bugün

Prof. Dr. Mustafa Argunşah'a göre ülkemizde matbaanın kullanılmaya başlanması ile harf devrimi arasındaki 201 yılda basılan kitap sayısı 25.000'dir. diğer taraftan sadece 2012 yılında basılan kitap sayısı ise 40.000'dir.

maaşallah pek haşmetli(!) bir kültürden(!) koparılmışız(!).

gerçek şu ki osmanlı'da bir keramet olsaydı malum hallere düşmezdi...
çok fazla sayıda olmasa gerektir.

popüler kültürde çok bilinmeyen bazı ilginç örnekleri de kapsar bu arada :

(bkz: tarihi hindi garbi)
osmanlı döneminde internet kullanıcılarının sayısı gibidir.

yazıklar olsun internet nedir bilmeyen ecdada! yazıklar olsun bilgisayar kullanmayan padişaha!
ulan afedersinizde simdi onune gelen kitap basiyor sacma sapan kitaplarla dolu piyasa. cok okuyoruzda sanki cok basiliyor diye övünüyosunuz !
okumayı sevmeyen ve okullaşmanın az olduğu bir memlekette olduğu için çok az sayıdadır.

bu halk okumayı sevmez. bugünde durum aynıdır.
azlığını, kimisinin kendisine pek akıllıca gibi gelen "internet" benzetmesiyle inkar etmeye çalıştığı kitap sayısıdır. bunlar öyle cahildirler ki aynı dönemde avrupa'da basılan kitap sayısından bihaberdirler.
osmanlı'da basılan kitap sayısını o dönemin avrupası ile değil de 2012'ye kıyaslayıp sonra alay edilince ağlayanları göstermiştir. tayyip de soma'da 1800'lerdeki iş kazalarından örnek vermişti. kafa aynı kafa.
osmanlı'daki okur yazarlık oranı ile paralellik teşkil eden durum.

şöyle ki 1850 senesinde osmanlı'da okur yazarlık oranı yüzde 10'dur. bu yüzde 10'un da yüzde 80'i gayrimüslimlerdir.

koca osmanlı nüfusu içinde okur-yazar müslüman unsur sadece ve sadece yüzde 2'dir ki, osmanlı'da nüfusa kadınların dahil edilmediği düşünüldüğünde osmanlı'da müslüman okur yazar oranının sadece yüzde 1 civarında olduğu ortaya çıkar.

yüzde 1'i okur yazar olan bir devletin 25.000 kitap basması muhteşem bir başarı bence...
osmanlı'daki okur yazar oranıyla bağdaştırılan sayıdır.

1897 istatistiklerine göre (evlet-i aliye-i osmaniyenin 1313 senesine mahsus istatistik-i umumisi) anadolu ve rumeli müslümanlarında ilkokula gitme oranı %57'dir. 1840'lardan beri ilkokulun zorunlu olduğu bir ülkede okuma yazma oranının %5-10 olduğunu düşünmek ideolojilerle düşünen birilerinin yapacağı şeydir.
ekserisi iftira, abd destekli kumpastan ibaret olan olayları darbe diye satmaya ve konuyla bağdaştırmaya çalışanların inkar etmeye çalıştığı sayıdır. işine geldiğinde olmayan olayları bile darbe diye sayan cahile bir sorsak osmanlı'da kaç ayaklanma, kaç darbe oldu üç tanesini bile sayamaz.
1800 yılları 1900 yılları 2000 lerle mukayese edince abidik gelecek rakamlardır.gercek ise cok farklıdır.1800 yıllarda avrupada okuma yazma oranı neydi?orda basılan yayın sayısı neydi?
okuma yazmanın bu kadar elzem ve ihtiyac olması 19. yüzyıl sonrası olmustur bunu unutmamak lazım...
Bak bak cahilin yaptığı kıyasa bak. 100 yıl öncesiyle günümüzü kıyaslamış. Zihniyetini siktiğim laikatak geçirmiş osmanlıcayı duyunca.
1800 lü ve 1900 lü tılların en başındaki kitap basma sayısıyla 2012 yılındaki kitap basma sayısını karşılaştırmış oradan ironi yapmış bak bak.
Sike sike öğreneceksin.
halk olarak okumayı sevmeyiz.

