bugün

Öncelikle başlığın türkiye için laiklik - din karşı durması vazgeçilmez lokomotiftir olarak algılanmasını daha uygun olacağını düşünüyorum.
Tanım: türkiye'nin içine artık çok fazla sinmiş laik veya din karşı durmasının varlığının kabullenmesiyle beraber toplum için bu karşı durmanın olumlu anlamda lokomotif olduğunun bir nevi açıklamasıdır.

Düşüncemi alışkanlıklar kelimesinin bir tür toplumda yansıması üzerine önceden pekiştirecek olursam şunu belirtmek isterim: alışkanlıklar üzerine uzun-uzun psikolojik analizler yazmadan ve sizlerin bu konuda bilgi sahibi olduğunuzu farz ederek şunu belirtmek istiyorum matematiksel anlamda toplum bireylerin kümesidir diye düşünecek olursak. dolayısıyla bu anlamda alışkanlık ferdin nasıl ki hayatı için belirleyici oluyorsa bu alışkanlıkların toplum ve bu bağlam da devlet, millet, halkın bir nevi hayatı içinde etkili oluyor.
Bu sebeple türkiye ne dini dün ne de laikliği dün tanıdı. alışkanlıklar edindi. her bir ferdi hem dinden hem de laiklikten kendisi için kendine has alışkanlıklar edindi. toplum da kendisi için bu alışkanlıklardan alışkanlık edindi. nasıl ki başbakana tepki anlamında 'izmirliyiz, gavuruz, gururluyuz' diye pankart açılması bir toplum alışkanlığıysa aynı zaman da chp konserlerine deli gibi koşan alevi toplumunu uzaklardan gören üsküdarlı bir bayanın balkonundan nerdeyse aşağı sarkarak eliyle kurt sembolünü yapması başka bir toplumun alışkanlığıdır. en uç örnekleme olarak: izmirlilerin bu saatten sonra konyalılar olmasını bekleyemeyiz. hele konyalıların izmirli olmalarını hiç bekleyemeyiz.

' peki bu alışkanlıklar nasıl bir lokomotif olur' sorusuna cevaben devam edeyim. işte bu fertle başlayan ve toplumun alışkanlığına dönü veren ediliverenler toplumun ekonomisi için, siyasi hayatı için, sosyal aktivitesi için, bir-birileriyle olan ilişkileri için tek etkili sebeptir. chp den başka bir partiye oy vermeyecek olan alevi toplumu gibi veya hatta nerdeyse mhp bile dahil diğer hiçbir partiye oy vermeyecek milli gençlikçiler buna en uç örneklerdir. alışkanlıkların ekonomik etkisi konusun da örnekleme meselesini sizlere bırakıyorum. fakat sizler için küçük bir anekdot anlatmak istiyorum. bildiğiniz gibi mussolini meslek olarak öğretmendi. anılarını yazdığı kitabında şöyle rivayet eder:'ders dönemi başlamıştı fakat hala ders kitaplarını ve bilumum gerekli olanları almamıştı. boş gelip gidiyordu. en yakın zaman da olmasını tavsiye ettim. fakat almadığını fark ettim. ve olayın üzerine gidince yahudi çocuğun ağzından şu lafları ala bildim. 'öğretmenim mahallede levo amca en yakın zaman kırtasiyesini açacak. onun açılmasını bekliyorum'. ve bütün ısrarlarıma rağmen o yahudi olan mahallenin esnafının yeni dükkanının açmasını bekledi'.
işte bütün bunlar yüzünden değişmez bir gerçek var. türkiye'nin içine artık çok fazla sinmiş laik veya din karşı durmasının varlığı. çünkü alışverişler dahil hangi blokta yer almana göre değişe biliyor. oyları geçtim bu memlekette nerdeyse hademe bile olmak için hangi blokta yer aldığına göre belirlene biliyor.
sistem oturmuş. her şey bu gidişata sahip olmalı. ötesi gayri mümkün. esasın da mümkün fakat konumuz bu mümkünlük üzerine değil. (bir ipucu: bunun için aklı selim olmanın ideal görünümü kafalara yerleşmeli). fakat bu mümkünlük gerçekleşse türkiye o zaman türkiye olmaz. en azından üç kıtayı saracak olan bir devlet olur. herhalde. yalnız bu da pek mümkün değil. biz olan üzerinden avunmaya devam edelim.
şimdi avuntumuz şu türlü olması gerekiyor: efendim, bir sabah uyandınız konyalılar izmirli ve izmirliler de konyalı olmuş. ekonomi şu şekil de çözümlenmeye başlayacak. kombasan apar topar fabrikalarını veya bilmem nelerini izmir'e taşıyacak. izmirliler can yücel'in mezarı dahil hemen her şeyi bırakıp konya'ya koşuverecekler. hem de bankalarda ki bütün paralarını çekerek.hem de bin bir tövbeyle. banka müdürleri allah'a koşarcasına kefen giyip ' ya rab affet bizi' dercesine ağlamaklı konya'ya bile değil de erken hac seferini gerçekleştirmek için gereken yerlere gitmiş olacaklar. veya üniversiteler artık başörtülü olmayanları içeri almayacaklar. ama nafile kapanan gençler de erken hac seferine katıldılar. üniversiteler harran ovasına taşınacaklar. kemal alemdaroğlu tarikat ehli oluverecek aniden. anayasa başkanı haşim kılıç anayasa mahkemesinin'şeriatçı' olduğunu iddia ederek basın açıklaması yapacak. çev başkanı salya sümük 'bacılar örtününüz' diye ekranlar da çağrı yapacak.
traji-komik açıdan bakarsak bütün bunların olması ne kadar bizi anlamsız kılar.
biraz ciddiyet anlamın da,
türkiye için laiklik- din karşı durması vazgeçilmez lokomotiftir. bu gün türkiye hala dinamik olarak ayakta durabiliyorsa ve hatta ileri gidebiliyorsa işte bu mozaikliğin verdiği olumluklar sebebiyledir. sizleri emin edeceğim bir konu var. türkiye asla ve asla süper güç olmayacak ama aynı zaman da türkiye asla ve asla güçsüz de olmayacak.
şimdi eğer bu halimizi beğenmiyorsak. tek çözüm. alışkanlıkları değiştirmek. yalnız bu yanlış çözüm. eğer olursa yukarda saydığım trajik ve komik olaylar gerçekleşir. alışkanlıklarımızı değiştirmeyelim. fakat yalnız ve sadece yalnız kendi sesimizi duymaktan vazgeçelim. farklı sesler de duyalım. dinleyelim. yani aklı selim olmanın ideal hali bizlerin hayatına girmeli.
yani okullar başörtülülerin yüzüne kapanmasın. veya 'gavur' olmanın garipsenmesi bırakılmalı.
bitiş olarak, gerçek olan şudur başörtüsü sorunu bitmez. bu sorun dün çıkmadı ki bugün bitsin.
veya diğer bir değişle türkiye'de laiklik -din karşı durması bitmez. bu bir gereklilik.
çünkü bu türkiye'nin türkiye olmasının nedeni.(tek nedeni değil ama).

Son olarak, metin içerisinde farklı sesler duymak gibi önemli bir meseleye vurgu yaptığım için okumanız için buyrunuz.

farklı sesler duymak
güncel Önemli Başlıklar