bugün

Şimdilerde, içince hissediyorum çünkü.

Kendimi, nerede kaybettim ve nerede yitirdim bilmiyorum. Sokaklarda bilinçsizce geziyorum; kendime geldiğimde bilmediğim bir sokakta, daha önce hiç oturmadığım bir kaldırımda oturuyor oluyorum. Elimde bir şişe. Şişenin içinde ben. Benim içimde sen.

Gözlerimden süzülen şeylere yaş diyorlar. Bilmiyorlar damla damla akanın, avuçlarıma düşenin sen olduğunu. Bilmesinler, ziyanı yok!

Özlüyorum dememe gerek var mı bilmiyorum ama adını kendimde gördüğüm her an “özlüyorum, ah özlüyorum” diyorum. Özleyeyim, ziyanı yok!

içki diye seni içiyorum; seni içince kendime geliyorum. Bilincim yerine geliyor ve hatıralar canlanıyor teker teker: son gece, son öpücük, son sarılma ve son sıcaklık. Gelsinler, ziyanı yok!

Unutmuyorum hayır. Gözlerime nasıl baktığını, nasıl sarıldığını ve nasıl öptüğünü unutmuyorum. Unutmayayım, ziyanı yok.

Hayat akıyormuş öyle diyorlar. Sence de akıyor mu hayat? Ayak uydurabildin mi sen? Hayat akıyormuş, aksın ziyanı yok!

Bir cümle bir yazıyı nasıl değiştiriyorsa bir adam hayatımı öyle değiştirdi diyorum kendime. Kelimelere sığınıyorum. Kelimeler sen. Sen ol, ziyanı yok!

Kendimi kaybetmişim öyle diyorlar. Kendimi sende buluyorum aslında. Ben, sen oluyorum; sen ben oluyorsun. Karışalım, ziyanı yok!

”Hiç mi sevmediniz!” diyorum. Boş boş bakıyorlar suratıma. Sahi… Hiç ama hiç sevmemiş olabilirler mi? Olsun.. Ziyanı yok!