bugün

çok zor bir eylem. soğuk kış akşamlarını şömine karşısında, elinde şarabı ile geçiren zampara ruhlu bir erkek olamadım hiç. bir kere fazla samimiyetsiz bir şey şömine. ve sorarım sana bebeğim, hangi odunun ateşi içimi senin dudak ıslaklığın kadar ısıtabilir? hayatın akıntısına kürek çekmeye yeltenmiş, hafifçe de yorulmuş ellerinizin sembolik huzurunu bir sözlük kızı memesi dışında ne sağlayabilir?

işte şu an elektrikli soba önünde, yorgun ve kırılgan karakterli ellerimin arasında iki dolgun kızın memesi. masum bir ten, engel olamadığı utangaç bir gülümseme ile gözlerini kapatmış kucağımda uzanıyor. acelesi de yok üstelik. erkek arkadaşı askere gidecekmiş öncesinde de memleketine geçmiş. zamanlar bizim bebeğim... facebook konuşmalarımızı da sildi bir çırpıda. güven söz konusu... akabinde de huzurlu olmak kaçınılmaz oluyor. lanet olsun tanrım! büyülü anları sonraları gözyaşları ile hatırlamak işin tek acı tarafı sanırım.

ne yalan söyleyeyim huzurluyum şu an, hiç olamadığım kadar üstelik. onu evimden aşağılayarak kovmama saatler kala tüm benliğimle sıcaklığını hissedebilmem şükredilesi gerçekten. tanrının benden alamadığı ender hislerden. ve evet bebeğim... başkasına ait olmasaydın sana dokunmazdım bile. yalnız bir kalbi kirletmem için soğuk bir aralık akşamından fazlasına ihtiyacım var. ama böyle... hiç kıpırdama! rüzgar tazelesin kadehlerimizi, iyiyiz biz böyle be. hadi bir daha bak gözlerime ve akıbeti belirsiz cesetler yaratalım tekrar.

soğuk bir aralık akşamı... sanırım birazdan kar yağar. nasıl olduysa bir anda askere giden bir adam, içindeki şeytana karşı koyamamış bir kız ve isimsiz bir ceset aynı karede buluşmuş. bunun şerefine bile içilir... ve bebeğim, senin şerefine bir mıncık daha alırım gül kokan dolgun göğüslerden. inan seni kovacağım ama kadar seni hiçbir erkeğin sevemeyeceği kadar seviyorum.
biz sıcak bir temmuz akşamın da bu eylemi yapamazken, başlıktakini yapamamak okadar koymuyor.
(bkz: üşürler reis)
(bkz: allahını seven üzerlerine battaniye atsın)
(bkz: kıyamam)