bugün

istanbul trafiğine aşina olanlarımız buna kesinlikle yabancı değildir. özellikle motorlu kurye kardeşlerimiz tarafından kullanılan bu can cepte sürüş modeli, gerek trafikte bize süpersonik bir hız kazandırması, gerek trafik tıkandığında "bunlar babadan oğula nesil heralde" şeklindeki küfürleri ağzımızdan alması sebebiyle, şahsen de pek sevdiğim bir olay.

özellikle e-5 gibi yollarda, sabah ya da akşam trafiğin durma noktasına geldiği saatlerde, sol şeridin solundaki bu ortalama 1 metre enindeki boşluk, birçok motosikletçi için vazgeçilmezdir. vazgeçilmez olduğu kadar tehlikeli de olan bu ufak yolun birkaç kötü yönü var, üşenmeyip sıralayalım;

-genelde nerde daralıp nerede genşleyeceğinin belli olmaması (işte bu yüzden bunu daha ziyade bildiğimiz yollarda uygulamalıyız)
-yoldan fırlayan, arabaların çarptığı hayvan leşlerinin genelde buraya itilmesi (geçenlerde üzerinden geçtiğim bağırsakları çıkmış hayvanın ne olduğu konusunda hala bir fikrim yok)
-bu ufak yolla sor şerit arasında bulunan yansıtıcı ufak yer işartelerinin motosikletler için hayli tehlikeli olması.
-70 kmh ya da daha yüksek hızlarda ilerlerken, yaşayacağımız en ufak bir sarsıntıyla, önce bariyerlere, oradan sekerek sol şeritteki arabalara çarpma ihtimali.(allah yazdıysa bozsun)

işbu yöntem, sabah saat 8-9 arası neredeyse çakılı olan maltepe-harem arasını normalde 40 dakikadan önce asla gidemeyeceğimiz halde ortalama 15 dakikada gitmemizi sağlar. hem de bütün arabalı ibibiklere nazire yaparcasına. sol şeridin bu sol tarafına iyice yanaşıp oradan geçilecek kadar bile mesafe bırakmayan özellikle bayan şoförlere de burdan iki çift lafım var; "geçen sabahki siyah honda civic'li kurumsal abla, orta şeritten korkup bana o kadar yanaşmasaydın, trafik durduğunda, arabanın dibinde durup sana el işaretiyle "nabıyon amk" işareti yapmazdım. şaşırdın, korktun beni camda görünce biliyorum. ama beni gerçekten çok korkuttun fakin biç. esen kal. o arabaya bi pasta cila attır."