bugün

* sizinki kaçtı ablacığım?

üçüncü duyuşuydu babamın yanında oturan kadının bunu. ne cevap vereceğini şaşırdı, bana baktı soran gözlerle. ne mimik yapacağımı, ne şekle gireceğimi bilemeden, yanaklarım kızararak öyle alelade bir boyun eğdim özür diler gibi. geçen haftaydı, sağlık raporu almak için sağlık ocağındaydım babamla beraber. onla vakit geçirdiğim çok nadir anlardandır belki de.

izledim babamı.. gözleri boş bakıyor artık, sakalları beyazlamaya yüz tutmuş, yüzünde kırışıklıklar öylece boş bakıyor. 25 yaşıma geldim artık ve kendimi bildim bileli babam yaz sonundan yaz başına kadar hep bu ruh halindedir. Bütün gün evden çıkmaz, çalışmaz, yemek yemez, sadece haber izlemeye kalkar sonra tekrar yatar. sessizleşir. zaten hiç konuşmadığımız yetmezmiş gibi iyice susar, herkese mahçup bakar, aile hekimliği için girdiğimiz doktorun karşısında bile elpençe divan durur.

Ben alışlıktım aslında onun bu rahatsızlığına ya beş dakika içinde üç kez aynı şeyi yanında oturan kadına sorması nasıl bir hissiysat verdi bana bilemezsin sözlük. bundan aylar önce evde durduğum nadir günlerin birinde kavga etmiştik babamla. komşular girmese araya tekme tokat girecektik birbirimize resmen. sakinleşmek için komşuya çıktığımda beni kenara çekip, "oğlum baban iyi değil, biliyorsun sinirlerinin bozuk olduğunu alttan al, kendine kendine konuştuğunu görmüş yusuf abin geçen gün" demişti en üst kat komşumuz. kendi kendine konuşacak düzeye gelmişti demek ha? ben inanmadım buna, inanmak istemedim sözlük. Gelip geçiciydi çünkü, her sene yaşadığımız gibi yine havalar düzelir ve babam düzelirdi.

bu sözlüğe baba ile alakalı sayısız entry girdim çoğu da yaran diyaloglara. çevremdeki herkese babamı anlattım hep, ne kadar makara bir adam olduğunu, ettiği küfürleri, anlattığı hikayeleri, yaşadığı olayları. herkes babam bildi 15 yıldır benim de öz babam gibi bildiğim, kendi evimden çok şu an bunu yazarken bile evinde olduğum en yakın arkadaşımın babasını. hayatım boyunca öz babamla hiçbir şey paylaşamadım ben sözlük. hiğçbir şey. bir kez bile beraber dışarı çıkmadık, bir kez bile evde otururken futboldan konuşmadık, siyasetten bahsetmedik, bana hiçbir zaman kız arkadaşın var mı demedi, nasıl gidiyor demedi. Hala 2 yıl önce ayrıldığım kız arkadaşımla görüşüp görüşmediğimi soruyor bana eve uğradığım zamanlarda. sanırım sonsuz kez cevapladım bu soruyu. hala "hangi bölümden mezundun sen?" diyor bana arasıra aklına estiğinde. O kadar alakasız ve o kadar uzağızdır birbirimizden. Ama babadır yine de, babamdır.

Fakat dedim ya 15 yıldır kendi evimden çok ev bildiğim, bana her zaman daha sıcak gelmiş, belki de daha çok uyuduğum, daha çok mutlu olduğum evden yazıyorum bunları diye. Ben bile karıştırdım artık baba kavramını gerçek anlamda. babam dediğim zaman aklıma hep kenan amca geliyor normal deyişiyle. Ama ben yıllardır ona baba diyorum. Şu an o evdeyim, evde kimse yok, benim anahtarım var, evde tekim ve bunu yazıyorum. Bunaldım artık sözlük, bir şeyler yazmam, bir şeyleri birilerine anlatmam lazım yıllardan sonra. Sıkıldım artık bu durumlardan, yaşadığım bu problemlerden.

Çok sorumsuz bir adamım ben, bugüne kadar adam gibi çalıştığım tek dönemde kendime yaşadım yıllarca. Ne aileme bir katkım oldu ne de başkasına. Yıllarca kendi evimde, kendi sikimin keyfine yaşadım. Uyuşturucu kullandım yıllarca, eğlendim sadece, ailemle hiçbir zaman sıkı olmamıştım zaten, hepten uzak kaldım onlardan. Onlar beykoz'da ben beylikdüzü'nde uzak bir hayat yaşadım hep. kendi evimden ayrıldığımdan beri çok nadir geliyorum ailemin evine. Birkaç ay çalışmıştım yazdan önce ve sadece o dönem beraber yaşadık son 1 yıldır. ondan öncesi de yine sadece işe girdiğim zaman o da arada gelir kalırdım. 2004'ten beri hep böyle oldu bu. 4 yılı bilfiil ayrı, geri kalan süresi de ayda yılda bir eve uğrayarak eğer çalışmıyorsam.

