bugün

küfürün doğasındaki hakaretengiz içeriğin semantik problematiğe yönelttiği soru.

küfürün kabul edilebilirliği ile ilintili olan bu sorun toplumun şu sıra içinde bocaladığı ve kollektif hüküm veremediği bir konu. zira 15 sene önce tv' de, sinemada gayet küfürlü diyaloglar izleyebilirken bugün kemal sunal filmleri dahi sansürleniyor. batıda uzun süredir normlaştırılan ve türlü platformlarda kullanılmasında beis görülmeyen küfürlü içerikler bizim coğrafyamızda bir tür ''ters modernite nüansı'' kazanıp yasaklandırılma yolu ile dilde temizlenme olarak sunuluyor.

biraz güncelleştirip basitleştirelim. örneğin inci sözlük' deki yoğun küfür kullanımının gelişim çağındaki ya da hali hazırda olgun bireyleri olumsuz etkilediği, dejenerasyona kuvvetli bir katalizör malzemesi olduğu düşünülüyor. bu belki haklı, belki de haksız bir itham olmakla birlikte içeriğinde bir argüman barındırmayan, dolayısı ile duygusal-dürtüsel verilmiş bir yaftalamadır. cem yılmaz gibi popüler bir komedyenin gösterisindeki küfür kullanımını mazur gören kişi bunu tv' de görünce mi yadırgıyor? ya da aile olarak oturulurken duyulan bir küfür o aile ortamını kökünden mi sarsıyor? televizyonda verilen bir mafya dizisinde hiç küfür geçmemesi acaba onun gerçekliğine ne denli zarar veriyor? dildeki temizlenme estetiği örtme hakkına sahip mi?

şimdi biraz daha yakına gelelim. aklımda uzun süredir dönen bu problem yakın zamanda benim bir cümleme ''lütfen küfür etme'' karşılığını veren bir arkadaş tarafından hortlatıldı. onun bu çıkışına sözlük ya da tüm gerçek ortamların fazlası ile bu içerik ile bezeli olması ve bunları temizleme ütopyası gütmüyor ve dahi bu durumdan hoşlanmıyor ise bu oluşumlarda bulunmaması gerektiği şeklinde bir karşılık vermekten ziyade, aklıma düşen bunu söylerken bir postulatı olup olmadığıydı. elbette tahmin ettiğim gibi salt ''hoşuma gitmiyor'' tandanslı bir açıklama ile dört kırık kiriş üzerinde duran bir fikircik görmüş oldum.

olaya semantik anlamda bakarsak küfür ya da küfür sayılmayan kelimelerin hepsi toplum tarafından üretilmiş, belirli anlamları imleyen sözcüklerdir. yani 'orospu' kelimesi ile 'fahişe' yahut 'hayat kadını' kelimeleri arasındaki fark nedir? bir haber programında fuhuş esnasında yakalananlara rahatlıkla hayat kadını tanımlaması kullanılabilirken, orospu kelimesinin kullanımı türk aile yapısı açısından zararlı görülür. her iki kelime de aynı anlama işaret ediyor ise hangisi küfürdür ve hangisi değildir? kelimelerden birinin daha hakaret içerikli olduğunu öne sürerseniz kız arkadaşınızı daha temiz olduğu varsayılan hayat kadını kelime tamlaması ile çağırmayı denemenizi öne sürerim. sonuçlarını canlı ve acılı yaşayabilirsiniz.

bu perspektiften yaklaştığımızda tüm küfürlerin aile içerisinde ya da türlü meclislerde kullanılabilecek sağaltılmış karşılıklarının bulunduğunu, bu karşılıklar ile küfürler arasında semantik olarak bir fark olmadığını görürüz. yani her tür diyalog ve platformda küfürün yasaklanması mümkün değildir. kendine farklı biçemler ya da kelimeler ile çıkış yolu her zaman bulacak olan bu kirli sözcükçükler tümel anlamda genel bir yasaklama-sansür yahut dilde temizlenmenin namümkün doğasını işaret eder.

bu anlatıma gelebilecek potansiyel bir sığ yaklaşıma karşı belirtelim ki bu tip problematiklerin çözümlerinde antonim-sinonim şekilli ve diyalekt bir analizden farklı olarak, duygusal ve dürtüsel yaklaşımlar ile çözümleme girişimleri, salt kişisel antipati-sempati ekseninde olacağından oldukça subjektif ve geçersiz yaklaşımlar olacaktır.

bir çok yönetmen ve görüntü ile uğraşan pek çok sanatçı ya da akademisyenin incelediği üzere, kelimelerin iletişimdeki rolünün çözümlemesine girişmek daha makul bir yoldur. bu noktada kelimelerin iletişimin önünü tıkayan, bu sebeple de mükemmel iletişimin asla mümkün olamayacağını savunan görüşe yatkın ve semiyolojik bir düşünce konuya daha yararcı bir çözümleme sunabilir. bu kontekste toplumu kirleten küfür içeriği semantik değil fonetik bir içeriğe dönüşür. çünkü kelimeler insan zihninde imgeleme dönüşme güçleri ile orantılı olarak güçlü anlamlar ifade eder. bu noktada kelimenin izdüşümü olarak semiyolojik bir problem olan imge gelir. bu da her kelimenin, dolayısıyla her görüngünün her bireyde farklı olmasına ve algısal çeşitlemenin yanında anlamlandırmadaki farklılığı da getirir. bu sebeple mükemmel iletişim mümkün olmamakta, gönderici ile alıcı aynı kelimeleri farklı kodlayıp farklı anlamaktadır. bu çeşitlilik tek bir kelimeden dahi sonsuz varyasyon üretir ve bu çeşitliliği tek bir noktadan yakalayıp yasaklamak ya da bastırmak mümkün değildir.

