bugün

uçuk bir şekilde reddiye okuyabilinecek durumdur. öyle ki, yazılan o kadar şeydeki o kadar ibareyi, sana söylediğim o kadar laftaki kilit kelimeleri ve içindeki "e bebeğimleri" rahatça çıkartırım. ben, kendimde yazmışım sana noluyor e sushi kardeş?

reddiyeyi de kafama göre kullanıyorum.. kafa bu, ben bu, şu bu. o.

al reddettim seni. meler neymişsin, keşke eskiden bilseymişsim. al reddettim. yürü git. kötü karı!

yemicem sabahları. sushi falan yok bir daha. mutlu hissediyorum ve içimden çıkartmayacağım da mutluluğumu. artık inkarmış, reddiyeymiş yok. böyle de kalacak. şükrolsun.

(yazı geç geldi, anlamsız oldu. bir iftar sonrası konuşmaya ait olmalıydı ama geç kaldım. olsun. güç değil)
(bkz: iftarı domuz etiyle yapmak)
bir müslüman geleneğiyle çin geleneğinin birleşmesi sonucu oluşan sentezdir.
sifir beden giyen kadinin yapacagi seydir. hayir amac karin doyurmaksa, susiyle zor is vesselam...
(bkz: sahurda kürdan ile pilav yemek)
oruç tutan müslüman japonun eylemidir. iftarda da deniz anası çorbası içmesi çok muhtemeldir.
eğer japonyada yaşayıp oruç tutuyorsanız başlınıza gelebilecek bir hadise..
zihni güçlendirir hazmı kolaylaştırır tabi işinin eri usta lazım hani böle balığın pisliklerini iyi temizleyecek hani balığa farkettirmeden içini dışına çıkarıp servis edecek. zor zanaat azizim.
aslında gayet mantıklı bir eylemdir. zira sahurda, gecenin bir vakti birşeyleri pişirmekle uğraşmak yerine çiğ balığı yemek zamandan tasarruf ve uykuya çabuk dönmeyi sağlar.
iftarda "portakal soslu, yeşil başlı pekin ördeği" yemekle devam eden yemek seramonisi.
"bünyeyi zorlar. taze olmasına dikkat etmek gerekir. bu mevsim uygundur ama iyi bir sushi ustası bulmak zordur."

montajelemani *