bugün

tanım: uludağ sözlük öykü dergisi söykü kapsamında yayınlanacak öykülerden birisidir.

öykülere başlık bulma özürlüsü olduğum için böyle bir başlık attım. aslında katılacak arkadaşların yayınlamak istedikleri öykülerin bir başlık altında toplanmasını düşündüm ama, sonra experimental'in bahsettiği şeye (yazının yayınlanıp linkinin yollanması) uygun olamayabileceği aklıma geldi. ki zaten herkes benim gibi başlık bulma özürlüsü olmadığı için kendi yazısını kendi başlığı altında paylaşacaktır. o yüzden özrümle birlikte az önce bitirdiğim boktan öykümü ifşa etmek zorunda kalıyorum. gönül isterdi ki gizliden gizliye özel mesaj olarak ataydık öykülerimizi. böylelikle rezil olmaktan da kurtulurduk. napalım, başa gelen çekilirmiş.

işte bu da benim öykü:

konu: çocuk parkı
başlık: yok

---

ışık... karanlık... ışık... karanlık... acı tablo... göz yanması... toz bulutu... karanlık... ışık... karanlık...

göz kapakları ağır ağır açılıyor, gördüğü manzaranın verdiği dehşet ile hızlıca kapanıyordu. her açılış kapanışında gözlerinin yandığı, toz bulutunun görüş alanını olabildiğince örttüğü o manzara, o sıcak, yakıcı ve boğucu an, derisinin yüzüldüğü elleri ile, kamburunu çıkararak emeklediği, diz kapaklarının her emeklemesinde ağrıdığı, nefes borusundan adeta sıcak hava dalgası alıp verdiği o çaresiz anda az ileride gördükleri ile ölümden birkaç dakika öncesini, geçmişin temiz ve parlak, neşeli anılarıyla ve geleceğin oldukça karanlık adımlarla gelişini düşünerek geçirmek üzereydi.

ışık.

sarı tonda bir resim çizmiş ressamın eli değmiş gibi bir görüntü vardı karşısında. öylesi fiziksel bir çöküntü yaşadığı anda elbette beyin fonksiyonlarının sağlıklı çalışamaması, gördüğü manzaranın detaylarına dikkat kesilmesine bir engeldi. ancak görebileceği pek fazla detay da kalmamıştı. tüm görebildiği güneşi öldürmüş kalın bir toz tabakası, harabeye dönmüş, rüzgarın sertliğinin artmasıyla birlikte düşüp tamamen yıkılmaya yüz tutmuş binalardı. sol elini ileri doğru attı,sağ ayağını öne çekti ve başını hafif kaldırıp gök yüzüne baktı. gözlerinin yine yanıp rahatsız olmasıyla birlikte sağ elini ileri attı, sol ayağını öne çekti ve sıcak kum tanelerini derisinde yeterince hissederek, nereye gittiğinin de bilincinde olmayarak emeklemeye devam etti.

karanlık.

nefesi kesilip yere yığıldı. kamburu çıkmış vaziyette emeklemekten gücü kalmamıştı. yüz üstü gömüldüğü ince ama sıcak kumlara temas ettiğinde, gözünün önünden giden o korkunç manzaranın yerine zihninde, yine sıcak kumlarla debelendiği ancak bunu sahilde, elinde kovası, küreği ve yanında bir kap suyu ile kumdan ev yaparak eğlendiği o geçmiş manzara beliriverdi. yavaşça doğrulmaya çalıştı. vücudunun ısıdan ve ışıktan yeterince yandığı ve kemiklerinin sağdan soldan kopup vücuduna çarpmış cisimlerden ötürü çatlamış olduğu zor bir durumda, ellerini yere bastırdı, gücü kalmamış ayaklarını kıpırdatmaya çalışarak doğrulmaya çalışıyordu. tekrar düşüyor ve tekrar denemeye başlıyordu. ancak ne amaçla doğrulmaya çalıştığının kendi de farkında değildi. bir an geçmişindeki o güzel günlerin verdiği o haz belki de kalkıp yaşama isteği veriyordu. yata kalka çabaladığı bu yükselme devam ederken gözlerini bir kere daha açmıştı.

