bugün

Ben aslında gençliğimin en güzel zamanlarında orda yoktum. Ben başkalarının meşguliyetindeyken yirmili yaşlarım tükenmişti ve bunun farkına otuzlarımda varmıştım. Ve o zaman anladım ki dünya içi boş bir fanus bizse içinde yaşayan mahkumlar. insan zaman kaybettiğini boş yaşadığını neden çok geç anlar? insan kendi kendine böyle SORULAR sorduğunda gerçekten kendisiyle yüzleşebiliyor mu?

Zaman Bence kitlesel bir silah ve aynı zamanda kana kana içilen bir su kadar hızlı biten bir ukde.

Eskiden daha çocuksu cümleler kuruyordum. Şimdi daha bir çocuğum ama çaresiz cümleler kuruyorum. Senin için en kıymetli şey nedir?

Senin kıymet gösterdiğin şeyler benim elimin tersiyle ittiğim Para pul etmeyecek boş ama boş farkında olmadıklarındır.

Ben aslında Gençliğimin en güzel zamanlarında orada yoktum. Herkes o anı ölümsüzleştirirken ben sana çabalıyordum.
Ne çok şey kaybettik birlikte. Geriye dönüp baktığımda ne kazandım diye soruyorum kendi kendime. Sadece otuzlu yaşlarımı kazanmışım, Ve yitip giden koskoca on yıllarımı kazanmışım.
başlangıcına daha 3 senem olduğu yaşların başlangıcıdır. bilgi edindiklerime göre 20'li yaşlardan çok daha mutlu olan ve hayatını yaşayan da var. sıradanlığa dönüşmüşleri de var. tam bir aile kurma yaşları aslında. abim olsun, büyük kuzenlerim olsun, eş dost olsun hep 30'una gelirken veya 30'ların içinde evlendiler. maşallah geneli de mutlu gözüküyorlar gibi. bize de nasip olur inşallah.
artık yaşlandığınızı gösterir. mezar yerinizi şimdiden belirlemek akıllıca bir hareket olabilir.
Tedirgin yaşlardır.

Genç miyim dersin 40 göz kırpar yaşlandım dersin genç görünürsün.

Tuhaf karmaşık yaşlardır.
35 olmasına yani yolu yarılamasına az kalmıştır.
insanların kendilerine bile bile ot uz dediği yaşlardır. insan otuz der mi lan kendine ot olduğunu kabul eder mi.
Bir erkek için en karizmatik olunacak yaştır . Kadinlarsa -ben de dahil - azcik tedirginlik yaşadığı yaştır . O yaşa gelmeden nasıl olduğunu anlayamayacağım yaş dilimidir.
yaklaştıkça insanı kortutan yaştır, sanki kırışıklık olcak sanki herşey degişicek gibi insanın içi korku dolar.
ev, araba almak konusunda kişisel kararların verilebileceği en ideal yaştır.
çayın demini aldığı, firtinalardan sonra güneşin açtığı ve gökkuşağının renklerinin tam anlamıyla anlaşıldığı yaşlardır.
18-20 yaşında bir delikanlının kendi belirsiz ruhsal durumunu gözden geçirmesi, yumruklarını sıkıp gerçekliği kavramaya çalışması güzel bir şey. ama bunu otuz yaşındayken yapmaya kalkması o kadar parlak bir davranış değil. hem aynı şeyi kırkında ya da daha sonra yapacağını da düşünmek seni ürpertmiyor mu? (bkz: yaşama uğraşı)

otuzlu yaşlar, hatayı kaldırmıyor.
sözlüğün yaş ortalamasının 20-25 arasında olduğunu düşünürsek, bir abiniz olarak bu yaş döneminin bendeki tek farkını şöyle örnekleyebilirim:

20-25 li yaşlarda aldığım maaşı 4 günde bitirebiliyordum.

Dün yemek yemeye gittiğimizde alacağımızı alıp ortadaki genel masalarda otururken, ayran alınması gerekti ve McDonalds a gittim. Fiyatını sordum 3 TL dediler.
Üstelik küçük ayrandı. işim gereği toptan fiyatını biliyorum (42 kuruş civarı), o vereceğim 3 tl içime oturdu.
Üşenmedim en alt kattaki carrefour'a inip 60 kuruşa büyük boy aldım.
Yine hiç üşenmeden, yediğimiz yere kadar asansörsüz 4 kat daha çıktım.

içimi çocuksu bir mutluluk kapladı, evi ve düzgün bir arabası olmayan biri olarak 3TL ye ayran neyime dedim.
işte böyle gençler, omzunuzdaki yükler arttıkça daha önce önemsiz gelen ayrıntılar gün ışığına çıkıyor.

O yüzden keyfini çıkartın yaşınızın...
Saçların (kaldıysa) artık beyazlamaya başlaması(genel olarak) kişiye ölüme yaklaştığını, evladına kendisinin büyüdüğünü, ebeveynlerinin öleceği gerçeğini hunhar bir biçimde gösterir. bu da otuzlu yaşlarda meydana gelmektedir. Lacoste'un ön cebine nüfus cüzdanı + uzun sigara + çakmak kombinasyonu için gereken minimum yaş.
o tuz'lu yaş'lar
annem haklıydı sevgilim en başından beri..
sen kalbimi çalan organ mafyası,
ben edepsiz öpüşme meraklısı..
ve o kadar çok dert etmiştik özlemeyi,
söylemek yersiz yurtsuz kalıyordu,
kaçıyordu dudaklarımızdan içeriye.
o sabah otel odasında mum yanarken
hayır karanlık olmasa bile tüketirken biz
tenin elimde ben rengi bir şehvetle
sanki gezmeye çıkmış yıllardır bildiği
yine de her sabah özlediğini fark ettiği
o ince iz'li patikaları gezme hevesinde
geziniyordu parmakların avucumda..
haklısın dikkatini cekmemesi normaldi
çünkü annemin avcuna yüzü kadar uzaktın
ve anlamamıştın
fark etmemiştin belki de..
bak şimdi anlatıyorum sana, iyi dinle..
annemin avcunda da varmış aynı ömür çizgisi
el falında yazarmış o çatlağın ömüre ezgisi
ve uzun ince çizginin ortası kopuk olursa,
iki ayrı çizgi gibi durursaymış avcunun ortasında
bir büyük acı beklermiş otuz yaşlarında
o elin sahibini, hayat yorgunluğunda..
annem kaybetmiş o adam'ı, o tuz'lu yaş'larda..
ki gözyaşı der insanoğlu buna..
aynı yaşlı kırışık yüzlü falcı bakmıştı bana
yüzüme değil aslında, sadece sol avcuma,
kalbimin bulunduğu yana, çok acı'yanıma..
şimdi ben o falcı mahmurlu keder ile
bakıyorum da takvimin buruk yüzüne,
otuzumdan çıkarınca bugünkü yaşımı
on iki kalıyor geriye..
sanki parçalanıyor bütün yüreğim şimdiden..
hiç söyleyemedim, hiç anlatamadım sana,
bilemedim çünkü anlar mısın ne derin acıdır
o'tuz'lu yaş'ları dökmek..
40lı ve 50lili yaşlarda hep içinde bulunacak yaşlar.
(bkz: 10 senedir 39 yaşında olan insan)