bugün

Bugüne kadar, varlığın özden önce geldiğini söyleyen varoluşçuluğu kuran ilk kişinin j.p. sartre olduğunu zannediyordum. oysa durum böyle değilmiş.
varlığın özden önce geldiğini ilk yazan kişi sartre'dan yaklaşık 400 yıl önce yaşamış fars kökenli müslüman hekim ve filozof olan molla sadra nam-ı diğer sadreddin şirazi imiş...

günümüzde hala etkisini sürdüren çok önemli bir felsefi akım olan varoluşçuluğun gerçek kökleri meğer iran toprakları imiş.
molla sadra akılcılıkla sezgiciliği bir araya getirerek "aşkın hikmet" ekolünü kurmuştur. molla sadra; ibn-i sina, sühreverdi, muhyiddin arabi , gibi islam filozoflarından etkilenmiştir. eserlerinde islam düşünce dünyasındaki akılcı, sezgici ve nakil ekollerini farklı bir sentezde bir araya getirmeye çalışmıştır.
mol­la sad­ra’nın var­lık mer­kez­li fel­se­fe­si var­lık, var­lı­ğın ha­ki­ka­ti ve var­lık hi­ye­rar­şi­si gi­bi ko­nu­lar üze­rin­edir. sad­ra’nın ‘var­lık’ı an­la­tan te­mel ifa­de­si, onun "asil"(asıl, esas anlamında) olu­şu­dur. sad­ra ‘asa­let’ ke­li­me­si ile ye­gane ha­ki­kat ol­ma­yı, ken­din­de var ol­ma­yı/bir se­be­be bağ­lı ol­ma­dan var ol­ma­yı ve zih­ni ol­ma­ma­yı kas­tet­mek­te­dir. sis­tem­de ikin­cil kı­lı­nan ‘ma­hi­yet’ yani "öz" ise ge­nel­de bu sı­fat­la­rın ak­si­ni yük­len­mek­te­dir. sad­ra’nın sis­te­min­de var­lık, tek bir ha­ki­kat­tir. di­na­mik bir ta­bia­ta sa­hip­tir ve ken­di özünü açı­ğa vu­rur. saf var­lık dı­şın­da­ki her var­lık, sa­hip ol­du­ğu var­lık de­re­ce­si­ne gö­re var­lık ve öz ka­rı­şı­mı gö­rü­nü­mün­de­dir. bu du­rum, sad­ra’nın sis­te­mi­ne var­lı­ğın de­re­ce­li yo­ğun­lu­ğu her var­lı­ğın sü­rek­li cev­he­rin­de ha­re­ket ha­lin­de ol­ma­sı (cev­he­rî ha­re­ket) ve var­lı­ğın bir­lik ve çok­luk il­ke­si ol­ma­sı şek­lin­de yan­sı­mış­tır. o’nun fel­se­fe­sin­de “zo­run­lu var­lık”; "saf var­lık­tır"; onun dı­şın­da­ki her şey var­lık ve öz olu­şur. var­lık, her şe­yi kap­sar.
var­lık ve öz ile tümel(bütünsel, kapsamı bakımından kendinden başka sınırlandırması olmayan)ler ko­nu­su­nun an­la­şıl­ma­sı açı­sın­dan önem­li bir ay­rım zih­ni ve dışsal var­lık ay­rı­mı­dır. sad­ra’ya gö­re öz, ha­ki­ki bir var­lı­ğa sa­hip de­ğil­dir, zih­ni­dir.
ak­li bir ana­liz so­nu­cu ve var­lı­ğa bağ­lı ola­rak or­ta­ya çık­mak­ta­dır. sad­ra’nın sis­te­min­de öz bir doğal tümeldir, böy­le­ce zi­hin­de­ki or­tak-an­la­mı ifa­de eder. var­lık ve öz ile ir­ti­bat­lı di­ğer bir hu­sus, ay­rım il­ke­si­nin ne ol­du­ğu­dur. kla­sik ola­rak şey­le­rin bir­bi­rin­den ay­rıl­ma­sı il­ke­si ola­rak öz öne sü­rül­mek­te iken, sad­ra (bir­lik ve çok­lu­ğun il­ke­si ola­rak ortaya koyduğu) var­lı­ğın ken­di­si­nin ön­ce­lik-son­ra­lık, (var­lık­la­rın­da­ki) kuv­vet ve za­yıf­lık ile ay­rım il­ke­si ol­du­ğu­nu or­ta­ya ko­yar.