ışık.

az ileride bir tümsek. yüksek bir "cisim". hafif kavisli, ayakta durmasını sağlayan "uzun şeyler" den birisi kırılmış, eğik yüzeyinde delikler oluşmuş. ne olduğuna anlam vermeye çalışırken hemen yanında sallanan iki "delikli uzun şey" e çarpar yanan gözleri. rüzgar ile birlikte sesler de çıkararak sallanıyordur. hemen yanındaki diğer "çift" uzun delikli şeyin ise aşağı doğru uzandığı kısmın ucunda bir "tabaka" bir "yüzey" vardı. onlar da rüzgarın etkisiyle sallanıyor, ısının etkisiyle de alev alıp kül olmuş bir şekilde, yanan gözlerinde beliriyordu. delikli uzun şeylerin yukarıya uzanan kısmının sonunda tutunduğu bir başka uzun cisim de çapmıştı yanan gözlerine. gördüklerini detaylıca tasvir edemeyen, kafasında sadece boyutlarını ve niteliklerini çözümleyebildiği cisimlerdi bunlar. ciddi derecede zarar görmüş beyninin ve şok olmuş bilincinin isimlendirme, hatırlama, çözümleme yetenekleri yok olmuştu adeta. gördüklerini isimlendiremiyor ancak az sonra hafızasında birkaç resim oluşmaya başlıyordu.

karanlık.

ayakları yine pes etmiş, derisi soyulmuş ancak tozlu ve sıcak hava dalgasının etkisiyle kısa sürede kabuk tutmuş elleri pes etmiş, yine yüz üstü pozisyonunda sıcak kumların üzerine yığılmıştı. o ürkütücü manzara gözlerinin önünden gitmiş ve zihninde yine bir geri dönüşüm başlamıştı. az önce gördüğü yüzeyi delikli, bir ayağı kırılmış kavisli şeyin üzerine çıkmış aşağı doğru kayıyordu. bunu yaparken ki neşesini görmüştü, o yüzünde beliren. hemen sonrasında koşarak o cisme tekrar tırmanıyor kendini bir kere daha şuan delik deşik olmuş, o zamanda ise gayet pürüzsüz ve parlak olan o kavisli yüzeyden aşağıya bırakıyordu. ondan sıkılıp koşar adımlarla yanındaki o delilkli, uzun kolları olan, aşağıya doğru sarktığı kısmın sonuna eklenmiş, yanmış kül olmuş yüzeyli diğer cisme vardı. başarılı bir vücut hareketiyle kendini bir ileri bir geri savurduğu o cisme, şimdi derileri soyulmuş o iki eliyle sımsıkı sarılmıştı. o güçlü ve "derili" elleri şuan yanmış, güçsüzleşmişti.

ya havada, "ucunda" rengarenk bir çift "cismin" bulunduğu adeta dans figürleri gösteren ayakları? çatlamış belki de kırılmış bir halde, vücudunu taşıyamaz hale gelmişti. bir ileri bir geri savrulduğu o anı görmeye devam etti. rüzgarın, o savrulurken ki nazik ve küçük bedenine, ince tenine yaptığı o hassas dokunuşları hisseder gibi olacaktı ki sıcak bir hava dalgasını hissederek birden irkildi.

ışık.

öksürdü. korkunun verdiği adrenalinle birden fırlar bir şekilde doğrulabilmişti. rüzgarın şiddeti artmış, toz tabakası iyiden iyiye görüş alanını köreltmişti. az önce hatırladığı o güzel anılardaki o "cisimler" kalınlaşan toz tabakasıyla birlikte iyice karanlığa gömülüyordu. az önceki irkilmenin verdiği canlılığı kullanarak ayağa kalktı. elleri havada, odasında ışık düğmesini arayan birisinin elleri gibi boşluğu yoklar şekilde adım atmaya başladı. az önce gördüğü o güzel anısındaki cisimlere varıp yine o anıdaki o "güzelliği" yaşamak istiyordu. şok olmuş bilinci, içinde bulunduğu durumu değil de, hafızasında canlandığı o ana yönlendiriyordu bir zamanlar ince ve taze olan o küçük bedeni. gözlerine çarpan sıcak ve sert toz tabakasına aldırmadan, yalpalayarak adımlarını atmaya devam ediyordu. elleri havada boşluğu yoklayarak.

az sonra eli o delikli uzun sallanan şeye çarptı. hemen kavradı. öyle bir kavradı ki sanki az önceki anısında kendisini bir ileri bir geri savururken ki kavrayıştı bu. diğer eliyle diğer uzun delikli sallanan şeyi tuttu. yanmış, kül olmuş ancak o küçük bedenini taşıyabilecek kadar arta kalmış o sallanan şeyin alt kısmındaki yüzeye oturdu, tıpkı hafızasında canlandırdığı gibi. bilinci bu küçük bedene adeta son bir eğlence yaşatmaya programlanmıştı.

