bugün

ünlü komedyen metin akpınar ın aykırı sorular programında kullandığı söz dizimi ki kendisine saygımı arttırmıştır:

enver aysever: orhan pamuk bir röportajında dedi ki " türkiyede bu tepeden bakan kemalist şımarık tiplerden artık bıktım çünkü başörtülü görse sevmezler dünyanın sahibi zannederler onları evlerinde hizmetçi olarak görmek isterler " bir yazarın dünya çapında bir yazarın bunu söylemesi yankı uyandırdı

metin akpınar: bende bu yazarın niye dünya çapında olduğunu dehşet ve hayretle merak ediyorum, bu popüler kültür bizim canımıza okudu sen hem eskiyle yeniyi kar ve bana yepyeni birşey anlatıyormuş gibi anlat hemde atatürk ün kafasına sıçan martıları dolaştır dolaştır tekrar atatüürk ün kafasına ettir sonra senin kültürün gelişmiş olsun öteki de popüler pis kültür olsun

vay efendim vayy!

orhan pamuk kimmiş ya!

enver aysever: kimmiş?

metin akpınar: pamuk.
tescilli vatan hainidir.
http://www.tvhaber.com/vi...n-pamuk-da-kimmis-ya.html
bir hiç olduğu için hakkında kullanılabilecek doğru cümlelerden biridir.
orhan pamuk yazar değil fazıl say müzisyen değil.he anasını satıyım değil.tunahan kiremitçi yazar dimi.demet akalın müzisyen dimi.2 ayaklı öküzlerin bakan olduğu memlekette böyle değerlere yapılan muameleye bak.kim gündemden düşse birilerine bok atıyo.levent kırcadan sonra metin akpınar.bunlar mı aydın şimdi.affedersiniz de bi siktirsinler gitsinler.
günümüzün cesur yazarlarındandır.
hiçbir konu hakkında yorum yapmayan hükümetten tırsan aldığı nobelle popülerliğini yıllarca sürecek sandığımız saçma sapan romanların yazarı.
şimdi tabii burda atıp tutmak kolay. devekuşu kabareleri canlı izlememiş ergenlerle konuyu tartışmak üzücü. merak eden youtube'da izler.
tabii atasözülerini bilmek güzeldir ama orda geçen hayvanların adını kirletmemeye imtina etmek de bir tavırdır.

cahillik güzelmiş, bugün bunu gördüm be sözlük.
hızsızlama kitapları sayesinde türkiyeye sövsün diye nobel verilmiş kişidir.

nihat gençten alıntı;

Ferit Orhan Pamuk’a ve Yandaşlarına ivedi Yanıtlanması Gereken Birkaç Soru:
15 Ocak 2006

1. Aşağıdaki alıntılar göstermektedir ki, size ait olmayan bir kitaptan, yalnızca betimlemeleri, tümceleri değil, olay örgüsünü de kaynak göstermeden almışsınız. Diğer romanlarınızda da aynı yöntemi uyguladınız mı?

2. Beyaz Kale’yi yazarken bunca kitaptan “yararlandığınız”(!) halde, 15. baskıya dek kaynak belirttiğiniz kitaplar listesini niçin koymadınız? Romanınıza temel kitabın adını ise (Pedro’nun Zorunlu istanbul Seyahati) neden hiç koymadınız?

3. Aşağıdaki durum ciddi bir durumdur. Böyle bir durumda bir yazar utanarak evine çekilir ya da bir açıklama yapar.

Tüm TÜRK YAZARLARI adına soruyorum: Sanatçı olmanın olmazsa olmazlarından olan DÜRÜSTLÜK, ONUR, AÇIKYÜREKLiLiK gibi kavramlar sizde ne anlama geliyor?

4. Sizce hırsızlığın suçu ne olmalıdır?

Orhan Pamuk, Ocak 2002’de kapı kapı gezerek gerçekleştirdiği onlarca TV söyleşilerinden birinde (CNNTÜRK, Turan Yavuz, “Soru-Cevap programı), sokak röportajında bir okurun "Yararlanma söylentileri konusunda Orhan Pamuk ne der?" yollu sorusuna, bu kişiyi önce "korkak" sözcüğünü kullanarak utanmazca azarladı (Oysa okur "hırsız" diyemeyecek kadar inceydi) ve bu iddiaları “iftira” diye geçiştirdi. Ben, herkesin Orhan Pamuk diye gözünün karardığı dönemde, Murat Bardakçı’nın savlarının izini sürerek, 1996 yılında iki kitabı inceleyerek aşağıdaki benzerlikleri(!) buldum ve Edebiyat ve Eleştiri’nin Mart-Nisan 1996, 24. sayısında “Roman Yazma Teknikleri için Bir ibret Belgesi” adıyla yayınladım… (Burada bazı yerlerde yapıldığı gibi “kim once bu işi bildi” yollu tartışmanın anlamı yok. Ben sayın Bardakçı’dan haber olarak okudum ve gidip kitapları aldım, karşılaştırmayı yaptım. Başka da yapana rastlamadım. Bunun bir önemi de yok. Önemli olan aşağıdaki facia durumun bir eşek ölüsü gibi Türk Edebiyatı’nın kucağında duruyor olmasıdır!)

