bugün

Babama az önce doğum günümüzde ne alacaksın bize dedim, öperim sizi dedi çaktırmadım ama çok mutlu oldum sözlük.
177188.sözlükten mesaj gelince çok mutlu oluyorum.
Hep mutlu olmak istedigimi söyleyip duruyoruz. Oysa icimizde degil midir mutluluk? Illa somut bir seylerin mevcut olmasi sart mi? Aslinda mutsuz olduğumuzu düşünürken bile mutlu değil miyizdir ki bunun farkındayız? Aşırı mutsuz olsak bilincimiz yerinde olur mu? Bunu anlar mıyız? Insaniz çünkü kisaca nankör denen sifatin tek ve en bilinen örneğiyiz..
Uyudum, uyandım ve şimdi uyuyamıyorum sözlük. Yarın sabah istifa edip etmeme konusunda düşünmekten beynim çatladı. Galiba istifa edeceğim ama hem pes etmek hem de bir çok hakkımdan feragat etmek istemiyorum. Ama çok yoruldum sözlük, çok yıprandım.
Niye her seye özellikle yasadigimiz seylere karamsar bakmaya meyilliyiz? Bilhassa biten seylere. Neden bu hadsizligimiz? Kendimizi baskalarinin hayatlariyla kiyaslayarak yapilan sukre de karsiyim. Bu biraz bencillik gibi.
Ne yasarsak yasayalim kendimizi bilmeliyiz. Aciz olmamak gerek ve her seyin gelip gecici oldugunu akildan cikarmamak gerek..
Eski sevgililerimin gözü öyle korkmus ki hala kendilerinden ölesiye nefret ettiğimi düşünenler var. Lan senin adını bile hatırlamıyorum ne nefreti. Şahsen 1 insan dışında şuan nefret ettiğim kimse yokken herkesin kendini nimetten sayıp hala eskisi kadar öfkelisindir diye yolumu değiştiriyorum demeleri yok mu...
dışarı çıkasım gelmiyor
konuşasım gelmiyor
eskisi gibi yazasım gelmiyor
dinleyesim gelmiyor
dinlemek zorunda olsam bile, umursayasım gelmiyor.

yaşayasım gelmiyor kısaca.
ne kadar kabullenmek istemesem de bazı insanların kaybetmeye mahkum olduğuna, mutlu olamayacaklarına inanıyorum. onlardan biriyim.
içimde kocaman acılar var, içimde - kocaman yangınlar... yokluğuna nasıl alışır insan öğretmedin çünkü, çünkü öyle güzel sevdin ki beni, kirpiklerimden öperek, avuç içlerimden, yüreğimin en dibinden,hic gitmezsin sandım ben. Hiç alıştırmadım kendimi sensiz bir sabaha. Hiç içinde senin olmadığın bir hayal kurmadım. Nasıl uyunur sensiz bilmem mesela. Ne kadar sürer bu acı bilmem... buluşur muyuz tekrardan bilmem. Nasıl anlatılır bir çocuğa yokluğun - bilmem! Bildiğim tek şey var, umutlarımı da astın kendinle. Yarınlarımı, hayallerimi, gözlerimi astın. Üşüme sen diye o toprağın altında, her gün yalvarıyorum tanrı'ya. Belki kabul olmuyordur duam diye, örtmüyorum üstümü ben burada. Ve bil sevgilim - adını kaziyorum bulduğum her boş duvara... hakkım helâl - sonuna kadar. Duvarların da hakkı helâl - bana kızma.
sene bilmem kaç, iznik'te babaannemlerde kalıyorum. yapacak hiçbir şey, yaşıt arkadaş yok. olsa da zaten anlaşamıyorum. ne kadar yalnız olduğumu anlamanız için evin koordinatlarını ve kimlerin oturduğunu söylüyorum: evin hemen çıkış kapısına bakan, babannemin yıllardır inek kokusundan söylendiği mülkün sahibi "kota mümün", arka bahçedeki evin sahibi "leylifee(nilüfer)", sağ tarafta "deli Sehee(yıllarca kayınvalide bakan çilekeş gelin)". bu ortamda Yaşıt aramak zaten imkansız görüyorsunuz ki.. leylifee nedir ya.. yazlıkta da komşuya "aleksandır(Ali ihsan)" diyorlar, çocukluğum Avrupalardan göç edip dedemlerin bitişiğine komşu olan hristiyan hayal etmekle geçti. neyse.

