bugün

Benim aylardır çektiğim acıları geç, ruhum aklım kalbim hep sende, o da başkasından hoşlanıyormuş. Allah biliyor sana olan iyi düşüncelerimi ve iyi bilir onu rahat ettirmek için kimlerden vazgeçtiğimi ama ona da birşey diyemem, inşallah kıymetimi anlarda döner. Ve eğer dönerse sonrasının çorap söküğü gibi geleceğini ve ona deli gibi bağlı birinin olduğunu herkes bilecek. Allah biliyor hem dünyasını hem ahireti için ne kadar iyi işlere vesile olmak istediğimi. Tek sorun şehir farkı olsun istiyorum, yoksa onunda benimde bu konuda farklı farklı imtihanlar karşımıza çıkacak ve kimbilir kimlerle ne tür imtihanlarla hayatın geçeceğini kestiremiyorum. Asla eşime kötü davranıp da günahlarıma günah katıp azaba uğramak istemiyorum. Daha burada 30 küsur derecelere dayanmakta zorluk çekiyorum da ahirette cehenneme gidersem ne yaparım düşünemiyorum bile. Çok iyi bir kız o maneviyatsızlıktan kurtarmayı vs bir sürü düşüncem var ama bilmiyorum. Bu konuda nasihatten de bıktım ne yalan söyleyim.
Babası vefat eden, sevgilisinin de yavşaklığına denk gelen arkadaş; Rabbim sabır versin. Babanın mekanı cennet olsun shozhenq ya da @shozhenq
bedenim sağlam bulunmuş yüreğim paramparça.
Takip ettiğim için rahatsız olan yazarlar sizleri rahatsız etmek yapmak istediğim son şeydir. Biraz olsun derdimden uzaklaşmak adına burdayım. Bir yazar bana rahatsızlığını iletti. Başka rahatsız olan var mı bilmem varsa söyleyin. Bir daha olmaz emin olun
Tevhidi dinlere inanmıyorum ama ateist de değilim. Agnostiklik ve deistlik arasında sıkışıp kaldım. Panteistlik de fena görünmüyor. Ama en iyi kafa Apateizmde.
Dünyanın en yakışıklı, en güzel gözlü, en güzel gülüşlü, en sağlam küfreden ama en naif, acayip kavga eden ama en nazik, kısa boylu ama aynı zamanda en uzun boylu erkeğine aşığım.
Aşığım sözlük. Her şeye rağmen aşığım.
Bütün maksadı dünya olan kimseye ölünceye kadar kendisinden ayrılmayan şu dört şeyi musallat edilir:

1) Bitmeyen endişe.
2) Sonu gelmeyen meşguliyet.
3) Tükenmeyen fakirlik.
4) Ulaşılması imkânsız istek ve arzular.”
Sözlüğe vakit ayıramıyorum buaralar.
Otobüsteyim ön koltukta bir kız oturuyor Allah ım bu nasıl bir parfümdür hayatımın sonuna kadar bu kokuyla yaşayabilirim.
Birazdan götten oyma isimli bir yemek yicem.
Kadın dediğinin dudakları çatlak olacak sözlük. Nemlendireceksin. Sabah ilk kalktığı anını seveceksin. Saçlarını toplayıp öreceksin. Örmeye genelde uyuz olurlar. Sen ör gıcıklık olsun. Kadın dediğin eksik olacak ki tamamlayacaksın sözlük. Öyle her şeyim var diyen eyvallahı olmayan kadının neresini tamamlayacaksın ki sözlük ? Aynen aklın yolu bir. Sahile in hadi, gelirim ben yarım saate.
bir yere tayin başvurusu yapmıştım. ama içten içe olmasa daha iyi olacak sanki diyordum. olmadı.
21 yaşındayım ve annem hala benden abur cubur saklamaktan vazgeçmedi. yahu kadın küçüklüğümden beri nereye saklarsan sakla buluyorum vazgeç artık.
kaybettin.
Hiç sınavda kopya çekme ihtimalin ve fırsatın varken kopya çekmeye üşendiğin, aman bundan da 0 alsam kaç yazar dediğin oldu mu sözlük. Aynen o durumdayım şu an öyle hissediyorum.
yalanini bildim bak en sonunda öğrendim.
kalabalık kuytularda boğulur cigliklarim kuru bir teselli bulurum ben kendi halime. ..
Daha annemin karnındayken babam vurmaya başlamış. 22 yıl geçti aradan uyandığım her yeni gün bir tokat hissediyorum yüzümde, aileden yana bile şansım yok ki benim.
kızlardan korkuyorum evet kızlardan korkuyorum bana sakın dokunmasınlar özellikle güzel olanlar karşıdan yürüyen güzel bir kız gördüğümde kafamı gömüyorum telefonla uğraşıyormuş falan yapıyorum helede dolmuşta falan oturursa acayip kasılıyorum böyle belimde bir tabanca falan olsa hiç tereddütsüz çeker vururum bana ne olduğunu bende bilmiyorum kızlardan hem korkuyor ve nefret ediyor hemde seviyorum garip bir olay uzaktan veya fotoğraflardan güzel ama benim yakınlarımda dolaşmasınlar istiyorum...
Bugün de olmedim sözlük lanet olsun.

