bugün

türkiye'de örneklerine fazlasıyla rastlanan ergendir.

tikilerden tiksinti duyan, düz insanlardan da sıkılan marjinal bünyenin kitap okuma ve anlamama hevesiyle yanıp tutuştuğu dönemlerden geçerken uğradığı kapıdır. dostoyevski, tolstoy okumaz, çünkü onlar klasiktir, klasikler sıkıcıdır, herkes okuyor, bir bok anlatmıyordur zaten. peki ya farklı(!) olanlarda kim en meşhur? niçe. o zaman "niçe okuyayım lan ben, hea hem klasik de değil, valla niçe okuyayım ben." diye karar aşamasına girilir.

internet aracılığıyla aforizmalarına bakılır. en beğenip anlamadığı (öncesi ve sonrasını bilmediği için, misal "tanrı öldü", hassiktir be rıfat abi) aforizmanın hangi kitabından alıntı olduğuna bakılır ve kitapçının yoluna baş koyulur.
bu kitapta genelde zerdüşt olur. şen bilimi almaz, çünkü "tanrı öldü" popülerdir. o daha bilinmeyen, köşede kalmış aforizmayı sahiplenir. kitap alınır, başlanır okumak için kendini zorlamaya.

niçe'nin hayatı: hemen hemen her kitapta bulunur yazarın yaşamı. son döneminde kafayı yediği de düşünülürse niçe'nin daha bir saygı duyar ergen. Adam düşünmekten kafayı yemiş lan.

giriş: "bu ne lan, dayının birisi yazmış da yazmış niçe hakkında, bir bok da anlaşılmıyor. felsefi terimler, başka başka bakılmadan ezberden yazılamayacak isimdeki abiler. zaten burayı da niçe yazmamış, direk kitaba başlayayım ben" diyerek kitapta 30 40 sayfa atlanarak kitaba giriş yapılır.

kitabın okunma süreci: dayının birisi var, dağdan inip bağdakine öğüt yağdırıyor. hikayeler, mitoslar anlatılıyor. hikayelerde desen zaten giriş, gelişme, sonuç yok. neyse koyayım bir kenara da, arada okurum diye köşeye atılır. kitap evde böylece dokunulmazlığını ilan etmiş, kitaplıktaki *alanında özerkliğini ilan etmiştir.

kitabın güncesinden küçük parça: "bugün 4 gün aradan sonra ergen evden çıktı. dikkat ettim de 4 gün boyunca acayip acayip filmler izledi, anlamadım, kadının birisi bir altta bir üstte, ne biçim film lan, sıkıldım. neyse 4 gündür keyfime diyecek yoktu, ne dokunan var, ne rahatımı bozan. tuttu buz gibi havada yanına aldı beni, gezdirmeye çıkardı götoğlanı. hava buz gibi, yağmur da yağıyor, 80'lik ninenin alnı gibi oldum. en sonunda otobüse bindi. tuttu açtı eteğimi, bir utandım azizim anlatamam. bir de havaya kaldırdı ki göt kapak gibi meydan da. karşıdaki kız nasıl kesiyor, nasıl kesiyor. "vay bee" gibisinden bir hareket yaptı, nasıl utandım, kızardım. sonra neyse ki kız durakta indi, benim de eteği kapattı. sonra kafeye gittik, koydu masanın üstüne benim göt meydanda görünecek şekilde. ulan yapma etme, hafif rüzgar essin hemen yan yatıyorum, pezevenk bana mısın demiyor, hemen çeviriyor. bir kaç kişi geldi, benim hakkımda konuştular, ama ben değilim lan. neyi anlatıyorlar diye düşündüm ilkte, sonra tanrım hakkında konuşmaya başladıklarında anladım. tekrar eve geldik, yine özgürlüğüme kavuştum."

nihilistliğin son aşaması: kitabı, nietzsche yorumlarını okuması zor gelen ergen internette araştırmaya devam eder. nietzsche'nin değerleri yıkmak için nihilizmi sonuna kadar götürmesi olayını "büyük adam, nihilizm falan diyor, nihilizm bir amaçtır o zaman" diye yorumlayan bir başka ergenin yorumunu okuyup, son aşamasını da tamamladıktan sonra artık piyasaya sürülmeye hazır hale geliyor.

nihilistimiz vatana millete hayırlı olsun.

"üff snane be slk, hyat yaşamaya dğmez ztn."
Nietzsche'yi anlamayan ergenın ugrasidir. Zira nietzsche nihilist değildir.