bugün

çocukluğumuzun unutulmaz garip terimleridir.

mandik mum direk: misketi yere dik konumdaki işaret parmağının üstünden atmak anlamına gelir

çelçöp: hedefteki misketin önündeki çöplerin temizlenmesi anlamına gelir.
bir de kapçilik mi kaftilik mi ne vardı, hani böyle bi elimizi destek yapıp yükseltir, havadan tam kafasına vurmaya çalışırdık diğer misketin.
(bkz: ütmek) *
gaflik, en büyük misketti sanki. öyle kalmış aklımda.
baş benden vardı bir de. hangi taraftaki misketi vurcağını belirlemek için.
bir de kökmek vardır ki, köken en asil duyguların sahibidir.
(bkz: kostik)
baş, baş altı.

(bkz: baş/#3794470)
(bkz: baş altı/#2825978)
tırka, eşi, eşinin eşi diye uzar gider. uzar derken ;
(bkz: eşinin eşinin eşi)
(bkz: eşinin kız kardeşi) gibi.
sıyırmak.

(bkz: sıyırmak/#3794461)
(bkz: dana gözü)
bazen (misal başlığı görünce bile) kulaklarda çınlayan terimlerdir... hatta yazmadan önce bile, misket uğruna yaptığınız kavgaları, gece yarısı sokak lambasının altından anneye 'tamam beş dakka kaldııı' diye bağırmaları aklınıza getiren terimlerdir...

gaflik-kaflik: eğer dikme oynanıyorsa, oyuncunun sürekli atış yaptığı miskettir... hatta yüzeyi pürüzlendirilirdi daha iyi gitsin diye...

baş: dikme oyununda, vurulduğu ve hizadan tamamen çıktığı taktirde yerdeki bütün misketlerin alınmasını sağlayan taraf... sağ ya da sol tarafın en başındaki misket...

kuyu: bir kuyu kazılarak, etrafında, misketin fiske şeklinde atılmasıyla oynanır...

kemik: beyaz, kemik (aslında seramiktir ya neyse) misketlerdir... bizim zamanımızda beş tane norma misket değerindeydi...

dombili: bu, en şişman en büyük misket... bu yirmilikti sanırım...

mıcır-bücür: en ufak misket, bizim zamanımızda üç normal misket yerine geçerdi...

aynalı: içi gözükmeyen, dışı parlak hakikaten ayna gibi olan, kahverengimsi olan misket... on normal misket yerine geçerdi...

kale: düz bir çizgidir. oyuncuların hemfikir olduğu bir noktadaki uzaklığa misketlere paralel çizilir. mantığı ise, gafliğini kaleye en yakın atan oyuncu ilk sırada misketlere atış yapar...

son-sondan bir-sondan iki : kaleye yapılacak atış için sıra belirlemede kullanılır, ilk önce son diyen kişi; o el en son atar... ama genelde oyunun başında sıralama bir kere yapılır ve oyun bitene kadar kaleye o sırada atılır...

öküze kalmak: misketleri vurmak için yapılan atışta, gaflik misketlerin arka tarafına geçmezse oyuncu arka taraftan atış yapma hakkına sahip olmaz ve bu duruma öküze kalmak denir... eğer bir oyuncu daha öküze kalırsa; ikisi misketleri vurmamak kaydıyla sadece arka tarafa geçirmek için atış yapabilirler...

tıkır: gafliğin baş parmak ve işaret parmağıyla tutularak atılmasıyla yapılan atışa denirdi... böyle, topsun işareti yapar gibi olacak elin...

döndürme: gafliğin; işaret ve orta parmak arasına sıkıştırılıp, falsolu şekilde atılması... roberto carlos'un o efsanevi golü gibi atışlar vardı...

fiske: yine, işaret ve baş parmakla yapılan bir atıştır... ancak, misket işaret parmağının iç tarafına sıkıştırılır akabinde baş parmakla hız kazandırılır...

(bkz: bir anda çocukluğa geri dönmek)
o değilde varmış bu başlık;

(bkz: bilye terimleri)

başlığı taşıdıktan sonra bu entryi silersiniz. çaylak yapmayın ha. *
Gapçilik, kopçilik, kapçılık.

Genelde bu isimde ki misketler eski olurdu, baba misket misali.

Dombilik vardı o da en büyük misketti.
fiske mum direk vardi bir de...
(bkz: Gerçeğine)
Sağ baş.