bugün

Savaşçı bir millet olmakla övünen Türk milletinin aslında ne kadar da silahsız olduğu gerçeğini insanların gözüne sokan ifade.
(bkz: bireysel silahlanma ve savunma hakkı)
silahsız olmayı bireysel silahlanma bağlamında mı yoksa ordudaki silahlar bağlamında mı değerlendireceğimizi anlamadığım başlıktır.

eğer biri açıklarsa ikisine de yorum getirebileceğim konudur.
(bkz: Milli mücadele)
Göçebe bir hayat sürmediğimiz için kişisel silahlanmaanın o kadar da gerekli olmadığı düşüncesinde olduğum konudur. Ona gelmeden "at" da yok artık.
(bkz: at avrat silah)
21.yüzyılın silahı tüfek,tabanca değildir.
güvenlik çok kapsamlı bir kavramdır. Tarih, ulusal boyuttaki savunma veya direnişlerin bireysel boyutlarda cereyan eden olaylarla başladığını defalarca yazmıştır ör:kurtuluş savaşı. Ve yine tarih, silahları toplatılmış orduların, halkın elindeki silahlarla ülke savunmaya cüret ettiklerini ve başardıklarını da yazmıştır (bkz: Türkiye Cumhuriyeti).
bireyseli geçip ulusal baktığımızda da "silahsız" olduğumuzdan, artık ne denli savaşçı bir millet olduğumuzun sorgulanmasını gerektiren önerme.
bu üzücüdür daha üzücü olanı ise
at avrat silah diyen bir milletin avratsız olması.
(bkz: vatanseverlerin silahlanması)
savaşçı olmamızın yanında maganda bir millet olduğumuzdan gayet normal olan durumdur.
sadece özgür insanlar silah sahibidir ve tarih bu gerçeği defalarca yazmıştır.
ucuz, kullanışlı ve sağlam bir silah edinerek aşılması gereken sorundur.

örneğin: 7,65 mm çek vizör.
ondan da acısı tsk nın eziyet edilen sokak kedisine döndürülmesidir.
ayrıca silah sadece emniyet teşkilatına ve tsk ya aittir. vatandaşta silaha hayır diyorum.
çok iyi bir argumentum ad nauseam örneği.
türklerin savaşçı bir millet olduğu çocukluğumuzdan beri o kadar çok tekrar edilmiştir ki gerçekten öyle sanırız. tabi bunda kalıplarla, ezberlerle konuşma alışkanlığımızın, anlatılanları sorgulamamamızın da etkisi büyük.
ayrıca savaşçı millet olmak neden iyi bişey olsun onu da ayrıca sorgulamak gerekebilir. (eğer iyi bişey olarak görülüyorsa)

neyse konuya dönelim.
savaşçı millet söylemi durup dururken çıkmış olamaz, heralde bi sebebi olmalı. ben bu işin kökenini araştırmış bi tarihçi yada antropolog olmadığıma göre bilinen tarihe ve akla vurarak sonucu arayacağım.
en yakından başlayarak geçmişe doğru gidelim.
bize öğretilen tarihe göre; türkler 2. dünya savaşına girmedi ve 1. dünya savaşına da almanların ali cengiz oyunları sonucu istemeden,(bu çok enteresan biliyorum ama öyle diyolar) hatta zorla girdi. bütün milletlerin birbiriyle savaştığı bu yılları, böyle savaşçı bir millet neden ve nasıl ıskaladı? demek ki pek savaş canlısı bir millet değiliz. kurtuluş savaşı vb. durumlar dışında mecbur kalmadıkça savaş peşinde koştuğumuz yakın tarih için söylenemez.

savaşa mecbur kaldığımız bu şanlı bölüm içinde dahi dikkat çeken bazı sayılar vardır.

tsk kayıtlarında sakarya meydan muharebesinde ki durum şöyledir.
türk ordusu; 5713 şehit, 18.480 yaralı, 828 esir ve 14.268 kayıp olmak üzere toplam 49.289.
yunan ordusu; 3758 ölü, 18.955 yaralı, 354 kayıp olmak üzere toplam 23.007.

