bugün

Sevgilisi olan insanların stresli bir yaşamı olduğu için erken yaşlandığını biliyor muydunuz?

lütfen bu yazıyı okurken şunu dinleyiniz: http://www.youtube.com/watch?v=qKGPqM_jVAs

isviçreli bilim adamları yaptıkları kırışlığı önleme araştırmalarından sonra nasıl abuk sabuk bir araştırma yayınlayalım da milletin aklını alalım diye düşünürken böyle bir araştırmaya imza atmışlar.

şimdi mutlaka birisi "lan, sevgili yaw ötesi var mı? hayatını her anlamıyla paylaştığın tek varlık..." diye atılacağı için sevgili kavramını açıklamakla başlayalım. kendimden bildiğim üzere soyut olduğu sürece hiç bir sorun çıkarmayan insan modelidir. bu modeller ansızın gelip hayatımızdaki kocaman boşluğu gelip dolduran, bizi bizden alan, dokunuşuyla nefesimizi kesen, her şeye anlam katan, seni seviyorum derken gözyaşlarına boğulacak kadar derin hissettiğimiz
hiç bitmeyecek sandığımız, sonu olduğunu fark ettiğimizde etrafımızı sıkıca saran aşkında debelenmeye başladığımız yaklaşan son hissinin boğazımızda düğümlenmesi, konuşamamak, ağlayamamak gidişiyle içimizden bi parçanın kopacağını bildiğimiz çaresizliğimiz değil midir, sevgili denen kişi?

sonra bu kişiler apansız bizi bırakıp gitmezler mi? ki bu gitmelere biz terk edilme diyoruz. bu terk edilme olayı ilk kez yasayan birine "cehennem"in bu dünyada olduğunu öğretir ve anlar insan arkasına bile bakmadan terk ettiklerine neler yaşattığını... hiç bir yas yerde kalmaz yani... başka gözlere dolar akar...

sonra kişisel tarihimde bir çok kıçıma tekme basılma durumu olduğu için bunu en güzel size ben özetlerim herhalde. birinin, daha iyisini bulup tekmeyi bastığı zaman, sevgilisine yaşattığı şey. nedeni bilinmez. iyi? kıstası her zaman soru işareti olmuştur kafada. uzun zamandan sonra, yaşananlar sanki bir anda törpülenmiş gibi kenara atılır. hiç umursanmaz. değeri yoktur. terk edenin kafasında birkaç sebep vardır, ama terk edilenin kafasında sebepler birbirini doğurur, bira köpüklerindeki kabarcıklar gibi. terk edildikten sonra, uyku gereksiz ihtiyaç olur. çünkü mideye saplanan ağrı ve kafadaki alkol sonucu baş dönmesi, uykuya izin vermez. ancak kafada baş ağrısından daha fazlası da vardır. mazi denen ve terk eden kişinin unuttuğu o şey, terk edilenin kafasındadır. eskiye ait her dakikayı bir yıl gibi hatırlar. sosyal paylaşım ağlarında da onu online görür. daha da dellenir, hemen bilgisayarı fişten çeker. ama olmaz ki.

yine aklında online kalır o. günlerce , haftalarca , aylarca. en mutlu anında bile , onun ismini duymak mutsuzluk verir bir anda. çünkü daha mutlu olduğu, onunla beraber olduğu , anlarını hatırlayabilir terk edilen. korkunçtur. kendini kapatır dünyaya. nefes almak, ve içmekten başka yaptığı çok az şey vardır. yardim etmeye çalışanların yardımları fayda etmez. içinde hep bir umut vardır. numaralar gizlenip çağrılar bırakılır. sadece bir alo sesini duyabilmek için bile, telefonlar açılır ama konuşulmaz hiç. onun söylediği bir kaç kelimeyi anımsatan şarkılar dinlenir. her dinlendiğinde gözler buğulanır.

zaman geçer. zaman değişir. terk edilen kişinin de etrafında birçok şey değişmiştir. görünüşü, konuşması , arkadaş çevresi , dışa tutumu. sadece alkole aşırı tutkunluğu değişmemiştir bir türlü. devam eder. gece ve gündüz kavramları tamamen birbirine girmiştir. onu unutmuştur, hatta bu hallere nasıl düştüğünü bile unutmuştur. ama onu eskiden çok sevdiğini hala unutamamıştır.

bir gün o tekrar karşısına çıkar. tekrar onu istediğini söyler. tekrar beraber olmuşlardır. ama kaderin doğasında vardır zaten olması gereken. tekrar terk eder. zamanla beraber her şey değişmiş olsa bile onun doğasi da değişmemiştir işte. yine terk edilen kişi ise artik kendini kendi gözünde öldürmüştür. onu kaybettiği için değil terk edildiği için. Ç ünkü bu artik onun kaderi olmuştur. Ya da o öyle zannediyordur.

