bugün

seni sevmek kereviz yemek gibi aşkım, faydalı, kötü kokulu ve yumuşak. yine de değiyorsun her şeye.
kara pancar çorbasını bile sevmek gibi.
ve kapuskayı da unutmamak tabii.
(bkz: yalakalığın şiirselleştirilmesi)
kişinin sevdiği insan uğrunda, her şeyi güzel ve anlamlı görmesi durumudur.

"kış ve soğuklar bile, içimi ısıtıyor varlığının güneşiyle"
--spoiler--
Ben seni kocaman bir yürekle sevdim. Gözlerim değil, yüreğimdi seni gören.
Sen damarlarımdaki kana karışıp, geldin oturdun yüreğime. Bir başka yerde
olamazdın zaten. Sen, benim en değerli yerimde, yüreğimde olmalıydın,
orada kalmalıydın. Çok aşka ev sahipliği yapan bu yürek, ilk kez bu kadar
kolay kabullendi seni. Herhangi bir konuk değildin artık. Bu yüzden ne
ağırlama faslı vardı, ne de uğurlama. O yüreğin gerçek sahibiydin.
Şimdi sonbahar, kışa giriyoruz ya... Ben dört mevsim baharı yaşadım
seninle. Çiçek çiçek açtın yüreğimde. Gökkuşağı zayıf kaldı, senin
renklerin karşısında. Taze bir yaprak gibi yeşildin. Açelya idin
pembeliğinle. Üzerine çiğ taneleri düşmüş sarı güldün. Kırmızıydın bir
ateş gibi. Ve maviydin... En çok bu renkle anmayı sevdim seni. Denize
tutkundum, denizi sensiz, seni de denizsiz düşünemedim.
Seni severken dünyayı da sevdim ben, insanları da... Kendime bile dar
gelirken, içinde herkese yer olan bir hayatın sahibiydim artık. En kızgın,
en tahammülsüz olduğum anlarda bile, seni düşünmek yetti bana. içimdeki
sevinç yüzüme yansıdı, güldüm. Beni öylesine güldüren senin sevgindi ve
ben kaygısız, içten gülüşün ne demek olduğunu, nasıl güzel bir şey
olduğunu anladım seninle...
Her şeye rağmen sevdim seni. Güçlüydüm ve aşamayacağım hiçbir zorluk
yoktu. Koca bir kente, koca bir ülkeye kafa tutabilirdim. Sen elimden
tuttuğunda, patlamaya hazır bir volkan gibi hissederdim kendimi. Menzil
sendin ve ben o menzile ulaşmak için önüme çıkan her şeyi yok edebilirdim.
Sana ulaşmamı engelleyecek her şeyi eritirdim, kül ederdim. Sana
ulaştığımdaysa sakin bir göle dönüşürdüm. Ve o göle bir tek sen
girebilirdin.
Sevdim ve hayrandım da... Her halin çekti beni. Duruşunu, uyumanı,
gülmeni, kızmanı, şaşkınlığını, saflığını, kurnazlığını, çocukluğunu,
olgunluğunu sevdim. Sesini de sevdim suskunluğunu da.
Küçük oyunlarını, kaprislerini, sitemlerini, korkularını sevdim. Seni ve o
doyumsuz sevdanı, uçarı sevdanı anlatacak kelime bulamadım çoğu zaman.
Sığmadın cümlelere ve hiçbir cümle seni
yeterince tarif edecek kadar derin olmadı.
Seni severken yorulmadım. Çünkü sen yaşam kaynağıydın. Her gün yenilendim.
Seninle çoğaldım, büyüdüm. Eksik kalan neyim varsa tamamladın.
Ölmeyecektim çünkü sen ölmezliğin ta kendisiydin.
Sevdim işte ötesi yok...
--spoiler--
biraz daha açabiliriz, ilişki başlarında hani şu çok aşık olunan günlerde geçerli olan bir durum bu aslında. bir nevi, herşeyim sensin paranoyası diyebiliriz. ama gün geçktikçe ilişki içinde benlik çatışmalarının olacağı gerçeği unutulmamalı. ama aşkım ben kendim olamıyorum, ee yersen pancar çorbasını olamazsın tabii. şaka bi yana yeme içmeyi bir tarafa atalım, onun gibi... olmak korkutucu bir şey. sonra da ama ama ama ben kişiliğimi koruyamıyorum bu ilişkide çığlıkları atmak yersiz.
olumlu bir şey mi söyledin diye bakılır yüze bu cümleden sonra..
şebnem kısaparmak'ın seslendirdiği seni seviyorum şarkısını hatırlatıyor.
sözlerini de yazayım tam olsun.

Senin sevdiğin gibi topluyorum saçlarımı,
Siyah kazağımı daha çok yakıştırıyorum kendime,
Ve daha çok seviyorum limonlu çayı...

Senin sevdiğin her şeyi seviyorum.
Türkülerini memleketin,

feneri, kara kartalı senin için,
Davamızı ve şiiri sende seviyorum.
SENi SEViYORUM.

edit: teşekkürler linka.
sevginin aşırı duygularla beslediği kalbin yersiz yurtsuz herşeyi sevmeye başlamasıdır.

bu durumdan sonra geriye kalan evre ben dünyanın amına koyayım bir şeyde istediğim gibi olsun aaaaahhhhhh necla seni sevdimde de ne oldu sıçtın ağzınadır.

alternatif son :

ömür boyu mutlu yaşadılar, gökten üç elma düştü....