bu bilgi cok enteresandır. zira daha çok ölmüş daha az öldürmüş ve daha cok cepheden kaçmış (14268 kayıp,kayıplar savaştan kaçanları ifade eder) olan taraf türk tarafı olmasına ragmen 22 gun 22 gece süren tarihin en uzun meydan savasını kazandık. savas basında orduların mevcutları birbirine neredeyse esittir. (kaçanlar bu meydan muharebesi zaferini bana daha da anlamlı kılmak dışında bişey ifade etmiyor)

bu kaçanlar muhtemlen türk değildir diyip işin içinden çıkabiliriz ama benzeri detayları avrupaya akınlarımızdan(osmanlı dönemi) sonra oradaki köylere kaçmış ve hala aynı isimle (kaçan ama daha sonra oralı olmuş türk isimleri) anılan yerlerde de görüyoruz. kısacası yakın yakın geçmişimizde pek de savaşçı değilmişiz gibi görünüyor.

peki genel olarak baksak?
mesela en uzun savaş fransa ve ingiltere arasında oldu. 110 yıl kadar.
avrupada birbirini katletmemiş bir millet, başkalarıyla savaşılmadığı yıllarda kendileri arasında savaşsız geçen bir yıl bulamazsınız. hem 1 hem de 2. dünya savaşına da katıldılar. peki neden avrupa milletlerine mesela bence dünyadaki en tahlikeli iki milletten biri olan almanlara savaşçı millet demek yerine disiplinli diyoruz. (bu arada bence diğer tehlikeli millet japonlar. bu iki milleti biraz başı boş bırak çılgınlar gibi silahlanıp, organize olup boylarının ölçüsüne bakmadan savaşa balıklama dalıveriyolar)

daha geçmişe bakalım osmanlı-selçuklu döneminin yarısı hatta çoook gerilere doğru gidersen bu coğrafya tarihinin yarısı haçlı seferleriyle boğuşmakla geçmiştir. son derece de doğaldır dönem gücü olanın dünyaya hükmettiği bir dönemdir. osmanlı savaşırken birleşik krallık, fransızlar falan da boş durmuyorlardı.

eee daha geri gidelim. türk toplum yapısı göçebe hayvancılıkla uğraşan bi yapı. sonraları devletler kurup cengiz han, attila vb büyük komutanlar görüyoruz. ancak her millette var zaten benzerleri ki bizimkilere sahip çıkan da çok. çinlisi moğolu herkes bizim komutanlarımız onlar diyolar.
avrupalıların bir roma imparatorluğu var ki devlet savaş makinası olarak dizayn edilmiş. büyük iskender var mesela doğu avrupalı olsada bildiğin savaş manyağı adam. yani bu örnekler her yerde var.

öyleyse ilk başta sorduğumuz soruyu tekrar soralım. savaşçı millet söylemi durup dururken çıkmış olamaz, heralde bi sebebi olmalı. nedir bu sebep?
bence geniş gönüllerin milleti, yüce duyguların milleti, kadirşinaslığın milleti gibi gerçekten bizi tarif edebilecek pek çok sıfat varken (daha uygun sıfatları siz bulun) bu sıfat bize zorla yapıştırılmıştır.
bizden daha savaşçıyken almanlara disiplinli diyoruz çünkü gerçekten öyleler. bizim ise yeni dünya düzeninde bizi ifade edecek en azından bazı boş heriflerin anlayamayacağı derinlikteki özelliklerimiz pek zamana uygun bulunmadığından ve zamana uygun öne çıkacak bi özelliğimiz de olmadığından (sistem milleti, çalışkan millet, üretken millet falan filan) diğer yönlerimize göre en sivri görünen yönümüz öne çıkarılıyor. ve bu güzel duyguların insanları, yerine göre tasavvuf ehli, yerine göre yunus, mevlana, edebali olan bu adamlar savaşçı oluveriyor.

yok arkadaş türk milleti gönül denen şeyi bilen millettir, savaşçılık da pokemon sever ergen çocukların gözünde bir erdem olarak kalsın.
(bkz: ölmeden önceki son sözler)
En büyük silahın, aklın ve inancındır. Yani silahsız olduğumuz önermesi doğru değil.
doğudaki bir evde veya batıdaki kürt evlerinde kaçak silahtan tut kalaşnikof bile varken türklere yivli av tüfeği bile yasak.

pompalı tüfekte bile mermi kapasitesinde kısıtlama var ve jandarma kontrolleri çok sıkı.

bu işte bir iş var ama bakalım sonumuz boşnaklar olmaz inşallah.