bugün

tanınamamaktır, yanlızlıktır, unutulmaktır, uzaklıktır.

insanların birbirlerini dışladığı bu dünyada, birde onlara koymuştur bu iş. gerçekten sorunluudur, yoksa dışardakiler mi onu böyle görüyordur, bilinmez. daha doğrusu bana göre bilinmez.

liseye kadar, hatta sınıfta kalıncaya kadar ortamın en neşelisi, en cıvığıydım. herkes tarafından sevilirdim, sınıfın reisi olsun, ineği olsun, herkes beni severdi. öğretmenlerimde beni çok severdi. sınıfta arkadaşlarım bir program yaptıklarında illaki beni çağırırlardı. ortama neşe katmamla bilinirdim. peki ya şimdi.

ben değiştim, insanların bana bakış açıları değişti, olaylar değişti, zaman değişti. ne zaman bukadar sinirli ve agresif bir herif oldum bilmiyorum. ne zaman göz torbalarım şişti bilmiyorum. ne zaman insanların esrarkeş zannettiği bir kişilik oldum, bilmiyorum. ama bana artık kimse normal insan muamelei yapmıyordu. onlar için ben ya sorunlu öğrenciydim, yada kafayı fazla çekmiş olan biri. insanlar artık benden korkuyordu. kabuslarda görünüyordum. bir zamanlar arkadaşlarımın komik rüyalarına girerken, artık beni rüyasında görenler, beni adam keserken veya canavar olarak, yani kabusun korkulan kişisi olarak görüyorlardı. kısacası, artık hiç kimse beni sevmiyordu, hiç kimseyide ben sevmiyordum.

insanların seni sevmemesi okadar problem değildi. ama sevdiğin kimse olmaması, büyük bir sorundu. ''kanka'' sesleri etrafta çınlıyordu, fakat ben kimseye kanka diyemiyordum, kimseyi sevmiyordum. arkadaşım yoktu, yanlızdım. ama mutlu olduğumu sanıyordum böyle, insanlar yeterince pis değilmiydi? kafayı yemeye başladığımı sanıyordum, neden bukadar kötü duygular hissediyordum. neden insanların hepsi kötü gibi geliyordu bana.

***

murat'ın gözleri fal taşı gibi açıldı. barış'ın rengi attı ve hemen sırayı geri geri ittiler. benden uzaklaşmak için. bunun sebebi ise, arkamda oturan bu iki çocuğun derste 10-15 kere şakasına ökürmüş olmalarıydı ve bende sert bir şekilde elimi sıraya vurdum. bendeki agrasifliği gören öğretmen gıkını çıkarmadı. oysa o an beni azarlamasını isterdim, benden korkmamasını, ağzıma sıçmasını, beni disiplinle tehdit etmesini. ama yapmadı.

***

matematik sınavım çok boktan geçmişti, bende öfkeyle ayağa kalkıp hocaya kağıdı vermeye gitmeye hazırlandım. o sırada hoca başka bir öğrenciye ''zil çalana kadar dışarı çıkmak yok'' demişti. ama tabiiki bu benim için geçerli değildi. hızlı bir şekilde sırayı itip hocanın yanına gittim. hoca birden ''noluya ya'' dedi. bende ''kağıdı verecem hocam'' dedim ve kağıdı verdim. sonrada izin isteyip dışarı çıktım. dışarı çıkar çıkmaz, karşıma ilk çıkan şeye, yani demir bir dolama yumruğu çaktım. ses koriorda yankılandı. ardından duvarlara, ardından tenis masasına yumruğu çaktım. normalde titreyen bir insanım, ama o zaman daha çok titredim. ellerim kızardı. hocanın ''noluyo ya'' demesini hatırlayıp biraz güldüm. sınıfa geri döndüğümde hoca bana fazla yaklaşmadan sinirimi geçirmeye çalıştı.

***

sabah okula gidiyordum. telefon çalışmadı, bir kaç kere açmayı denedim. nedense telefon açılmadı. evimin bulunduğu sokağı yarılamıştım ki, telefonu sinirden yere attım. telefon artık sizlere ömürdü. telefonun kırılmasına daha çok sinirlendim ve öfkeyle kendi kendime bağırıp küfür etmeye başladım. çantama tekme atıyordum. eve geri dönmeye karar verdim. okula gitsem kötü bişey yapıp milleti kendimden iyice korkutacaktım. apartmanın giriş kapısını ittim. kilitliydi. aslında anahtarımla veya otomatiğe basarak açabilirdim. ama sinirden kapıya 3 tekme vurdum. demir kapının ortası (biraz ince bir demir) ayrıldı. yani apartmanın giriş kapısını kırdım. eve çıktığımda ve zili çaldığımda annem hiç bişey sormadan içeri aldı. kahvaltı yapıp psikoloğa gittik. dönüşte kitap aldık. annem bu gerginliğimin okuduğum kitaplarla alakalı olduğunu söyledi, ama ben takmadım. çünkü okuduğum kitaplardaki gergin, karamsar karakterler bana çok sıcak ve yakın geliyorlardı. sanki onlar benim dostummuş gibi.

***

evimizin salonunda bir dini sohbet yapılmaktaydı. herşey iyidi. salonda 9-10 tane insan vardı. bende sohbeti dinlemekteydim. herşey güzel, hoştu. ama bir sebepten dolayı (hatırlamadığım) salonu terk ettim. salona geri döndüğümde, koltuğumda oturduğumu gördüm. ama ben salonun başındaydım. başka biri, bana çok benzeyen biri oturmam gereken yerdeydi. benim tıpa tıp aynımdı. ve birden göz göze geldik. gülümsedi. kaşlarını çatarak gülümsedi. birden bire yüzü yassılaşmaya başladı. o an orda şeytan olduğunu anladım. salonun ortasına dalıp, hocaya ''bu şeytandır'' dedim. ama ne hoca beni taktı, nede diğerleri. hepsi gülmeye başladı. hoca ''napalım şeytansa?'' dedi gülerek. şeytan etrafta koşmaya başladı. evin her tarafında koşuyodu. ama arada bir yere düşüyodu. ben rüya görüp görmediğimi anlamak için etrafa dokundum. koltuklara, duvarlara. ama hissediyordum. koltukları ve duvarları hissediyordum. birden şeytan önüme düştü ve kıvranmaya başladı. ters dönmüş bir böcek gibi kıvranıyodu. birden gözlerimi açtım. sabah ezanı okunuyordu. rüyaymış meğerse. fakat ben bile kendimi kabusumda kötü karakter olarak görmüştüm. başkalarınında beni canavar, katil filan gibi görmesine şaşırmamalıydım.

***

en çokda koyan, ''bu çocuk beni seviyoooo'' diyip arkadan konuşan kızlardı. ama artık hiç biri sikimde değil. bunu burdan yazıyorum. beni adam yerine koymayıp, insan değeri vermeyenlere bu söz; sikimde değilsiniz mastürbatör egoistler.

beni seven insanları artık tanıyorum. artık kim beni seviyo, kim beni arkadaşı olarak görüyo biliyorum. artık bende onlara değer veriyorum. ama korkmaya devam sevmediğim insanlar. sizin için tehlike hala devam ediyor. *
butun hocalarin seni tanimasidir ve localarda en cok konusulan ogrencisindir inekler bile senden sonra konusulur...
Her suçtan sorumlu tutulmaktır.
seneler sonra pişman olacağının işaretidir.
sürekli rehberlik servisinden çağırılıp derslerden yırtmaktır.
kız tavlamak için sert bi imaj yaratma çabasında olmaktır.
(bkz: ergenlik)