örneklersek bir kişinin her cümlesinin sonuna eklediği ''amına koyayım'' gibi bir küfürün hiç bir etkisi yoktur. çünkü refleks olarak bunu dile getiren kişi kullandığı kelimeleri kendi havsalasında tartmaz, dolayısı ile de bir görüngü oluşmayıp anlamsız bir kelime yığını olarak uzaya atılır. bunun yanında karşısındakine içeriğini tartarak ve reflektif olmayacak şekilde ''senin annen bir hayat kadınıdır'' veya ''orospu çocuğu'' yahut ''piç'' demenin, kişinin imgeleminde aynı görüngülere tekabül etmesinden mütevellit anlam ve önemi eşdeğerdir.

bu açıklama ile küfür, yarı-küfür, hakaret ve temiz kelime gibi ayrımların yapılamayacağını belirttikten sonra söylemek isterim ki şahsi kanaatimce toplumu, gençliği ya da bireyi dejenere eden küfür yahut kelime değil; her türden uyarıcının kişinin imgeleminde oluşturduğu görüngüdür. bu da esas kirliliğin o kelimeyi kendi zihnine kodlayan kişinin anlama yetisi ya da algısındaki seçim merkezi ile alakalı olduğunu gösterir. yani salt kişi uyarıcıyı kodlayıp zihninde oluşturarak temiz ya da kirli kılar. bu da kişiyi(gönderici değil alıcı olarak) bu konuda birinci derecede sorumlu yapar.

sanat ve estetiği kirleten sansür kullanımını asla desteklememekle birlikte, küfürün serbest olmasının çok daha doğru olacağını düşünmekte, yasaklamanın kronolojik-tarihsel ilerleyişine baktığımda ise yasaklamanın ancak daha şiddetli bir reaksiyonu geciktiren kurulmuş bir saatli bomba etkisi yaptığını söyleyebilirim.

bireylerin ve toplumun havsalası temiz ise küfür-küfür değil ayrımı olmayacaktır. toplumu kirleten kelimeler değil sizin düşündüklerinizdir. yani ortada bir kötülük söz konusu ise bunun kaynağı küfür değil sizsiniz. hem de dinleyici olarak.

tekrar yaşanılana dönersek bu uzun açıklamamdan anlaşılacağı gibi benim refleks olarak kullandığım küfür aslında bana değil bahsettiğim kişiye ait olur. yani bundan rahatsız olan sen, bu kelime ya da kelimeleri kendi zihninde yasak olarak gördüğün yerlere kodlayıp rahatsız olurken; ben onları tamamen gayri ihtiyari kullanıyor ve kodlama ihtiyacı duymuyorum. bu şekilde ilerleyen bir zaman döngüsünü makro düşünürsek, makul bir süre sonunda küfür denilen mefhumun da ortadan kalkacağını öne sürebiliriz.

sanırım yeterince uzun ve açıklayıcı oldu. yazıyı hemen hiç kimse okumayacak ama olsun, en azından kendimi tatmin için sorayım;

küfür kötüdür derken ya da küfürden hoşlanmazken gerçekten kötü olduğuna dair bir argümanınız, bunu savunabilecek bir görüşünüz var mı; yoksa kendinizi verdiğim örnekteki gibi (özneye dikkat!) ''sevmiyorum ya!'' gibi salt duygusal davranan, dolayısı ile ilgisi tamamen kendi üzerinde ve düşünerek kavramları sorgulamaktan yoksun konformist-hedon bir yaklaşım ile ahkam kesen bir budala olarak mı konumluyorsunuz?

benim tahminim ikinciden yana. yarışlar başlasın...
küfür iyidir; o kadar adanalı yanılmış olamaz.
"dil bir yemek ise küfür onun tuzu, biberidir."
neyzen tevfik kolaylı
özet geçsek iyiydi de. kötüdür bu durumda.

meraktan yöneltilen bir sorudur.
küfür kötüdür belkide elvet, hak edene edildiği zaman öyle bir rahatlatırki insanı.
(bkz: paha biçilemez)
Küfür aslında kültürden gelir. Kelimelerin anlamlarında bir benzeşme olmasada yapısal olarak karşılaştırırsak kültür kelimesindeki harflerin küfür içindede mevcut olduğunu görebiliriz. (bkz: kültür ve küfür ilişkisi)

Karakter
Üretim eğrisinin negatif eğimde olması
Faliyet
Üretim bozukluğu
Rahatsız edici davranışlar.
yanlıs bir tespittir. hayatın parcasıdır. amk.
cinsiyetçi içeriğe sahip olmadığı sürece kötü değildir. gerçi kullandığımız küfürlerde cinsiyetçi olmayanı yok denecek kadar azdır. örneğin: kadının cinsel yönü ön plana çıkarılarak (sikmek,sokmak gibi )oluşturulan küfürler net olarak kötüdür. kadının sevişmesi- açık konuşursak ''sikilmesi'' onu aşağılık bir canlı haline mi getirir? daha da somutlaştıralım sinirlendiğimiz kişinin yakını olan bir kadına bu şekilde cinsel içerikli bir imada bulunduğumuzda o kadını küfür ettiğimiz kişinin adeta malı olarak gördüğümüzün resmi çıkar ortaya. sonuç olarak;birine, kadınları ötekileştirerek ettiğimiz küfürler göründüğünden daha kötü anlamlar içerir.
kötü değildir hatta bazı durumlarda deşarj bile eder .
güncel Önemli Başlıklar