günler sıkıcı geçiyordu. tek eğlencem, öğle saatleri bisiklete binip çarşıya, göle gitmek; mizah dergileri alıp okumak, bi şeyler çizip yazmaktı. bir gün, günlerden kandile denk geldi. dedem dedi hulusilere gidiyoruz. --arkadaşlar burada hikayenin asıl kahramanı Hulusi enişteyle tanıştırıyorum sizi hemen.-- zaten isim her şeyi anlatıyor, hu lu si.. isimdeki uhrevi havayı sezdiğinizi umuyorum. Hulusi enişte günlük hayatta pideci, fırını falan var. evinde bir göz odayı kendi deyimiyle ""teknoloji odası"" yapmış. oda Allah sizi inandırsın 4 götlük; ama masaj yatağından göbek incelten ap şeyfıra, ucu topazlı sırt masaj aletinden derin dondurucuya, lsd televizyondan koşu bandına her şey var.
derin dondurucunun üstüne 32 ekran televizyon yerleştirmiş, baktığında kamera görüntüleri var. apartman zaten onun, evin altı fırın, apartmana ve fırına kamera taktırmış boş Zamanlarında siyah beyaz fırını izliyor. tv'nin yanına küçük bi ev telefonu koymuş, bazen hamurun yoğurulmasından hoşnut olmayıp fırını arayıp ustayı azarlıyor. bunlar sadece daha iyi anlayabilmeniz için küçük bir ayrıntı idi, şimdi Hulusi eniştenin asıl özelliğini söyleyeceğim. Hulusi enişte sağlam bir hurafeci. Yani adam dünyalık masterını 6.his, kalp gözü, kafası gözü kopan evliyalar, gaipten gelen haberler, korkutucu dini hikayeler üzerine yapmış. insanlar da inanıyor gayet. ama çok komik lan, aşırı komik. neyse.
gittik hulusi eniştelere, açık kapalı kıymalı pideler gömüldü edildi, adamlar bi odada zikir yaptı, gece oldu herkes dağıldı. zikir yapılan odanın camları buğuluydu, geçtim oturdum. Hulusi enişte işkilli ve sanki tüm dünyanın bilmediği bir şeyi biliyormuş gibi tedirgindi. dedem "hayırdır Hulusi noldu?" diye sordu, "haber gelecek kayınço.." dedi. lan ne haberi gelecek gecenin 12'sinde ya. ben de o sırada babaannemin dizinin dibinde oturmuş sadece olan biteni izliyorum.. enişte sürekli telefonu kontrol ediyor, merakla bekliyordu. sizin yapacağınız işi skeym tavrıyla kalktım, evin küçük oğlunun odasına bilgisayarın başına gittim "fes açsana" diyorum. tabi o Zaman Facebook'a totalde 30 kişi falan kayıtlı, millet birbirinin duvarına nazar boncuklu postlar gönderiyor, resimler çiziyor, "izmitten 15 kişi bulurummm diyenler xd" gruplarına katılıyor. tam onlarla oyalanırken "geldi geldi haber geldi çabuk çabuk!!!" diye bağırınmaya başladılar. lan noluy.. demeye kalmadan beni de kaldırıp salona götürdüler. dua et dua!! dedi babaannem. neyse oturduk ediyoruz, Hulusi enişte küçük oğluna ışıkları kapat gece lambalarını aç emri veriyor bi yandan. evi de öyle dizayn etmiş ki tüm gece lambaları sönük yeşil, bilirsiniz o gece lambasını, türbe hissiyatı vereninden. neyse oturduk o loş ışıklarda 15 dk dua ettik, sonra açıldı ışıklar hayat normale döndü. meğersem o sıra Hulusi enişteye "gök kapıları 15 dakikalığına açıldı, hemen dua edin dualar kabul olcak" diye telefon gelmiş ajsdksjadksjs 00:00-00:15 arası. ya pardon da seni kim arıyo Hulusi enişte melekcell mi kullanıyon amk seni arayan nerden biliyo ya??! neden 15 dk!?! zincire bak, gök kapıları açıldıymış.. sonra dedem falan anlattı bi kere şahit olmuş gök kapılarının açılıp kapanışına. gayet herkes memnundu. tamam görürsün de bi şeyler bu nedir, o telefon gelmesi ne? sana kim haber veriyor? siz kimsiniz aq? ... işte size has be has enişte hikayesi.. doblosu falan da var.
evet bu olay yıllar önce başımdan geçmişti, merak edenlere Hulusi enişte hala aynı Hulusi enişte.. onu en son dedemin kaplıcasında sıcak su içinde şifa bulurken dedeme uhrevi evliya hikayeleri anlatırken görmüştüm..
Allah eniştelere zeval vermesin.

