bugün

sevgi derecesine bağlı olarak hayatınıza bir süre ara verirsiniz.. kabullenmek oldukça zor gelir bazen ama yapack hiçbir şey yoktur.. kalan sadece üzüldüğüyle kalır..
anneannemi toprakla buluşturduğumuzdan beri hayata küsmem 7 ay olmasına rağmen mezarlıktan çıkamama durumuna gelmem, her gece son bir haftasında bana anlatmaya çalıştıklarını hatırlayıp kendimi yiyip bitirmem ve ifade edemeyeceğim milyonlarca üzüntü...
sevilen birilerini kaybetmemek dileği ile...
yorucudur; ilk önce durgun bir ruh hâline bürünürsünüz. sonrasında hatıralar yerinden çıkmaya başlar aklın köşelerinden...ne varsa tek tek, dalga dalga, sarsa sarsa gelir işler ruhunuza, durgun deniz misâli ruhunuzda bir tayfun kopadurur.

kırgızistan'a hiç gittiniz mi, a dostlar? orada bir yiğit ölmüş...Yener Bey ölmüş!
göreceli bir kavramdır.

vefat nedeni ile kaybedildiyse, acı da olsa her zaman için bir tesellsi vardır. hiçbir şey olmasa bile anılarınıza sarılıp teselli bulabilirsiniz.

ama sadece sizin için bir kayıp ise, sadece sizin için ölmüş ise tesellisi bile olmayan bir acıyı yaşatır size. çünkü anılalara bile tahammülünüz kalmaz bu durumda.
kalbinizin o ''biri''ne ait bölümünü hissedememenizdir. eksiksinizdir artık, çevreniz kalabalık olsa dahi faydasızdır. çünkü herkesin yeri farklıdır. kayıp ne türlü olursa olsun, acısıyla savaştığınız süreçte herkes figüran, herşey basit bir oyundur. öyle anlar olur ki gülen insanlara bağırasınız gelir: neye gülüyosunuz ben acı çekerken, diye.
ama geçecektir...
o toprağa gömülürken, onunla beraber canınızdan bir parçanın da gömülmesidir. ihtiyacınız olduğunda bir daha asla yanınızda göremeyecek olmanın verdiği burukluk, bir daha dünya gözüyle kendisini göremeyecek, sesini duyamayacak olmanız... sadece anılarda ve fotoğraflarda kalan o güzel insan, ve artık olmayan o insana söyleyememiş olduklarınız; içinizde kalanlar... ölümden sonra yaşam olmak zorunda. orada onu tekrar görmek zorundayım, tekrar sesini duymak, varlığını bilmek... onunla bir yerlerde yeniden, hiç kaybetmemek üzere buluşmak zorundayım. o, oralarda bir yerlerdedir, bekliyordur sevdiklerini... değil mi?
Kabullenmek denen aci meyveyi zorla yemektir. Gidip gelip bakarsiniz mezara, ne zaman cikacak oradan diye. Hic ses vermez.