bugün

lise bire giden öğrencinin yaşını 15 farzedersek 20 yıllık fark 8 yıldan daha habis olabilir insan için.*
ne güzeldir.
lise öğrencisinden dayak yenilmeyeceğini bilip sevinmeye yol açan durumdur.
yaşlandığını hissetmektir gencecik yaşta. garip bir efkar ansızın *.
emekli olma hakkı kazanmış birinden sekiz yaş büyük olma durumunu düşününce "bile" liği saçmalaşacak durumdur.
(bkz: cengizden liselim)
"ben üniversiteyi kazandığımda sen önlük giyiyordun ibiş" kalıbını kullanma kılavuzudur.
genellemelere göre, lise öğrencilerinden 8 yaş büyük olan herkesin elle tutulur bir niteliği olması gerektiğinden, eğer hala bir baltaya sap olunamadıysa çaresizlik içinde kalmaktır.
ana sınıfından ortaokula her şey güllük gülistanlık gider. çocuk hayatı tanır ve sevmeyi öğrenir, geleceğe dair masum hayaller kurmaktadır bir yandan da. ne zaman ki liseye başlasın, işte o zaman hayallerini alırlar giriş kapısında. lise, her ne kadar olgunluğa erişme bakımından büyük avantajlar sunsa da, hayatı 3 saate sığdıran ve belirsiz bir gelecek vaat eden sınavın da yaklaştığını haber verendir. ayakta kalınır yine de, çevredekilerin yarışmacı moduna girdiği ve depresyon içinde o 3 saatlik sınava hazırlandığı farkedilse de, elinden geleni yapmalıdır çocuk.
nihayet sınav gelir ve 18 yaşının verdiği ama kayıtlı olmayan o ağırlık, üstüne çöker çocuğun. sınav yaklaşmıştır ancak çocuk, kendini kavurmalıdır hayat yolunda, bunu farkeder ve sınavlara verdiği ilginin 2 katını entelektüel birikime harcar. gerçi o sıralar entelektüelliği bile zor söylemektedir ama yolu entelektüelliğe doğru gitmektedir. kararsızlık orada başlar, çünkü özgürlük çocuğun ruhuna sinmiştir.
sonuçta bir özel üniversiteye puanı yeter çocuğun. okulda heveslidir, aklındakinden uzak bir bölümü okusa da hem ders kitaplarını hem de normal kitapları yutarak okur. sonuçta gerçekçiliğe varır ancak hayatı seven amatör bir edebiyatçılık ruhu peşini bırakmaz ve ideallere sahip olur.
ufacık bir hata yapar ve hırsızın da dahil olduğu bir olayda, okulun verdiği laptopu çaldırır. sonuç, çok sevdiği ege' nin incisinden ve çok sevdiği okulundan ayrılmayı gerektirmektedir. saptığı yolsa, kendinden bağımsız ilerleyen bir yoldur. en son bıraktığı yerde hayallerini arar, ancak çoktan gitmiştir hepsi, çoğu parçalanmıştır. yepyeni bir kişilik kurmak zorundadır onca yalanın içinde.
aradan yıllar geçer ve düşük puanlı bir okula kendini zor atar. sevmediği bir şehirde, lise öğrencilerinden bile büyüktür. bir o kadar da üzgün, yüzlerindeki neşeyi farkettiğinde gözleri dolacak kadar.
insanın artık büyüdüğünü anlamasını sağlayacak durumdur.
kendini hayatın acımasız kollarında bulmakla aynı durum.