Bu durumu açıklığa kavuşturmadıkça Orhan Pamuk’un söylediği, yazdığı hiç bir şeyin değeri olmamalıdır. Türk Edebiyatı bu kadar mı sahipsizdir? Bu “ibret belgesi” metni tekrar yayınlıyorum. (A.Y.)

Aşağıdaki karşılaştırmada kullanılan bordo alıntılar, Güncel Yayıncılık tarafından Ocak 1996 yılında yayınlanan, Fuad Carım çevirisi, "Pedro’nun Zorunlu istanbul Seyahati" adlı, 16. yy. da Türkler’e esir düşen bir ispanyol’un anılarını anlatan kitaptan, yeşil alıntılar iletişim Yayınları tarafından Ocak 1996 yılında l7. baskısı yapılan Orhan Pamuk’un "Beyaz Kale" adlı romanından alınmıştır.

"...Cenova’dan Napoli’ye giderken, hareketimizi haber alarak Ponza Adaları’nda bekleyen Türk donanmasının hücumuna uğradık..." (Pedro s.11)

“Venedik’ten Napoli’ye gidiyorduk. Türk gemileri yolumuzu kesti..." (Pamuk s.11)

"...Ama ne olur ne olmaz, gene esir düşebiliriz korkusu ile, kürekçileri sıkıştırmaktan vazgeçtiler. Malüm a, kürek çekenler ya Türk, ya Mağribi. Gemi bir kere zaptedil mi, bunlar artık serbest. O vakit, Türklere, bu bize şunu etti, şu bize işkence yaptı, derler..." (Pedro s.12)

"... Türk ve Mağripli olan kürekçilerimiz sevinç çığlıkları atıyordu; sinirlerimiz bozuldu... Esir düşerse cezalandırılmaktan korkan kaptanımız kürek kölelerini şiddetle kırbaçlatmak için bir türlü emir veremiyordu..." (Pamuk s.11)

"...ilk önce, öyle bir niyetimiz olmadı değil. Fakat bir borda ateşi yiyince teslim olduk..." (Pedro s.13)

"Şiddetli bir borda ateşine tutulmuştuk, hemen teslim olmazsak gemimiz batacaktı..." (Pamuk s.12.)

"...Birinin bileklerini, kulaklarını ve burnunu kesip omuzuna bir pafta yapıştırdılar; paftada şu yazılı idi: ‘Böyle eden böyle olur’. Öbürünü kazığa çaktılar..." (Pedro s.12)

"Kazığa oturtulan korkak kaptanımız yeni ölmüştü. Kırbaççıları, burnunu, kulağını kesip ibret olsun diye bir sala koyup denize bırakmışlardı..." (Pamuk s.11.)

"...Rampacılar gemiye daldılar ve herkesi çırılçıplak ettiler. Beni tepeden tırnağa soymadılar; sırtımdakiler, onların hoşlanmadıkları ve beğenmedikleri şeylerdi. Hem, sırtımdakilerle uğraşmaya bir lüzum görmediler; yattığım kamara çok daha değerli eşyalarla doluydu..." (Pedro s.13.)

"...Rampacılar gemimize ayak basarlarken kitaplarımı sandığıma koyup dışarı çıktım. Gemi ana-baba günüydü. Dışarıda herkesi toplamışlar çırılçıplak soyuyorlardı..." (Pamuk s.14.)

"...Cerrah mısın, diye sordular. Hayır deyince, az kalsın partiyi kaybediyordum. Bereket versin lafa, sözü geçen kaptanlardan Durmuş Reis karıştı. Cenevizli dönme Durmuş Reis ‘idrar ve nabız hekimidir, cerrahtan daha faydalıdır" dedi, kürekten işte bu suretle kurtuldum..." (Pedro s.13.)

"...Sonradan Ceneviz dönmesi olduğunu öğrendiğim Reis iyi davrandı bana; neden anladığımı sordu. Küreğe verilmemek için hemen astronomi bilgimden, geceleri yön bulabileceğimden söz ettim, ama ilgilenmediler. Bunun üzerine bende bıraktıkları anatomi cildine güvenerek hekim olduğumu ileri sürdüm. Az sonra gösterdikleri kolu kopmuş birini görünce cerrah olmadığımı söyledim. Öfkelendiler, beni küreğe çekeceklerdi ki, kitaplarımı gören Reis sordu: ‘idrardan ve nabızdan anlıyor muydum?’ Anladığımı söyleyince hem küreğe verilmekten kurtuldum..." (Pamuk s.14.)