oturdu. az önce irkilmesini, ayağa kalkmasını ve beş metre ötedeki ta buraya gelmesini sağlayan o korkunun verdiği adrenalin ve güç, o dünyaya kapılarını kapatmış, geçmişle şuanki zamanın birleştiği yerdeki o kapıyı açmış ve hafıza dünyasına yerleştirmişti bu küçük bedeni. şimdi o küçük beden ağrıyan ayaklarını, bacaklarını, ısıdan soyulmuş derisiyle ellerini, bedenini var gücüyle bir ileri bir geri savurmak üzere kullanmaya başladı. ilk denemesi başarısız oldu. daha da güçlüsünü gerçekleştirdi hemen sonrasında. biraz ileri gider gibi oldu. geri giderken bedenini geri çekti, ileri savurdu. şimdi biraz ivme kazanmaya başlıyordu. az önce yürüyemeyn bu küçük beden şimdi havada savruluyordu.

birkaç savrulmadan sonra nefes alış verişinin hızlandığını hisssetti. elleri uyuşuyordu. bir kere daha savurdu kendisi ileriye. yüzüne çarpan rüzgarın şiddeti şimdi artmıştı. geri giderken yanmış sırtına değen rüzgarı hissetti. bir kere daha ileri doğru savruldu ve nefesi kesildi. elleri sallanan uzun delikli cisimden portmuştu. yere yığıldı.

karanlık.

kafasını hafif kaldırdığında yüzünde bir ıslaklık hissetti. kızıl, soğuk. o sıcaklıkta bir soğukluk duygusuydu bu. az önceki savrulma hareketinden zevk almış mıydı hatırlamıyordu. ancak bilinci hala geçmişe göz kırpıyor, bünyesini, küçücük bedenini o kavisli cisme gitmesine zorluyordu.

ışık.

yine bir çırpıda ayağa kalktı. arkasını döndüğünde zaten o kavisli cismin yanındaydı. belli ki o küçük bedeni az önce oraya savrulmuştu. kavisli cismin ön kısmından tepeye ulaşamayacağını hissetti. hafızasında gördüğü adımları uygulamaya koyuldu. kavisli cismin arkasına geçti. basamakları kırılmaya ramak kalmış kavisli cisme tırmanmaya başladı. dizlerini her büküşünde hissettiği acı, hafızasındaki o neşenin verdiği gücü alaşağı edemiyordu. adımlarını bu azimle bitirerek tepeye ulaşmıştı. yerden biraz daha yüksek olduğunu fark edip gözleriyle etrafına bakmak istedi. ya da istemsizce gerçekleştirdiği bir başka eylemdi. yine tek gördüğü kalın bir toz bulutunun arasında ara sıra seçilen yıkık dökük binalar, cisimlerdi. çömeldi. kavisli cismin tepesindeydi. yüzeye oturdu. ayaklarıı açtı. yüzeyin ısısı tenine çarpan rüzgardan daha sıcaktı. teni yanmaya başlıyordu, hissediyordu. kendisin az önceki gibi savurmaya çalıştı olmadı. kavisli cismin aşağı uzanan yüzeyi zaten delinmişti. bedenini itmeye çalıştı. biraz ilerledi deliğe rast geldi. teni acıdı. biraz daha çaba ile birkaç santim daha ilerledi. teni iyice yanmaya ve acımaya başlıyordu. nefes alış verişi hızlandı. elleriyle kavisli yüzeyin kenarlarını tutup derin bir nefes alarak yine savurdu kendini. biraz daha ilerlemişti. kalp atışlarının hızlandığını hissetti. bir hareket ile bir savrulma daha. burnunda o kızıl ve soğuk sıvıyı hissetti. en azından rüzgara göre soğuktu. bir savrulma daha ve şimdi kavisli cismin sonuna varmıştı. elleri karıncalanmaya, dizlerini hissetmemeye başladı. gözleri yarı açık kapalı bir konumda etrafı süzdü. nefes alış verişi yavaşladı.

içeri...dışarı...içeri...dışarı...

sıcak hava dalgası girip çıkıyordu ciğerlerine. gözleri çöküyor, başı eğiliyordu. küçücük bedeni pes ediyor, az önceki yeniden yaşanan o sahne, o savrulma sahnesi, hafızasında yer edinen son şey olarak karanlığa gömülüyordu. nefesi ağırlaşıyordu. kalbi sıkışıyordu. kavisli cismin üzerinde, bir et yığını. son eğlencesini yaşamıştı.

içeri...dışarı.......içeri.......dışarı...içeri..dışarı.......

----

son.