terk edilmek budur. insanin kendi düşüncelerinin bile kendi kontrolünden çıkmasına kadar bir çok sebebiyete yol açacak ciddi bir darbedir. tecrübe edilmese de olur. insanların hayatlarının gerçekten sönecek raddeye gelmesidir çünkü terk edilmek. ihanet ile üvey kardeştir..

sonra biter mi birde aldatılmak durumu var. bende azıcık andavallık olduğundan dolayı fark edemedim ama mutlaka aldatılmışımdır. ve aldatıldığını düşünen ve fark eden her kişi önce her şeyin yolunda gittiğini zannediyordur, hatta son zamanlarda ilişkiye daha da bir güzellik gelmiş, diğer partner boynuzu yiyen ile daha bir ilgilenir olmuştur. pembe sarı çiçekler açmaktadır her yanda, menekşe kokuları sarmaktadır ortalığı. neden sonra bir ufak kuşku doğar boynuzlanan kimsede; sebebi belirsizdir. içinde bir sıkıntı vardır kahramanımızın ama sebebini bilememektedir. birden o meşum soru beyninin kıvrımlarında belirir: acaba?

partner yavaştan takibe alınmaya başlar. önce fark ettirmeden cep telefonu kontrolden geçer, son zamanlarda rehbere eklenen isimler ve son aramalar araştırılır, şüpheli bir şey bulma (belki de bulamama) umuduyla. sonra giysileri koklanır uzun uzun son zamanlarda giydiği, üzerinde yabancı bir parfüm kırıntısına rast gelmek için. tüm bu "lokal" araştırmalardan sonra sıra aldatan partnerin dış faaliyetlerini mercek altına almaya gelmiştir. önce fark ettirmeden mesai saatleri içerisindeki kontroller yapılır telefon aracılığı ile. bundan da bir şey çıkmazsa son olarak fiili takip başlayacaktır. partnerin fazla mesaiye kaldığı saatlerin nasıl bir mesaiye ayrıldığı tespit edilir.

tüm bu araştırmalar neticesinde korkulan meydana gelmişse yapacak bir şey yoktur, geçmiş olsundur. Nietzsche der ki şüphe mi asıl kesinliktir çıldırtan. bu durumda takınılacak iki temel tavır vardır, ne yapılacaksa ya soğukkanlı tavır korunarak gerçekleştirilecek ya da dünya karşı tarafın başına yıkılacaktır. seçim boynuzlananındır.

şimdi tüm bu verilerin ışığında sevgili yapıp yapmamayı yeniden düşünün...
part II

şimdi insanın sevgilisi olmaması iyidir. çünkü; aşk dilediği zaman gelir, dilediği zaman çeker gider. ne gelişine ne gidişine müdahalemiz olabilir çok fazla.

uygun iklimi yüreğinde demlemeyi becerebilirsen; ya daha uzun kalacak ya daha sık gelecektir muhtemelen.

bu yüzden gelirken de giderken de insanın dengesi bozuluverir.

ve şimdi aklıma geldi, yazmadan da geçmeyeyim ayak altına alınan gururu ezerek terkeden bir eski sevgiliye sahip olmaktır. gurur eşekte olur diyenlere inanmayınız. asıl gurursuz olursanız semer vuran çok olur.
umudun tahammül etmeyle kıyaslandığında içinde taşıdığı olumlu duygudan dolayıdır.
umut yaşatır, tahammül etmekse yavaş öldürür.

amaa doğru insanı bulmuşsan ömrüne ömür eklenir fikrimce. zira yalnızlık da bir yere kadar.
(bkz: bir teselli ver)
sevgili değil de kadınların çok olduğu ortamlar biraz yıpratıcı olduğundan mantıklı gelen teoridir.
(bkz: uzun yaşamak istemiyoruz ulan)
yahu sevgilisiz uzun yaşayıp ne yapacam?

varsın 20 yıl az yaşayayım ama olsun genede. yoksa yaşamanın bile ne anlamı varki.
Saçmalardan seçmedir.

(bkz: kaynak götüm)
ruhumu aydınlatmayacak, ruhunu aydınlatmayacağım biri olmadan 1000 yıl yaşasam ne yazar ki! sevgi güzel şey falan filan.
sıfırdır ve sıfır bir değer değildir.

bir zamanlar yedi numara vardı en sevilen dizilerdendi...

işte burda da aşk....

http://www.facebook.com/?...77&type=2&theater
boş geçen uzun bi ömre herşeyi paylaşabileceğim biriyle geçen her anını doyasıya yaşadığım kısa ama değerli bi ömrü yeğlerim...