Halbu ki bunun icin her kosul hazırdı.
bugünki su mavi ay muhabbetini bahane ederek eski hatuna mesaj attım sözlük. birlikte oldugumuz dönemde, bu tarz bi muhabbet gecmişti. ona istinadendi bu mesajda. aslında bambask abişeydi bu benim için. belki bişileri hatırlatır tekrar ona umudu vardı içimde. ve bu umutta 1 bucuk senelik o içimde bitmek bilmeyen bi umudun baska bi yansıması sadece. bi daha olmayacagını, olsa bile zaten benim yapamayacagmı ve de baska seyleri falan o kadar iyi biliyorum ki. ama yinede o umut farklı farklı sekillerde ortaya cıkıyo. elimde değil malesef bu. bilmiyorum sözlük. son zamanlarda iyiydim aslında bne. hatta gecenler de mesaj atması bile o kadar canımı yakmamıstı. ama ne bileyim, sanırım arkadan arkadan geliyo yine o mesajın soku. eskşye baktıgımda içimde eksilip giden o kadar cok sey var ama malesef ona karsı olan duygularım ve zaafım hariç.
işin en kötü taraflarından biride bu durumu kendime yediremiyorum. bişilere sıgınmaktan fln o kadar sıkıldım ki. lan ben bu kadar aciz miyim güçsüz müyüm diyorum sürekli. yediremiyorum kendime bu durumu. herseyin sonuna bi bilmiyorum eklediğim gibi bilmiyorum abi. hiç bi bok bilmiyorum. sokayım böle işe.
Müslüman yazarlar tarafından tacize uğruyorum.

Geri kafalı olmanız benim suçum değil, bilin istedim.
Bu gece ay teleskopla bakıldığında tam olarak böyle görünüyor.

görsel
"belki biz şizofrendik ve hastalığımız geçmeye başladıkça o insanlar bizden uzaklaşmaya başladı zihnimizde." bu cümle beynimin etini yiyor. hani yıllarca bir düş olarak geçtiyse koca ömür, aslında hiç tanımadıysak o güzel insanları? ya sadece mecnun'un gördüğü tv karakterlerinden öte değilse. ya o arkadaşlarım bir tuzluk ve balıktan öte değilse.
uyanıyoruz. bizi düşlerimizden çalıp, gerçek hayata iterlerken; ölüm düşlere dönmek için tek çare gibi gözüküyor. ama gerçekleri yaşayamayacak kadar cesaretsiz insanlar, gerçeklerden kaçmak için ölmeyi tercih edemeyecek kadar korkaklar. ya da o üçlü kanepenin beklentilerini karşılamaya çok hevesliler.
bilemiyoruz. hayatın kendisi ile yüzleştikçe beklenmedik olay döngüleri, dönüp dönüp zihnimizi yeme niyetinde. zihnimizi boşaltacak bir masturbasyon türü vardı da biz mi keşfedemiyorduk? bilemiyoruz. bugün biz, bunları yaşayacak kadar gaddar bir dünyada nasıl da kaybolduğumuzu hissedemiyoruz.