"...En üste Muhammed’in sancaklarını astılar; bunların altına, bizden aldıkları bayrakları, haçları ve Meryem Anamız’ın tasvirlerini astılar. Külhanbeyler, başaşağı asılan bu haçlarla tasvirleri bir ok yağmuruna tuttular... Derken denizlerde eşine rastlanmayan bir top ateşi koptu..." (Pedro s.18.)

"...Bütün direklerin tepesine sancaklar çektiler, altlarına da bizim bayrakları, Meryem Ana tasvirlerini, haçları tersinden asıp külhanbeylerine aşağıdan oklattılar. Derken toplar yeri göğü inletmeye başladı..." (Pamuk s.14.)

"...Ulu-Türk, tutsakları görmek istedi. iki bine yakın tutsağı, ayaklarından zincirleyip sıraladılar; kaptan ve zabit olanları boyunlarından çemberlediler ve bizden aldıkları trampetaları çalarak, boruları öttürek ve bayrakları sürükleyerek hepimizi saraya götürtüler..." (Pedro s.19.)

"...Bizleri Padişah’a çıkarmak için zincire vurdular, askerlerimizi gülünç göstermek için zırhlarını ters giydirdiler, kaptanların ve subayların boyunlarına demir çemberler taktılar, gemimizden aldıkları borularımızı, trampetlerimizi alayla ve keyifle çalarak eğlene eğlene bizi saraya götürdüler..." (Pamuk s. 18)

"...Sinan Paşa’nın oniki yıldan beri çektiği nefes darlığı artmıştı. Göstermediği hekim kalmamıştı. Sonunda beni de çağırdılar. Paşa’ya elimle bir şurup hazırladım. Nasıl alınacağını sorunca, işi çaktım ve bir kaşık isteyerek, gözü önünde, üç kere doldurup içtikten sonra, ‘alsana senyör’ diyerek, kendisine de içirdim..." (Pedro s.22.)

"...Oysa, derdi, bildiğimiz nefes darlığıydı. iyice sorup soruşturdum, öksürüğünü dinledim, sonra mutfağına inip orada bulduklarımla naneli yeşil haplar yaptım; bir de öksürük şurubu hazırladım. Paşa zehirlenmekten korktuğu için göstererek şuruptan bir yudum içip haplardan bir tane yuttum..." (Pamuk s.17.)

"...Amcabey diye anılan, aslen Valencialı birini yollayarak, bir hıyanette bulanmayacağıma dair yemin ettirip zincirimi söktürdü..." (Pedro s.24.)

"...Bir hafta sonra bir gece gelen kâhya, kaçamayacağıma yemin ettirdikten sonra zincirlerimi çözdü..." (Pamuk s.18)

"...yolda müslüman olmamı istedi. Yapamam, dedim. Koruya vardığımızda, dostlarından olan ve Hristiyanlıktan dönme, iki kişi beklemekte idi... Ne söylediğimi soran Paşa’ya, ben karşılık vererek, öfkeyle, kestirin kafamı, callada da, sana verilen emri yerine getir, dedim... ‘Seni din düşmanı ve Muhammed düşmanı köpek seni, biraz geçsin, ben sana yapacağımı bilirim...’ deyip yürüdü..." (Pedro s.28-29)

"...Bir kâhya kararımı sordu. Belki kararımı değiştirirdim, ama bana bunu bir kâhya sordu diye değil! Şu sırada din değiştirmeye hazırlıklı olmadığımı söyledim... ikisi, bir duvar dibinde durup ellerimi bağladılar, pek de büyük olmayan bir balta vardı ellerinde. Müslüman olmazsam, Paşa boynumun hemen vurulmasını emretmiş. Kalakaldım...

(...) Orada ellerimi çözerlerken azarladılar beni: Allah, Muhammet düşmanıymışım." (Pamuk s.30-3l.)

Ahmet Yıldız
atasözleri bi kültürdür.onu değiştirmek kimseye düşmez bunu aklına sok sığarsa.devekuşunu yapmış olması bi yazar hakkındaki saçma eleştrilerini doğru mu yapar.devekuşu kabareyi kaç yıl önce yaptı en son bi araştır bakıyım.son yıllarını rakı masasında sarhoş olarak geçirmiş bi adamdan bahsediyoruz.ergen falan diyip güldürdün teşekkür ederim bu arada.orhan pamuğun hangi kitabını okudun da cehaletten bahsediyosun sen ya.hadi uyu uyu çocuklara göre değil bunlar.
Rakı masasında vatana ihanet etmediği için son yıllarını nasıl geçirdiğinde problem yoktur. Herhangi bir hırsızlığı da yoktur. Aklıma çok şey sığıyor da eşşekliğin baki kalmasının iki kitap okumayla geçmediği gerçeğini kabullenmekte zorlanıyorum.
gerçekler vatan hainliği oldu dimi.özenti kemalistleri görmüş olduk.eşeği doğru yazamayan adamla muhattap olmuşum kendime kızıyorum.uzun cümle kurunca manalı olduğunu sanan yazarlar dolmuş yine.biz ona laf kalabalığı diyoruz.