86 km yazdığım için kimse okumayacak zaten çükçük bok çük meme.
Aşka karşı temkinlilik çok sıkıcı bence. istediğin kadar zevklerin ayrı olsun seveceğin varsa yine seversin. Ortak noktaları bulmaya çalışmanın adını da aşk yaptılar ya.
- X yabancı dizisini hiç kaçırmam.
- Aa bende.
- O zaman hadi sevgili olalım.
Böyle durumlarda karşı tarafın istediği cevabı veresim gelmiyor. Samimiyet, renk yok.
itiraf bunun neresinde dersen sözlük: Sevemiyorum.
Ulan iki sabahtır hiç uyumayıp bizimkilerle hastaneye geliyorum, her gelişimde en fazla 15 dk sonra pişman oluyorum ama yine geliyorum. Mal mıyım neyim ya?
kasiyerlik yaptığım dönemleri hatırlıyorum da o zamanlar işe giderken her gün lanet ederdim. bulunduğum konumu hak etmediğimi falan düşünürdüm. ne bileyim belki de insanlara tepeden bakardım. ama anlıyorum ki iyi ki o işlerde çalışmışım. çünkü her zaman en iyisi olmaya odaklanan, her şeyin en iyisini isteyen insanlar mutlu olamıyormuş gerçekten.

en dibe vurabiliriz. mühim olan bir elhamdülillah deyip işe koyulmaktaymış mutluluk.

ne kadar kötü olursa olsun işinizi sevin bu yüzden.

bir akrabam vardı, sabahları işe giderken kendimi kötü hissediyorum demişti. aynı otobüs aynı duraklar falan. elbette yaptığımız işler bizi bıktırıyor bazen. off ya yine sabah oldu diyerek uyanıyoruz çoğumuz. ama en azından hayatı bir tarafından tutuyoruz ya. bu da bir şeydir.

bence bu dünyaya çok fazla meyletmeden sıramızı savmalıyız. neye inanırsınız ya da inanmazsınız bilmem ama benim itikadımca yüce allah'ın da dediği gibi bu dünya hayatı boş bir meşgaleden geçici bir oyundan ibaret. bir şeyin en iyisi olmuş olmamış, o kız ve ya erkek sizin olmuş olmamış. boş...

hayatta bir tek şeyimiz tam olsun o da sağlığımız. yoksa çözüme kavuşmayacak, insanın alışmayacağı şey yok gibi.

of yaa ne güzel uyuyacaktım yatamadım iyi mi? neyse bu gece derin uyurum artık.

mottomla bitsin yazım, allah var gam yok dünyada.
Gitme demeyeceğim sana, gideceksin biliyorum. Ama giderken kalbini bırak bana. Kalbin benim evim. Beni yersiz yurtsuz bırakma h.
Ya bilmiyorum neden.
Onca yasanan seye ragmen aklimdan cikmayan ne biliyo musun?

Bi araba.