2 ay önce biri bana "kalk yerine yat" dediğinde düşlerin derinliğinden uyanır gibi oldum. önce bir kabus sanıp, rüyalardaki özgürlüğümün hakkını kullanarak hoyratça ve saldırganca önce "kalk" diyene ardından beni battaniyeye sarıp odama götürmeye çalışan aileme saldırdım. yetmedi, arkadaşlarıma. yetmedi, hayatımda görebileceğim bütün suratlara. sonra bunun rüyanın içinde yaşadığım bir kabus olmadığını fark edip gerçek bir dünya olduğunu fark ettiğimde hayal kırıklığına uğradım. uyandım. hayatımda duyduğum en kötü alarm sesleri bir daha uyumamam ve o güzel düşleri görmemem için bangır panayır kulağımda çalıyordu.
sesleri susturamadığımdan, ben de bağırmayı tercih ettim. o seslerin üstüne çıkmayı, o sesleri ezmeyi, kendi gücümü göstermeyi denedim. denedikçe boğazlarım çatlıyor, gücüm bitiyor ve artık teslim oluyordum. teslim oldum.
hayata karşı ilk teslimiyetim annem ile aramdaki o kordon bağının kesilmesi olsa da bu ondan büyük bir olaydı. her kıyamet bir öncekinin daha güçlüsüdür ve her bir önceki kıyamet yenisi yaşanırken ufak bir fırtınadır gözümüzde. bunu yaşadım.

gözlerini özlediğiniz insanın bütün resimlerini her gün belirli saatte karşınıza çıkmasından bahsedeyim mi size?
bahsedeyim bence.
gözleri ile hayata anlam katan, kendini bulduğun bir ömürlük kahve rengi koca koca gözler. o gözler ki, kimi zaman tenkit eder, kimi zaman uyarır, kimi zamanlarda ise çok severdi. bu sefer o gözler, sadece fotoğraflardaki gözler bile elinde hançerle kalbime kalbime saplıyordu. öyle bir nefretle bakıyordu ki o fotoğraftaki gözler - çekildiğinde aşkla bakan o gözler- ölmem için artık bana emir bile veriyordu. ama ölemiyordum. ne verdiğim sözleri, ne yap denileni yaptım ya hani bu zamana kadar, onu da yapamıyordum. belki yine erteliyordum, belki "tamam" deyip geçiştiriyordum. ama bana ölmemi emreden o gözlere karşı yine sözümde duramıyordum, acıların daha katmerlisini yaşamak istiyordum. belki bir başkasını sevmesini izlemek o gözlerin ya da başkası için dolduğunu duymak istiyordum. "başkasını sevse kıyameti" gün geçtikçe yaklaşırken, içimdeki bilim adamları kalpteki gelgitler ve zihindeki küresel ısınma dışında hiçbir uyarıda da bulunmuyordu.

hayal kırıkları yaşadık ey halkım, öldürün zihninizi. bugün işe yine iki saat geç gidince, üst düzey gösterdiğim performans benle birlikte bir köşeye atılıp kovulduk. üst düzey performansımı da alıp dışarı çıktığımda karşımda ormandan bozma park vardı, içine girdim. aşıklar sevişiyor, yaşlılar piknik yapıyor, çocuklar büyüdüklerinde zihnini kim sikecek düşüncesi olmadan oradan oraya koşuyordu. bense hayatın sırrını çözmüş edasıyla sigaramdan bir nefes daha çekiyor ve aklımdan "üst düzey hayatlar, üst düzey hayal kırıklıkları getirir" diyordum. öyle değil miydi ama gerçekten? kime karşı üstün bir sevgi beslesek, kime karşı gerçek bir güven versek, ulan bu boktan hayatta kimin adını bilecek kadar bile değer verdiysek hayal kırıklığına uğratmadı mı?

ben bir hayata başlayacağım sanarken, dünden kalma bir yaşamın hesabını ödüyorum. bir gün geçmişe dönecek olsam, bilinsin ki aralık ayının ocak'a bağlandığı o gecede ilk defa beraber uyuyorken kafama sıkmayı yeğlerdim. ya da beni sevdiğini söylediğin ilkan'da, beni sevdiğini söylediğin o ilk anda ölmeyi isterdim. beni severken ölemediğim için, üzgünüm.

son günlerde yaşadığım bazı olaylar özetliyor aslında bazı şeyleri. bazı geceler rüyamda bir sandalye üstünde terli halde kendimi buluyorum, elimde bir silah ve şakağıma dayanmış. gözlerimi kapatıp dişlerimi sıktığımda ise aniden uyanıyorum. hani der ya eskiler, her uyku küçük bir ölümdür diye. aslında biz her sabah ölüme uyanıp, hayata uyuyoruz. hepsi bu.
Yalnızlıktan yediğim dondurmayla konuşmaya başladım.
Bu ailede olmak benim seçimim değildi. Maalesef. Belki bu yüzden yanacağım..