1927'de yüzde 11 olan okur yazarlık oranı 1935'de yüzde 20,4'e, 1950'de yüzde 33,6'ya, 1960'ta yüzde 39.5'e, 2008 yılında yüzde 85.71'e, 2013 yılında yüzde 95,78’e ulaşmıştır.

Rakamlar, haklı mazeret ve gerekçeler ileri sürülebilse dahi, cumhuriyet hükumetlerinin, 2000’li yıllara kadar devam ettirilen okuma yazma seferberliğinde yakın tarihlere kadar başarılı olamadıklarını açıkça göstermektedir.

Ayrıca bu konuda da çok önemli bölgesel farklılıklar vardır. Doğu ve Güneydoğu’daki 6 ilde her 4 kadından biri okuma yazma bilmemektedir.

Asıl vurgulanması ve üzerinde durulması gereken husus ise okuryazar sayısının artmasının okuma alışkanlığının gelişmesinde pek fazla etkili olamamasıdır.

Türkiye'de yılda 23 milyon adet, Japonya'da ise 4 milyar 200 milyon kitap basılmaktadır. Yıllık ortalama kitap harcaması AB ülkelerinde 500, Türkiye'de 2 dolar düzeyindedir.

Konuyla ilgili anketlere göre öğretim üyelerinin yüzde 21.9'u sadece akademik yayın okuyor. Öğretmenlerin yüzde 8i hiç kitap okumuyor. Yüzde 28i ayda bir kitap alıyor.

Bazı ülkelerde düzenli kitap okuma oranları: Amerika’da %12, Japonya’da % 14, ingiltere ve Fransa’da % 21, Türkiye’de % 0, 01 (yani on binde bir.)

Türkiye bu konuda Birleşmiş Milletler insani Gelişim Rapor’una göre 173 ülke arasında 86. sırada yer almaktadır.

http://www.txtleiden.org/...apted-itself-modern-media

yukarıdaki bağlantı da japonya'da bir şiir türü ile ilgili basılan dergilerin sayısı var. senin derdin latin, arap, çin, japon, hint alfabesi kullanman değil halkın okumayı sevmiyor.
doğal olarak çok sınırlıdır ne kadar para o kadar köfte misali. çünkü 1923'de cumhuriyet kurulduğu gün ülkede okur yazar oranı yüzde 5'ti. kadınlarda bu oran binde 2'dir. hal böyle olunca rağbet olmayan bişeyin çok olması da beklenemez. zaten bir avuç okur yazar var.

1928 yılında başlatılan harf devrimine kadar Cumhuriyet, 5 yıl boyunca okuma yazma oranını arttırmak için aslında yoğun çaba göstermiştir.hatta öğretmen eksikliğini de zekice bir buluşla okur yazar çavuşları insan eğitme ve yönetme deneyimlerinden yararlanmak için kısa eğitimlerden geçirip öğretmen yaparak büyük ölçüde çözmüş olmalarına rağmen yüzde 5 olan okur yazar oranı ancak yüzde 9'lara çıkarılabilmiştir.

çünkü arap alfabesiyle okuma yazma öğrenmek en az 2 sene almaktadır.zordur haliyle halk nezdinde caydırıcıdır,katılımı azaltmaktadır. ne zaman ki latin harflerine geçilmiştir okuma yazma seferberliği sonuç vermeye başlamış ve okur yazar oranı hızla artmıştır. çünkü latin alfabesi ile okuma yazma öğrenmek kolaydır.birkaç aylık iştir.

