bugün

estetik sanatın kaynaklık ettiği güzelliği hissetmeyi konu alır. estetik kelimesi yunanca aisthesis(duygu,duyum) aisthanesthai(duymak, algılamak) aisthanomai(algılıyorum) gibi kelimelerden gelmektedir. birlikte aisthetike(duyunun algılanması) olarak doğmuştur.

estetik kelimesini bugünkü anlamıyla ilk kullanan kişi 1750 yılında yayınladığı aesthetica kitabıyla, "duyulardan gelen bilginin bilimi" hakkında incelemeler yapan baumgartendir.

estetiği tanımlamak için güzelliğe ilişkin ya da onunla uğraşan ya da özellikle doğada ve sanatta güzel olanın temellerini ve yasalarını kapsayan bilgi gibi cümleleri kullanılsa da; insan aklının, kendisine bütün tapınakları, katedralleri, sarayları, heykelleri, resimleri, ezgileri, senfonileri ve bütün şiirleri yaratma olanağı veren kendi eylemi üzerinde durum düşünmesi olduğu yönünde bir tanım daha açıklayıcıdır.

bazin'e göre fotoğrafın estetik kalitesi gerçekliğin çıplak gücünü göstermektedir. bunlar dünyanın nesnel görünümleridir. bir kaldırımın nemliliği, bir çocuğun yüzündeki ifade hep dış dünyadan olduğu gibi alınmış oluşumlardır. bu güç sayesinde fotoğraf doğanın taklit edilmesinden daha fazla özellikleri içinde barındırabilir.

fotoğraf ve devamında sinemanın sanat dallarına katılmasıyla birlikte artık elin birebir eserle ilişkisi, sanatın üretim sürecinden kalkmış, objektifin arkasından bakan gözün önemini arttırmıştır. gözün gerçeğin yeniden yaratımıyla ilişkisi yeni bir estetik yaklaşımın, medya estetiğinin doğmasına sebep olmuştur. medya estetiği, fotoğraf, film ve video gibi medyumlar dolayımıyla gerçeğin yeniden yaratım süreci ve bu yeniden yaratımın algıyla ilişkisinden yola çıkan estetik bir yaklaşımdır. medya estetiğinin ortaya çıkışı sanat alanında farklı ufuklar açmıştır.

zettle, medya estetiğini geleneksel estetikten ayırır ve estetiğin sadece sanatın teorisi ve sanatın gerçeği arayışı olduğunu kabul etmez, sanat ile yaşamın birbirleriyle paylaşım içinde bağımlı ve en önemlisi birbirberine bağlı olduğuna inanır. zettle'a göre; estetik boyut bir yaklaşım değil, ışık ve görüntü düzenlemesi gibi medya elementleri ile bizim onlara algısal tepkilerimizi sınayan bir işleme sürecidir.

medya estetiğiyle uğraşan bir kişi estetiği gerçek hayata dönük bir şekilde etkili mesaj hazırlama aracı olarak kullanır. bu noktada karşımıza medya estetiğinin temelini oluşturan contextualistic aesthetic(yani, bağlamsal estetik) yaklaşımı çıkar. bağlamsalcı estetik yaşam ve sanat arasındaki anlamlı, yakın ve önemli ilişkiyi temel alarak yaşamdaki her anlamın varoluşunun sabit olmadığını ve her bir şeyin değişik bir başkasıyla ilişkisi sonucu yeni anlamların ortaya çıkacağını savunur. yaklaşım merkez olarak yaşamla birebir bağlı her parçayı alır. medya estetiği de algı ile birebir bağlı parçalardan oluşur ve medya estetiğinin elemanları bağlamsaldır. ışık, ses, hareket, zaman, mekan bunların hepsi bir bağlam içinde anlam kazanır ve bu bağlam genelde yaşamın içindedir.