bugün

havacılıktan anlayan herkesin ortak fikri olan bir durumdur.

bir uçak bir havaalanına iniş yapma durumundayken, ilk önce "yaklaşma" adı verilen bir uçuş rotası takip eder. sonrasında da "iniş" gerçekleşir. yaklaşma -yani approachment- denilen kısımda uçak uçtuğu yükseklikten landing yüksekliğine doğru alçalmaya başlar. ineceği havaalanı illa da -0 metre- yükseklikte olmaz. uçtuğu yükseklikten alçalması gereken yüksekliğe kadarki süreç uçuştan önce hesaplanmıştır. uçağın ağırlığı, hangi dönüşü hangi açılarla yapacağı, uçuştan önce belirlenmiştir. pilot bunlar olmadan da inmeye iner, ama gene de mutlaka bir sıkıntı olacaktır. etraftaki dağlar, yüksek köprüler, yüksek binalar , hep bu planlamaların içerisindedirler.

her havaalanının bir "iniş koridoru" vardır. planlama yapılırken uçağın approachment sürecinin bittiği yerin bu, iniş koridorunun başladığı yer olmasına özellikle dikkat sarfedilir. bu koridor icabında uçağın yaklaşma yönüne göre dönüşlü, virajlı bir koridor da olabilir. illa da dümdüz olması gerekmez. ancak yapılacak dönüş açısı, uçağın hızı, uçuş planında öngörülür. buna binaen pilot, uçağı normal uçuşunu tamamladığında tıpkı nasıl gideceğimiz yere en yakın "çıkış" da otoban dan ayrılırız, aynen o şekilde "uçüş caddesi" nden ayırıp, ineceği havaalanının çıkışına doğru pozisyonlandırır.

arabamızla yaptıgımız da aynen buna benzer.bu, bizim istanbul beşiktaş´ta herhangi bir sokağa gitmek istediğimizde, otobandan öncelikle köprüden sonraki ilk çıkıştan sapmamız, gibi birşeydir. eğer biz, beşiktaş´a gidecekken beşiktaş´ın istanbul´un neresinde olduğunu bilmediğimiz için tutup da "kağıthane" çıkışından istanbul içine girecek olursak, çok büyük ihtimalle "beşiktaş" ı bulamayız, işimiz "mucizelere kalmış" demektir.

biz, arabamızla ne yaparız ? öncelikle "beşiktaş" sapağından otobandan çıkarız - ki bu çok önemlidir- sonra o civarın, en ana caddesinden, gideceğimiz sokağa doğru ilerleriz, sonra o sokağa en yakın sokaktan beşiktaş içine gireriz - ki bu da çok önemlidir, yanlış sokaktan dönersek "hedef sokağa" çok yakın olmamıza rağmen oralarda dönenir dururuz - ki bu hepimizin mutlaka başına gelmiştir- doğru sokaktan döndükten sonra hedef sokağımız o giriş yaptığımız sokakla kesişmektedir hedef sokağımıza döneriz, ve hedefimizi buluruz.

bunu yapabilmek için biz ;

-) istanbul´un nerede olduğunu biliriz, ve buluruz.
-) istanbul´da beşiktaş´ın nerede olduğunu biliriz.
-) beşiktaş´ta hedef sokağımızın beşiktaş´ın ne tarafında olduğunu biliriz.

bu konuda bize en yardımcı olan şeyler ya navigasyon aleti, ya da yol tabelalarıdır.

uçaklardaki navigasyon aletleri arabalardakinden çok farklıdır. orada 2 adet navigasyon aleti vardır, bunlar 2d bağlamında uçtuğu yönü "koordinatlar" babından gösterir, yani isim falan göstermez, sadece "sayılar" gösterir !!!...

şimdi bu konumda bir b757 ya da b767 nin cockpit´ine oturmuş birisi, öncelikle o cockpit´e havada tam olarak nerede oturduğunu, sonrasında yapacağı manevralar açısından bilmek zorundadır. o yüzden cockpit e oturudğunda bütün aletleri okumayı biliyor olsa bile - ki bu atta sözkonusu olduğunda son derece tartışma götürür bir konudur, pilotlar uzun zaman navigasyon okumayı ve navigasyon aletinin "ne demek istediğini" öğrenirler okudukları okullarda, bir insan bunları biliyor olsa bile, nerede olduğunu, nereye gideceğini planlayabilmek için birtakım navigatif bilgiye sahip olmak zorundadır.

sonra o uçak 34bin feet´de 415 mil süratle uçmaktaymış. uçağı doğru şekilde döndürüp 34 bin feet´den wtc ye çakılacak şekilde doğru bir yükseklikte 1200-1300 feet yüksekliğe indirmek, süratini o son "korrektur" manevralarını yapacak şekilde azaltmak - yoksa uçak çok hızlı olduğundan o manevraları performe edemeyecektir- öyle çocuk oyuncağı işler değildirler.

muhammed atta bir b767´yi o kadar mükemmel şekilde maevralandırabiliyor olsaydı, "pilotluk okulu" 4 yıl eğitim almak gereği olan bir okul olmazdı. biz microsoft flight simulator´da uzun zaman harcadık, muhammed atta´nın o birdenbire becerdiği işleri yapabilmek için. hayvan gibi 35 metre genişliğinde ve 2,5km uzunluğunda pisti bulup ona iniş yapmak bile gerçekten çok zor bir iş, kaldı ki havaya doğru kalem gibi uzanan, etrafında bir sürü yüksek bina olan bir binaya bir uçağı yönlendirmek , her halde 2,5km uzunlunğundaki bir pisti ıskalamamaktan çok daha güç bir iş olsa gerek. ki bizler de kendimizi muhammed atta´dan daha "gerizekalı" insanlar olarak addetmiyoruz. o adam mutlaka gerçek bir deha falan değildi. muhammed atta kesinlikle b767´nin navigasyonuna cockpit´e oturduğu andan itibaren "öküzün trene baktığı gibi" bakakalacak, ve hiçbir şey beceremeyecekti.

ayrıeten, uçak mutlaka atta oraya oturduğunda "otomatik pilot" da uçmaktaydı. bir b767´yi otomatik pilot´tan manuel uçuşa almak bile başlı başına bir ilimdir. çünkü otomatik pilot, new york a değil los angeles´a uçmak istiyor. pilotlar onu öyle programlamış. o konu bile, öyle çok basit bir konu değildir, ve bunlar bilinmeyen konular oldukları için, sözkonusu bile edilmemişlerdir.

yani bir sürü teknik problemi var o konunun. bunu da sözlük yazarının kafasında soru işaretleri açmak için yazdım. lütfen bana inanmayınız, kendi araştırmanızı yapıp beni haksız çıkarınız. çıkarabilirseniz. gerçi çıkarabileceğinizi hiç sanmıyorum ya...
güncel Önemli Başlıklar