bugün

rahatça oturma fırsatınız varken farkında olmadan da olsa bir şekilde bunu engelleyip hem kendisini hem de sizi koltuktan mahrum bırakan maldır. evet tanım biraz karışık gelmiş olabilir hemen açalım.

efenim metro yaklaşır salına salına gelir durur önünüzde. adrenalin de yavaş yavaş yükselir. tabi biz türklerin metro gelirken ki adrenalin yükselişi de ayrı bir başlık konusudur. o teyzelerin ellerinde poşetlerle yer kapma sevdası içinde metroya önce binme çabası görülmeyi değerdir her neyse. metromuz geldi kapılarını açtı. siz de alel acele binmiş kıçınız için uygun boş koltuğa bakıyorsunuzdur.

işte kahramanımız olan mal burda sahneye çıkar. bu arkadaşımız belki de kararsızlık konusunda en saçma zamanı seçmiştir. adeta karpuz seçer gibi koltuk bakmaktadır... hani utanmasa koltuğun üzerine karpuza yaptığımız gibi iki "tak tak" vuracak, gelen sesten götü için uygun olup olamadığı anlayacak sonra oturacak veya başka koltuklara yelken açacaktır.

her neyse konudan yine sapıyoruz. bu elaman şanssızlık o ki tam da sizin önünüzde durmaktadır. siz nereye yönelseniz o sizden önce oraya yönelir ama vazgeçer; ne siz ne de kendisi oturabilir o koltuğa. başkası çoktan kapmıştır o koltuğu... sonra başka bir koltuk daha ama yine oturmaz oraya.. artık şansınız daralmıştır, bir koltuk daha görürsünüz yönelirsiniz oraya ama o da ne? bizim mal yine görevdedir. hemen karşıdakine mi yoksa buna mı otursam kararsızlığıyla iki koltuk arasında gidip gelir. siz de onun arkasında gidip gelirsiniz tabi. adeta bale yaparcasına metro vagonun koridorunda bir sağa bir sola gidip gelirsiniz. ama artık çok geçtir... uyanık yurdum insanı sanat-manat, bale-tango dinlemez oturuverir o koltuklara...

şu dakikadan itibaren yapılacak iki şey vardır. ya inat eder oturmak için bir sonraki metroyu beklersiniz ya da o malla beraber ayakta "güzel" bir yolculuğun serüvenine bırakırsınız kendinizi.
yolculuk boyunca "senin mnagoym mal!" bakışı ile dik dik bu arkadaşa bakmak gerekir.