bugün

erol evgin'den ben imkansız aşklar için yaratılmışım'ı, tarkan'dan unutmamalı'yı ve badem'den bir an için'i peş peşe dinleyen dertli micheal'in yazdığı, bi boka benzemesi olasılık dahilinde olmayan garip bir şiir.

tamı tamına iki kişiydik
bu tiyatro hiç bu kadar kalabalık olmamıştı!
ve ortamı saran buğulu sessizlik
hiç bu kadar ürkütücü olmamıştı!

anlattığın o masal hala kulağımı okşuyor
fısıltın sırdaşım...
yüzünü okşayan soğuk el, artık sana yabancı
anlık mutluluklarımızsa mutsuzluğun tanımı
şu sıralar mutluyuz, hem de hiç olmadığımız kadar!

ıslık çalmayı unutmuşuz bu kargaşada
ayak seslerimiz, yol arkadaşımız...
önümüzde uzunca, çetrefilli bir yol
suratımıza çarpılan son kapı,
saçma sapan gururumuzun adı.

yürüdükçe yaklaşıyoruz sona
yaklaştıkça hızlanıyoruz
ve son perdeyi oynuyoruz bu salaş tiyatroda,
oyunun adı: mutsuzluğun tanımı
önce tanımı yapıyorum, sığ ve uzun cümlelerle
bakışlarım son defa gözlerini deliyor
acıklı sonu zorunlu karşılıyoruz
umursamaz insan kılığında...
ve iniyor perde,
kulağımızı tırmalayan bir sesle ve yavaşça
sen perdenin bir tarafında kalıyorsun,
bense diğer tarafında...
sonra karanlık oluyor her yer
sesin uzaklaşıyor ve yabancılaşıyor usul usul
bir yarım hala sende olsa da bakmıyorum ardından
veda perdesi kapandı korkudan