hiçbir işe yaramayan bir adamım ben. Annemin de iki saat önce falan dediği gibi, ne işe yarıyorum ki ben? üstüne üstlük bir de cep telefonundan mesaj atıyorum kız arkadaşıma hakkım olmadığı, sanki kendim yüklemişim o kontörü gibi. Hak etmiyorum yaptığım hiçbir şeyi ve annemin bu sözleri can yakıyor sözlük, içime oturuyor, kanıma dokunuyor. Kendi evim gibi hissetmiyorum orayı ben, kendimi onlara ait hissetmiyorum. Biliyorum ki o da üzüldü söylediği, söylendiği için. Sanki iş adamıymışım da mesaj atıyormuşum bir de. haklı sözlük. Bir bok katmadım ki ben onlara ne alabilirim geri? Babamı anlattım az çok size, baba parantezi altında bir de anlatılması gereken anne var sanırım.

annem.. kaç kişi başarabilir okuma yazması yokken çocuk yetiştirebilmeyi, çocuğuna harfleri öğretebilmeyi, alfabeyi ezberletmeyi? bazen o kadar kızıyorum ki kendime bu kadın için bir şeyler yapamadığımdan dolayı. ne babam, ne de ben bugüne kadar annemi bir kez bir yere götürüp adam gibi bir yemek yedirmemişizdir. yaklaşık 50 yıldır yaşadığı hayatın dışında bir şey yaşatmamışızdır. Ve buna rağmen hala annelik yapar o. Bana, babama, kopuk olan ailemize. Ne mübarek kadınsın sen be? Nasıl ödenir ki senin hakkın? ben şimdi nasıl kızayım sana, nasıl hak vermeyeyim kızmana? yıllardır hastalıklı bir adamı çekip sinir hastası olduğun yetmezmiş gibi bir de benim gibi sorumsuza katlanıyorsun yüzümü gördüğün zamanlarda. ayda 280 lirayla ev geçindiriyorsun sen kadın. Fatura ödeyip, yemek yapıyorsun, karın doyuruyorsun. bir emekli maaşının, babamın sikik işleri yüzünden her ay kesilen kısmın geri kalanıyla bir ev döndürmeye çalışıyorsun uzun zamandır. ve uzun zaman daha devam edecek bu. çünkü baba aynı baba, kafa aynı kafa. Anladığı tek şey zarar, anladığı tek şey hiçbir şey. gözümün önünde gitgide ufalıyor, eriyorsun yavaş yavaş anne. ne güldürebilmişim seni bugüne kadar bir kez, ne de başka bir şey. ama sen benle mutlu olup, hala evladın olarak sayabiliyorsun beni. anne de kabaca tamam gibi değil mi? kendi işe yaramaz hayatıma geleyim o zaman sözlük..

ben.. açıköğretim harç parasını bile kız arkadaşından, arkadaşlarından zar zor toparlamış ben.. çalışmaya çok ihtiyacı olduğu halde yaz geldi diye arkadaşlarıyla tatile gitmek uğruna işinden ayrılan ben. Sırf sabahladığı için başka bir işi mesaj atarak bırakan ben. Evinden çok arkadaşlarında kalan, orda burda yaşayan, adı homeless'a çıkmış ben. Aslında çok iyi referanslarım, çok iyi iş geçmişim var, güzel bir okul, bölüm bitirdim. ama hiçbir zaman aklımı çalıştıramadım, elime geçen fırsatları hep tersiyle ittim. intel'den gelen supervisorlık teklifini sırf pazar günü izni olmadığı için kabul etmeyen ben. Cuma ve cumartesi günleri sabaha kadar taksim'de arkadaşlarıyla sürten ben. hiçbir şeye bir şey anlatmayan, hep alkole sığınan ben. kafası hep güzel olan, çareyi beynini uyuşturmakta bulan ben. cebinde aylardır yol parası hariç tek kuruş parası olmayan, hatta çoğunlukla yol parası bile olmayan ben. utanmna sınırını da geçtim sanırım artık. alıştım bu sürüngen, leş hayata sözlük. artık ilk zamanki gibi koymuyor yakın arkadaşlarımın yol parası vermesi, yemek ısmarlaması ya da beraber çıktığımızda hep onların bir şeyleri ısmarlaması. alıştım amınakoyim artık. yalama oldum. iki aydır sevgilim var sözlük, çok güzel bir beraberliğim var hem de. iki aydır yaptığımız hiçbir şeyi ben karşılamadım. neler yaptık hem de. tek kuruş para çıkaramayıp buna razı olabilmek ne demek sözlük biliyor musun? dönerken kız arkadaşından yol parası almak ne demek? onlar vermediği zaman sen hatırlatamadığın için defalarca şoförlere, muavinlere param yok deyip bir şekilde bir yerlere gitmek ne demek? deniz otobüsüne binmek için kaç kez yalan söyleyip "cüzdanımı çaldırdım karşıya geçmem lazım" demek ne demek?

böyle hayatın ben ta amınakoyim sözlük. böyle yaşantının da, bu zihniyetin de amınakoyim.. Ne ben hak ettim bu hayatı, ne ailem ne de çevrem. Külliyen zarar bir adamı kimse hak etmedi hayatında..

uzun oldu biraz tam ihtiyacım olduğu gibi. daha neler anlatılır da gerek yok klavye başında daha fazla gözyaşı dökmeye. sikerim. nokta.