bugün

cumhuriyeti koruma yetkisini tek kuruluş olarak tsk'ya aitlerseniz, okullarınızda "ne mutlu türküm diyene" eğitiminin üstüne "her türk asker doğar", "asker millet" kodlarını sahiplik alanında normalleştirirseniz kaçınılmaz sona/dibe merhaba dersiniz!

hani benim ötekim?

askeri siyasetten dışarıya ayıklayan mustafa kemal paşa'nın bunun neden yaptığını sorgulamayıp aksi istikamette yönlenirseniz bir adım ileri iki adım geri gidersiniz.

bir dönemi, dönem içerisinde kayıtsız şartsız herkesin ama herkesin asker olduğu (cepheye su taşıyan bireyler dahil) noktadan hareketle bunu okuyamayıp çizgilerinizi yanlış çizerseniz ayrışamazsınız.

diğer taraftan militarizm hangi boşluktan beslenmekte? meselenin bu tarafı ayrı bir tırnak içi sorunsaldır. siz gerekenleri yaptınız mı da şikayet ediyorsunuz diye sormazlar mı? sorulmamalı mı? bu militarzm olsun demek değildir. odağınız varsa karıncanın yangına su taşıması bir şeyler ifade etmeli, bir şeyler çağrıştırmalı,...

iğneyle kuyu kazmak.

bir diğer bahsi gündemleştirilecek konu "mustafa akyol"un "türk medyasından utanmak" analizde yer bulmakta. paralel bir gidişat yapmak gerekirse; militarizmin uygulama aşamaları, araçları,.. nelerdirini aralamak. bir üst sürümü ile kendini nasıl meşru kılmaktadır.

aştık, geçtik, deşifre ettik ya sonra..

kaldırılan ölü toprağın üzeri, boşaltılan alanların yerleri nasıl doluyor/dolduruluyor! denize düştük yılana sarılalım mı diyenlerin söylemlerini hafife mi almalıyız?

farkındalığın genişlemesiyle (araçsal/amaçsal olarak) gerçeğin örtülemeyeceği, manipüle edilemeyeceği bir süreçte dönüşümün nasıl gerçekleşeceğini merak eden bir bireyin makro alanda da izleri olan militarzmın ülke düzeyince irdelenmesini sağlayacak üst başlık/ana başlık.
Beden derslerinden, milli güvenlik derslerine, tek tip kıyafete, andımıza, rap rup yürüyüşler yapmamıza kadar ilkokul, ortaokul yıllarımızın tamamina sirayet etmiş hede.