bugün tuik verilerine göre 15 yaş üzeri türk vatandaşlarının yüzde 95'i okur yazardır. eğer araf harfleriyle eğitime devam edilseydi bugün ülkenin taş çatlasın yarısı okur yazar olabilirdi.
allah cezasını versin oğuz kagan'ın kürşat'in alparslan'in yabgu tigin'in. Cahil cühela yaşadılar öyle de ölüp gittiler. Bir kitap bile bastırmamışlar. Gel de kızma şimdi bu ecdad'a.
osmanlı, matbaa ve okuryazarlık kelimeleri bir araya geldiğinde ya da bunlardan en az ikisini çağrıştıran bir durum yaşandığında genellikle
götenberg bir ortam söz konusudur. elin alman mücevher tamircisi matbaa denen aleti buldu, bizden bi bok olmaz diye başlayan her serzenişin dahlinde yer alan bilgisizlik, götenbergin aslında matbaayı bulan değil, her sayfanın tek tek tasarlanması yerine kullanışlı harflerin her istendiğinde ayrı bir sayfaya dönüştürülebilmesi pratiğini geliştiren kişi olduğu hakikatine denk gelir. matbaa çalışmaları zaten var olan bir yöntemdi. herneyse.. peki okuma yazma oranı denhşetengiz bir seviyede olan batının beşiğinde kundaklı matbaa, ilericilikti de götenberg neden bir tren istasyonunda açlıktan öldü ve neden sadece 3 buçuk kitap basımı bile gerçekleştiremeden projesinin sermaye sahibi fust a kaptırdı tezgahını. batının doğuya tur bindirmesinin sebebi matbaa değil; kaynakları kullanma konusunda kararlılığa sevk eden çilekeşlik içinde cereyan eden birkaç yüzyıllık travma sürecini aşacak iradeyi göstermesiydi. usturlaptan buharlı motora, teleskoptan dikiş makinasına, hassas sarkaçlı saatten telgrafa modern çağ öncesindeki tüm buluşlar ve bilimsel keşifler el yazma eserlerin kaynak olarak tasarruf edildiği bir dönemin mamülleridirler.
kitap basmaya gerek yoktu, her öğrenciye tablet dağıtacaklardı, fırsat vermediler.
kimilerinin "o dönemde avrupa'da kaç kitap basılıyordu?" diye düşüklüğünü inkar etmeye çalıştığı sayıdır.

işte yanıtı:

http://estc.ucr.edu/ESTCStatistics.html

18. yy'da avrupa'da yılda ortalama 5000 kitap ("başlık" olarak, baskı sayısı değil) basılıyordu. beş yüz bin kitap eder. ya 19. yy'da?

http://quod.lib.umich.edu...09.208?view=text;rgn=main

sayı ortalama yılda 50.000 kitaba çıktı. yani 100 yıl boyunca 5 milyon kitap...

demek ki osmanlı'nın 200 yılda bastığı 25.000 kitaba karşılık aynı dönemde avrupa'da 5,5 milyon kitap basıldı.

osmanlı avrupa için verilen sayılar kitap sayısıdır. baskı sayısı değil... o açıdan bakarsak osmanlı'yı çok daha fazla katlayacakları kesindir.
"istanbul'da bir yılda yazılanlar Paris'te bir günde yazılanlardan daha azdır." Voltaire (1731)

Bir de sürekli "tarihimizden koparıldık" diyorlar. Aynen cumhuriyet öncesi Osmanlı kendi tarihini, halk tarihini süper biliyordu. Entelektüel, tarihi,siyasi kaynaklar akıyordu.

Şöyle düşünün Mısır ortalama 400 yıl Osmanlıda kaldı ama bilin bakalım o büyük antik Mısır medeniyetinin hiyerogliflerini kim ilk okumuş? Kim oradaki medeniyeti çıkarmış günyüzüne? Fransızlar, ingilizler. Adamlar kalkıp paristen gelip senin 1000 yıllık müslüman toprağındaki medeniyeti çıkarıyor sonra sen de "hehehe tarihimizden koparıldık" diyorsun "oryantalistler yeaaağ" diye ağlıyorsun. Arkadaşım sen daha kendi toprağındaki tarihi merak etmiyorsun doğru düzgün bilmiyorsun.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar