bugün

uzun boylu olduğumu az önce göz yaşları içinde ifşa ettiğime göre, bu özelliğimi vurgulayıp sözlükte daha fazla prim yapmam önünde bir engel göremiyorum. sahada kaybetmeyi sevmem, masabaşında kaybetmeyi hiç sevmem. o yüzden şimdi tanımımı yapacağım ve ağzıma geleni söyleyeceğim. vira...

uzun boylu insanların bu dünyadaki imtihanından nadide bir bukle. büyük oranda, kısa boylu ve kompleksli insan söylemi.

boyu yetmediği için yapamadığı bir şey karşısında çekinmeden, utanmadan her defasında, her defasında söyler bunu. halbuki sadece "şunu sen yapar mısın?" dese sorun yok. ama yok, her seferinde ille karşısındaki insanın boyunun uzunluğundan dem vururken kendi kısa boyunun kompleksini yaşayacak içinden.

her seferinde makas almak suretiyle tepkilediğim bu söylem karşısında, korkarım ki yakında şiddete meyyalimi sergileyeceğim.

lütfen bunu uzun boylu insanlara artık söylemeyiniz. n'olur bak.
-perde takmak bu cümlenin devamı niteliğindedir boyun uzun olduğu için perdeleri hep sen takarsın.
- dolabın ücre köşelerinde duran bir tencere tabak gibi bilimum eşyanın alınması için yine o muazzam boyunuzdan faydalanılır.
hay boyum devrilsin diye cevap verilmesi gerektiğini düşündüğüm emirle karışık istek cümlesi.* boydan kaybetmenin ikinci halidir. birincisi hoşlandığın cinsin senden kısa olma sorunudur. ondan bahsetmeye gerek bile yoktur.

bunun yanında bir de senin yanın boy kompleksine giriyorum diyenler vardır ki sormayın. sen kısa boyundan komplekse girersen bende uzun boyumdan komplekse giriyorum alıyorsundur umarım diye cevap verilmesine rağmen, senin durumun daha iyi yine de diye karşılık alındığından cinnet geçirilir.

(bkz: bu konuda hassasım sözlük)
(bkz: eksileniceğini de biliyorum)
annelerimizin tül-perde takmak gibi ayak işlerini bize yıkmak için kullandığı cümle*
hay pigme doğsaydım keşke dedirtir insana çoğu kez...
- senin boyun uzun yerleri sil.
+ ne alaka bea!
- senin boyun uzun sen yaparsın.
+ ?!
kimsenin ulaşamayacağı yerlere ulaştığınız için yükseklikle ilgili her türlü problemi halledensinizdir evde. yalnız kar yağdığında buzda kayıpta yere düşerken kimse senin boyun uzun en iyi düşüşü yaptın diyemez. yerle aranızdaki o mesafe hayatınızdaki en hoş olmayan dezavantajdır.
her evde olması gereken eşya durumuna düşersiniz.çünkü annenin yetişemediği herşeyi siz yaparsınız.
(bkz: yaşadım ondan biliyorum)
evet bir annenin sarfettiği, evladın yüreğine bir gülle edasıyla çarpan cümledir değil mi bu? yapmak zorundasındır sen onu... sen uzunsun çünkü! ama aslında değilsin belki, ne biliyordur minik elli annemiz? ben aslında orta boyluyum anne, bu perdeyi asmamalıyım diyemiyorsunki. işte bulunduğumuz çevre içerisindeki insanların boy oranlarına göre değişiyor biz orta boyluların durumu. kısaların yanında uzun, uzunların yanında kısa kalmanın getirdiği o büyük med cezirler, adeta ruhumuzu örseliyor. aile fertlerinin sana bir milli basketbolcu muamelesi yaptığı dönemde, 12 dev adamlı ortamlara girildiğinde kendini bir fındık kurdu, bir yer elması hissetmenin akıl almaz acısını bir ben, bir de benim gibiler bilir. içten içe dersiniz hep "ya ben evde çok uzundum hani lan?" diye. dersiniz demesine de asmışsınızdır yaz kış demeden ve de kırıştırmadan o perdeleri. geçmiş olsundur.
bıktıran cümle. genelde duymamış numarası yapılır ya da artık psikolojik olarak kulak kendini bu cümleye kapatır. *