bugün

aslında hemen oracıkta, azıcık bile sorgulamadan, kuytularda empati kurmadan yargılanmaması hatta yadırganmaması gereken tiptir.

özellikle otobüslerin -ne yazık ki dolmuşlar için aynı şeyi söyleyemiyorum- belirli saat dilimlerinde bir yerlerden geçtiğini söyleyebiliriz. temsil misal olsun diye söylüyorum, 102 numaralı ottibüs kadıköyden saat başı geçer gibi. gibi gibi. bu aklımızda bulunsun.

öte yandan ottiibüsler, kalabalık ve kaotik şehirlerde bencesi hayat kurtarıyor. bir yerden bir yere gitmek bu devirde hiç de kolay olmasa gerek.

az önce aklımızda bulunanla bu son belirttiğimi bir yere getirdiğimizde/aynı potada erittiğimizde, otobüs kaçırmanın zor bir şey olduğunu kadın hastalıkları uzmanıyla bile tartışmaya gerek yok diye düşünüyorum. hele hele beş dakikayla, saatte bir kere oracıktan geçen bir otobüs kaçırıldığında sinirlenmek, durağın amına koyup patoz etmeyi aklından geçirmek herkesin hakkıdır bencesi.

haaa şu da var ki; davasında sonuna kadar da haksız tiptir! hayat öyle kolay sorgulanabilen ya da öyle basit şeylerden sorgulanabilen olsaydı ben en sert yüz ifademi takınıp oturttuğum sorgu odasında onu çatır çatır konuşturtup "mutluluğun listesi"ni alırdım ağzından. alırdım ki bana ne zaman uğrayacak, bizlere görünmeye niyeti mi var öğrenirdim. ama yok işte, yaşamak için, sorgulamayı ihmal etmek lazım ki akıl sağlığımızı koruyalım. durağı patoz edeceksen ona yine bir şey demiyorum bak.
halbuki bir sigara yakmasına bakardı o otobüsün gelmesi.
babamdır. evde su bitse dahi hayatın ona çok zor geldiğinden isyan etmeye, bişeyleri kırıp dökmeye başlar. gereksizce kendini yıpratmaktır.
otobüsü yakalayınca, şoförle tartışan tipten daha iyicedir.