bugün

kabusu bitirmeye yönelik bir çalışmadır bu. x ve y adlı iki arkadaş küsmüştür ve kabak sizin başınıza patlamıştır. hele ki aynı öğrenci evinde kalınıyorsa.

karakterlerimizden x, çok üşengeçti. tek bir çekyat üzerinde yıllarını geçirebilecek potansiyele sahipti. hatta çekyatının lakabını yoşi koymuştuk. hiç inmezdi yoşinin üzerinden tıpkı mario gibi. yemeğini onun üzerinde yerdi, içkisini onun üzerinde içerdi ve sonrasında da yine yoşisinin üzerinde uyurdu. sadece tuvaletini yapmak için vedalaşırdı onla. sağolsun.

y ise gayet aktif, bakkala gitmeye kesinlikle üşenmeyen, hiç ders kaçırmayan, yemeğini mutfakta yiyen, odasını hep toplu tutan ve sigara yasağı uygulayan bir tipti.

x ve ben, sigaramız bittiğinde hep y'nin 'beyler ben bakkala gidiyorum bir şey isteyen var mı?' sorusunu beklerdik umarsızca. lakin gün geldi y'nin canına tak etti ve bakkal dönüşü x'in sigarasını almadı. x bu duruma aşırı sinirlendi tabii. 'Hazır gitmişken bana nasıl almazsın' diye feryat etti. üç yıldır sürekli alışveriş ihtiyaçlarını onun karşıladığını unutmuştu bir anda. nitekim çıkan gerginlik sonucu küstüler.

olan bana oldu. önceleri ortak alan olan salonda hep beraber takılmayı denedik. ikisinin de ilgi odağı sürekli ben olduğum için, tüm soruların muhatabıydım. birinin sorusuna cevap veremeden diğerininki geliyordu. iki hafta direnebildim buna. sonrasında da işte sıra sistemini getirdik. bir gece onla diğer gece öbürüyle. şey gibi afedersiniz. neyse.

barıştırma çabalarım hep sonuçsuz kaldı. kimi zaman sempatiklikle kimi zaman da sert çıkarak denedim. ama hep geri tepti. son kozumu devreye sokma zamanı gelmişti artık. küçükken mahallemizin celebritylerinden muzaffer abi öğretmişti bana bu taktiği. iki adet telefonu gizli numaraya alıp, birinden x'i diğerinden de y'yi arayıp, telefonların mikrofonları kulaklık kısmına gelecek şekilde ters düz edip, operasyona başlamalıydım. gerçi biz bunu milleti birbirine küfür ettirmek için yapıyorduk ama olsun. işe yarayabilirdi. ve telefonları çalıyordu;

x- alo.
y- alo.
x- alo.
y- alo.
x- buyrun beni aradınız.
y- beyfendi siz beni aradınız.
x- kardeşim gerizekalı mısın? ben seni niye arim. hem kontörüm yok ki benim. nasıl aricam?
y- lan salak. sen aradın beni. telefonum çaldı.
x- ee benimki de çaldı. y sen misin?
y- hee benim. x?
x- ulan kesin bu ben wade'in ibneliği. neyse kapatıyorum.

planım işe yaramamıştı. bir sene boyunca barışmaları için mücadele ettim ama başaramadım. okul bitti, ev dağıldı ama hala küstüler.

birkaç ay sonra ortak arkadaşlar vasıtasıyla bir buluşma gerçekleşti. ikisi de ordaydı. yanlarına gittim ve 'barışın ulan artık çocuk musunuz' şeklinde çıkıştım. 'biz zaten barıştık lan salak' cevabını alınca başımdan aşağıya kaynar sular döküldü. üstüne de bir olup benle taşak geçtiler. küfrü basıp ikisiyle de küstüm. şimdi de diğer arkadaşlar bizi barıştırmaya çalışıyor işte.
sonunda her ikisiyle de küsmenize yol açabilecek davranıştır. en akıllı yol karışmamak arada kesinlikle laf taşımadan birbirlerinden bahsetmeden zamana bırakmaktır.
genelde elde patlayan durum , böyle bir durumda uzaktan durmak her zaman iyidir.
en rezil durumlardan biridir.

efenim bu iki kişinin arasında kalan şahıs gereksizce zor durumlarda kalır. hele iki küs arkadaş kaprisli egocu felansa barış guvercini şahıs hain ilan edilme durumuyla karşı karşıya kalabilir. barış guvercininin boyle durumlarda savaşın taraflarıyla aynı anda bir mekanda bulunma olasılığını ortadan kaldırması gerekir. uygun şartlar altında arabuluculuk gorevini surduren barışsever şahıs, mutlu sonun gelme olsasılığını artıracaktır.