüncesizliğinin zorladığı bu tahammül sınırı an gelir patlar. sonrası öfke, sonrası mayın işte...

hayat öyle gariptir ki tahammül eden mağdur olur genelde. başlangıçtan itibaren verilen her taviz, her sessiz kalış karşı tarafa cesaret verir. o beklenen ince düşünce, yanlış olan hareketlerin farkına varma faslı hiç gelmez. kırmadan yapılan uyarılar, kinayeler, teşbihler de hiçbir işe yaramaz.
insan ya anlamaz, ya da işine gelmediği için anlamamazlığa yatar böyledir. birinci durum belki daha fazla kabul edilebilir; ama ikinci durumda tahammül göstermek evet gerçekten aptallıktır.

bazen seversin, kimseyi kırmak istemezsin. bence olay budur. tahammülü icat eden de o sevgiden başka bir şey değildir. sonra sevginin kendine bile tahammül edemeyeceğin günler de gelir ya neyse!
dayanmak, katlanmak.
güncel Önemli Başlıklar