bugün

asıl başlığımız şudur ki: otobüste yada olmuşta tek kalınca arsız şöförün nerede ineceksin diye sorması.

genellikle gece olur bu olaylar. şöyledir ki bir yerden dönüyorsunuz, dolu olan otobüsteki (büyük ihtimalle günün son otobüsüdür) yolcular bir de bakmışsınız ki duraklarda sapır sapır dökülüyorlar. sizin aklınızda ulan acaba insem de yürüsem mi bi durumu oluşmuş (sürü psikolojisi). her neyse efendim bu düşünceniz kısa sürüyor çünkü koltuğun ve çevreyi izlemenin vermiş olduğu haz üstün basıyor ve eve en yakın durakta inmeye karar veriyorsunuz. ancak bi bakmışsınız ki tek kalmışsınız! eyvah, otobüs şöförü ile dikiz aynasında göz göze geliyorsunuz ve anında gözlerinizi kaçırıyorsunuz. işte hikayemiz böyle başlıyor.

+delikanlı, nerede ineceksin sen?
-hocam kampüsde inecem ben.
+neresinde görüklenin.
-son durak kyk nın orada.

cümlenizi tamamlar tamamlamaz başınızdan kaynar sular dökülmüş gibi oluyor. tamam şöfer sizi son durak a kadar s.ke s.ke götürmek zorunda ama yine de bitse insem, bi sigara yaksam havası oluşuveriyor.

şöförümüzün aklında nerede ineceksin? dediğinde neler var kim bilir. hani şurda inecem diyip elinizle gösterseydiniz adam ilk dönemeçten dönüp evine gidecek, ayaklarını uzatacak, çayını içerken dizilerin keyfini çıkaracak.. ya senin yaptığın ne adamın planlarına kibrit suyu döktün!

her neyse son durağa geliniyor iniliyor ve hızlı adımlarla uzaklaşılıyor. orada adama iyi geceler bile deseniz pis pis bakar kendisi. siz artık bir fikir katilisiniz. kaçın!
sırf muhabbet olsun diye sorulan sorudur. ödemeyi peşin yapmışımdır. güzergah dahilinde ilk duraktan-son durağa kadar beni götürmekle yükümlüdür.
evimin son durağa yakın olmasından dolayı her akşam istisnasız olarak dolmuş şöforüyle yaşadığım dialogtur. başlarda ineceğim yeri kibarca belirtirken 1-2 ay sonra insan sinirlenmeye başlıyor.

-nerede inecektiniz?
-inerken söylerim canım merak etme.
şöförle diyaloğa girmenin mahcup ve helecanlı tavrı ile şöföre cevap yetiştirme durumudur.