bugün

gazeteler... yurdumda kendilerince, kendi gündemlerini gütmek derdindeki yazılı basın organları. hepsinin farklı bir ismi, farklı bir kitlesi, farklı bir amacı var şüphesiz. benim anlamadığım nokta temelde varolması gereken "haber verme amacını" neredeyse hiç birisinin taşımıyor olması. gene de evde vakit geçirilecek günlerde bir gazete edinerek manşetlerdeki siyaset, ikinci sayfalardaki magazin-reklam faslını aşarak ara sayfalardaki bilmemkaçıncı sınıf(!) insan hayatlarından haberdar olmak; haber sitelerinin otomatik olarak açılan pop up pencerelerine tercih edilebilir nitelikte. bunun için de çalışan insanlar adına en uygun zaman dilimi, haftanın bize göre son, ecnebilere göre ilk günü olan pazar günüdür sanırım.

bu sabah, tüm bu amaçlar eşliğinde evden çıktım. asıl amacım ekmek almak gibi görünse de gazete bayiine uğramak da plana dahil edilebilir durumdaydı, erinmedim. gazete bayiine geldim ve alabilecek bir gazete göremediğim için büfe şeklindeki gazetecinin hemen önündeki dergi standına göz gezdireyim istedim. eskiden kalma bir alışkanlık benimkisi(rolling stone, rock kazanı vesaire). tam ben dergiler arasında olmayan müzik dergilerini ararken orta yaşlı bir bey gazete bayiine gelerek "bir hürriyet, bir taraf gazetesi lütfen" dedi. gazeteciye baktım bir an ve hiç bir tepki vermeksizin iki gazeteyi tek hamlede içiçe geçirerek müşteriye uzatışını biraz garipsedim. aklımda "heh işte çift yönlü bakabilen bir insan" düşüncesiyle adama doğru yanaştım. her ne kadar hürriyet'in, diğer taraftaki karşılığı sabah gazetesi gibi gelse de bana adam belki biraz eğlenceli bir karşılaştırma yapmak istemişti, bilemem.

"pardon" dedim adama ve bakışları, üzerime döndüğü anda konuşturmadan devam ettim "birbirine zıt çıkarları olan iki gazete aldınız. sadece merak ettim bunu yapma amacınızı..." diyerek hadsizlikte çığır açtım. adam da tebessüm etti ve nezaketle cevapladı "yaklaşık üç aydır ve neredeyse haftanın iki günü, aynı gazeteciden bu iki gazeteyi bir arada alıyorum. aslında bu soruyu ondan beklerdim. ama şahit olup da sorabilecek kadar dikkatli, ayık birisini bulmak güzel." dedi o ara üstünkörü teşekkürümü ettim ve göz kapaklarımı biraz daha açarak cevap beklediğimi hissettirmek amacı güttüm adama karşı. anlamış olacak ki "üç ay önce yavru bir golden aldım, taraf gazetesini onun için alıyorum. kendime değil..." dedi. ne demek istediğini anlamıştım ve aslında taraf gazetesi, üzerine bir köpeğin pislemesi için dahi fazla yetersiz olsa da adamın bu yaptığı saygısızlıktı bana göre.

tam adama da bu düşüncemi ve ne olursa olsun "derdini anlatmak" amaçlı hiç bir girişime karşı böylesine saygısızlık yapılmaması gerektiğini söylemiştim ki adam biraz da mahçup bir şekilde başladı anlatmaya;

"köpeği ilk aldığımda bana gazeteyi serdiğimde üzerine yapmayı kendiliğinden öğreneceğini söylemişlerdi. evdeki eski gazeteleri sermeme rağmen hiç bir mesafe katedememiştim. derken bir gün babam, evime misafirliğe geldi. ki kendisi biraz tutucu bir insandır. zaman almazsa taraf, taraf almazsa da mutlaka vakit gazetesi alır. bana geleceği gün de taraf gazetesi almıştı. o an elime, o gazete gelmişti ve köpeğim o gazetenin üzerine tuvaletini yaptı. takip eden dönemde de farklı gazeteleri denememe rağmen, başarıya ulaşamadım. ben de çözümü, bu şekilde buldum."

dinlediğim bu hikâye sonrası kelime-i şahadet getirerek evimin yolunu tuttum.