Yaslandik arabaya yanimda arkadasin onun yaninda sen 3 umuz yanyanayiz. Onumuzdeki insanlarla muhabbet ediyoruz. Ben gece bitti seninle iki cift laf edemedigime uzuluyorum bi yandan. Arkadasina yaslanip sarilmissin heralde cok sana donup bakmiyorum. Sonra aniden irkildim. Arkadasina attigin kolunun eli benim boynumda boynumu oksuyo. O an konusulanlari dinleyemedim. Rengim atti gozlerim doldu cekildim hemen. Biliyorum cunku sadece o anlikti canin istedi yaptin manasiz. O gune ait uzun bi entrym var zaten hala cesaret edip okuyamiyorum. O duygulari bi daha hissetmeyeyim diye.

Defalarca beni sevmedigini asla sevgili olamiycagimizi soyledigin icin belkide oyle seviyodur belkide soyledir diyemiyorum. Inan gelip opsen her kizi opuyodur bende arkadasiyim derim. Oyle medet ummuyorumki hareketlerinden. Hatta kiz arkadaslarinla benden daha yakinsindir. Eski sevgililerinle filan..

Ya bende bilmiyom ki seni neden bu kadar cok sevdim. Her seyini seviyom amina koyayim ya. Tek tek butun her seyini. Bi kere daha sadece bi kere daha butun gun beraber olmanin hayaliyle gecip gidiyo gunlerim.
zaman zaman eski girdiğim entryleri okuyorum da ''ulan ben bunu niye yazmışım'' diyerek siliyorum. en çok da duygu salınımı yaptığım yazıları siliyorum. nasıl bir kafaysa işte.

silmek bana yakışıyor, silmek bana yakışıyor.
1) Şu an cumartesi olan lys için çalışmam lazım ama sözlük iyi geliyor anneeğğ! Bırakamıyorum telefonu...
2) 7 yaşımda beni taciz eden kuzenimi öldürmek istiyorum
3) sırf şu lanet komşular yüzünden taşınmak istiyorum yoksa taramalıyı alıcam elime

Edit: abi sana söyleyemedim ama cigaranın dibine vuruyorum

Edit2:hemde yengemden aşırdım napim para yok öğrenci adamız
Kuaförlerden korktuğum kadar kimseden korkmuyorum.
Ama buna rağmen Yarın mezuniyet törenim var ve saçımı kestirip boyatmak istiyorum. Şüphesizki pişman olanlardan olacagım bunları yaptıktan sonra. Ama deneme yanılma yoluyla öğreniyorum her şeyi. O yüzden yapacagım.
Ağlamalı entrylerim yakında.
dünyanın farklı yerlerinden alınmış pek çok küçük eşyayı saklamayı, müzik eşliğinde saatlerce ufukta kaybolmayı, vintage telefon kulübesinde fotoğraf çekinmeyi, durağanlık/alışılagelmişlikten olabildiğince uzak olmayı, hayallerime sıkıca sarılıp olabildiğince hızlı koşmayı

istiyorum.

lakin,

öyle bir yoğunluğun içerisindeyim ki iki saat odamda yalnız bile kalamıyorum.

keşke bıraksalar beni ulu, özlediklerimi düşünsem, ziyaret edebildiklerime merhaba desem yeniden, kitap okurken altını çizdiğim nice cümleye tebessüm etsem.

evet bir süre daha sabrediyorum.
Her sey iyiye gidiyor gibi gibi..
Hala işte olmamin tek sebebi eve gidince canımın sıkılması. Ondan mutevellit suan hala işteyim.
Çalıştığımdan değil arkadaslarla oturuyoruz.
Kedilere gicik oluyorum bugunumun icine ettiler sozluk.
Hastanede minibüste ... Teyzelerle sohbet etmeyin ya da hemen sorun oğlu var mı varsa iyi günler diyin hemen. Ülkede birÇok erkeğin haberi yok ama anneleri onları evlendirmeye Çalışıyor hatta baya rezil ediyor oğlunun adını soyadını verip benim oğlumla tanış diyen var tiplerine bakıyorum bazen üzülüyorum. Adam sosyal medyada cool tavırlar vs annesi yolda kızlara oğlunu sunuyor ay kıyamam cok tatlış teyzeler ve zavallı cool adamlar. Yalnız ve güzel ülkem gülücük kahkahalar.
itiraf ediyorum kuklayı çok merak ediyorum.
sorumsuz insanları hayatıma ala ala sol yanım böceklendi.
yettiniz.