bugün

bir gerçeklik.

tsk, türkiye cumhuriyeti devleti'nin belki de en temiz kurumudur özellikle son dönem türkiye'sinde yargının dahi taraflılığından, adam kayırmacılığından rahatça bahsedebiliyorken hepimiz. ancak; bu durum, kurumun içerisinde niyeti art kimseleri barındırdığı gerçeğini değiştirmez. zaten aklı selim düşününce aksi bir inanç ahmaklık olurdu. siyasi, kültürel, sosyal, sanatsal ve hatta askeri... (kategorileri dilediğiniz gibi çoğaltabilirsiniz) hiçbir kurum yoktur ki içerisindeki herkes temiz olsun, niyeti pak olsun. en basitinden cemaatler misal. maneviyat(ve hatta doğrudan inanç) temelli oluşumlardır cemaatler ama cemaatlerin içerisinde de niyeti art, çıkarcı puştlar mevcut. cemaatler gibi sözde "hak yolun yolcuları" olduklarını söyleyerek insanların hayatlarına nüfuz eden oluşumların içerisinde dahi bir çıkar, rant kavgası almış gitmekte ve hatta o derece ki artık iyiden iyiye iktisat danışmanlığı yapabiliyorlar birçok zengin kişiye.

ama durumun böyle olması da baştan da belirttiğimiz üzere şaşırtıcı değil. üzücü olabilir belki ama şaşırtıcı değil! zira işin içinde insan ve haliyle de insanın "ben merkez" yapısı var. ne kadar arınmış da olsa hırsından, büsbütün bencilliğini atamıyor. yok sayabilir belki ama o zaman da kendisini aldatmış olmaktan fazlası değil yaptığı. e haliyle de ordumuzdaki komutanların bir kısmı kötü niyetli oluyor. ve işin çok daha vahim tarafı düşmanlık yapanların sayısı bu denli fazla olunca bir kuruma, bu kirli çamaşır sahipleri de koruma altına alınıyor benim tarafımdan dahi.

bunun için de çok fazla neden aramaya dahi gerek yok bana göre. "rasim ozan kütahyalı gibi hırçın delikanlıların, boş eleştirilerine maruz kalan hangi kurum olsa tereddütsüz savunulabilir" şeklinde bir yargım da oluşmaya başladı korkarım ki...

ve bu anlamda belirtmekte fayda var ki hiçbir kurum, kişi "eleştirilmez" değildir ve olmamalıdır. sadece eleştirilerin şekil, şemal ve üslubu burada mide bulandırıyor biraz. ve sistematik olmaları da oldukça dikkat çekici bir detay tüm bu yaklaşımların.

herşey ergenekon davası ile başladı. onlarca askeri personel(ya da eski askeri personel) birçok açıdan şaibeli olarak görünen bir dava dolayısı ile hapishanelere atıldı, birçok suçu işlemiş olmakla itham edildi. burada amaçlanan fayda, öteden beri çok içiçe olmasalar da ordularına güvenen, ordularını seven, biraz da duygusal bir halkı çözümlemek ve aradaki bu güven bağını baltalamaktı. nihayetinde haber programlarından davayı takip ederken "vay şerefsizler" nidaları atan insanlar da bu konuda ulaşılan başarıya somut bir örnektir bana göre.

sonrasında bazı yazılı basın kuruluşları(gazete diyenler de var kendilerine) her seferinde davayı da işaret ederek yeni saldırılara geçti "bir kurumu yıpratma çabası" adlı öğretiyi, resmen kaleme alarak. böylesine bir ortamda da kuruma düşman olanlar kadar kuruma sahip çıkanlar da köreldi yoğun saldırılar karşısında. ama bana göre hala geçerli bir yargı ordumuzda kötü niyetli insanların da varolması. zira işin içinde insan var. ama her hafta yeni bir darbe planı iddiası ile insanların karşısına çıkarak da bir ordunun aksayan taraflarına dikkat çekildiğini, bunun temiz ve olumlu bir yaklaşım olduğunu düşünmüyorum. kaldı ki bir şirketin vardiya planlaması gibi haftalık, aylık darbe planlamalarının da mümkün olduğuna inanmıyorum. velhasıl çok dağıttım konuyu...

evet, olabilir.