bugün

kompleks sahibi bireylerin hizmetinde oldukları insanlara duydukları dışa vurulan nefret.
türçe'ye hizmetçi nefreti olarak çevrilen 1995 tarihli claude chabrol filmi.
Bu film muhteşem bir film. Türkiyede pek bilinmiyor ve yeni yeni izledim ben de açıkcası. "Hizmetçi nefreti" olarak çevrilmesi bile bu filmin içinde barındırdığı derinliğin anlaşılmadığını gösteriyor.

Neyse film hakkında kısa bir değerlendirme yazacağım şimdi.

Öncelikle 1995 yapımı fransız filmidir. Konusu itibariyle son marxist sanat anlayışıyle yapılmış bir film olduğu söylenir, -ki bence öyledir de. Marxist filmden anlaşılacağı üzere konusu toplumsal sorunlar, daha da açarsak sınıf çatışması yani proleterya-burjuva çatışmasıdır. Bu film TV'lerde sıkça yayınlanan gişe filmlerinden biri değildir. Eğlendirme, ağlatma amacı taşımaz. Kült denebilir ve sanat filmidir. Şunu da söylemem gerek, ben sinema-film uzmanı değilim, öyle bir iddiam da yok. ilk kez izlemeyi düşünenler son derece dikkatli izlemeliler.

--spoiler--

Film ilk yarısında son derece sıkıcı geçer. Proleterya tiplemesi bu filmde hizmetçi ve postanede çalışan kızdır. Burjuva tiplemesi de hizmetçinin çalıştığı aile. Neyse ilk bakışta ne kadar iyi ne kadar anlayışlı burjuva ailesi deseniz de aslında tüm bunların çıkar amacı güttüğüm aşikardır. Aile hizmetçiye, masrafları kendileri karşılayarak ehliyet kursuna göndermeyi, gözleri için göz doktoruna götürmeyi, okuma yazma bilmediği için okula göndermeyi teklif etse de, tüm bunlar aslında hizmetçinin yararından ziyade hizmetçiye daha fazla iş yükleyebilmek içindir. Yani burjuva kendi yararı için proleteryaya yardım eder fakat bu iyi niyet maskesiyle yapılır. Belki şu mesaj da çıkarılabilir : Proleteryanın hayatında ne kadar iyileştirmeler yaparsanız yapın, sınıfsal nefret asla ortadan kalkmayacaktır.

Filmin en can alıcı ve bence en güzel sahnesi de şu : Okuma yazma bilmeyen hizmetçinin, bir el de kitaplıktaki kitaplara sıkması. Aslında filmin büyük bölümünü bu sahne açıklıyor.

Bir diğer nokta ise hissizlik, rahatlık. Her iki proleterya tiplemesine baktığımızda içleri nefretle dolu olmasına karşın aynı zamanda ne bir endişe veya hüzün ne de başka bir duygu taşımaktadırlar. Keza aile öldürürken bu durum doruğa çıkmaktadır.

Bir diğer nokta da, filmdeki en son sahne. ilk izlediğimde kaçırmıştım ama sonrada anladım. Postaneci kız evde ayrılıp arabasını çalıştırmaya çalışırken arka cam birden patlar ve kan, beyin saçılır. En can alıcı ikinci sahne de budur. Filmde açık bir şekilde gösterilmese de, aslında onu vuran hizmetçidir. Birbirlerinin yanında son derece sıkı fıkı arkadaş roller yapmalarına karşın durum öyle değildir. Burada da proleterya eleştirisi yapılmaktadır. Bugün proleterya sınıfı niye bir olup devrim yapamıyor sorusunun cevabı burada saklıdır. Çünkü hepsi birbirlerinin arkalarından vurmaktadır. Buna temsilen hizmetçi de postacı kızı arkasından vurur.

En son can alıcı nokta da şudur : Hediye olarak gelen kasetçalar. Aslında bu son derece sembolik bir anlam taşımaktadır. Filmin son sahnesinde görüldüğü üzere burjuva ailesini kimin vurduğu kasetçalar vasıtasıyla ortaya çıkar. Burjuva sınıfı, ne kadar gizli olurlarsa olsunlar proleteryayı izlemekte ve sürekli onları denetlemektedirler. günümüzde örneği en basitinden her yerde bulunan güvenlik kameralarıdır. 1984 gibi distopik kitaplarda da bu durumun başka bir boyutu anlatılmaktadır.

--spoiler--