bugün

kan, para, ganimet ve cariye aşkıyla yanıp tutuşan muhammed, güçlü bir yahudi kabilesi olan kureyza'yı katletmiştir müslümanlar peygamberlerinin işledikleri katliamı kınamaya cesaret gösteremezler. aksine korkularından bu katliamı haklı çıkarabilmek için var güçleriyle çalışırlar. onların kalpleri mantığa ve insanlığa mühürlü ve sadece allah'a açık olduğu için muhammed'in yaptığı her türlü insanlık dışı çirkin davranışları kabul etmek zorundadırlar. kureyza katliam'ı da buna birebir örnektir. kasıklarında tüy bitmiş her yahudi erkeğin öldürüldüğü beni kureyza katliamını da kabul ederler.
tarihi gerçeklere göre konuşalım mı?

tarihi olarak olay şöyle cereyan ediyor:

hz. peygamber; benu'n nadir, benu'n kureyza gibi bir çok yahudi kabilesiyle antlaşma imzalıyor. muhammed hamidullah'ın bir eseri vardır, vesikalar neşredilmiştir. bildiğiniz yazılı antlaşmalar yapılıyor. bu antlaşmaların maddeleri arasında; ''şehirlerin beraber savunulması'', ''müşriklere karşı beraber olunması'', ''iki tarafında mekkelilere karşı mesafeli olması'', ''iki taraftan birine olan saldırı karşısında, öteki tarafın da yardım etmesi'' gibi maddeler var. isteyene kaynağı da basarım... hatta kaynağımın da kaynağını basarım.

hendek muharabesinde, bazı yahudi kabilelerle müşrikler bir olmuş; medine etrafına kazılan hendek de, bu güçlerin bulunduğu yere kurulmuştu. tüm savunma tedbirleri bu yöndeydi zira beni kureyza, müslüman tarafındaydı. hatta kaynaklarımız, kureyzalılardan hz. peygamberin hendek kazımı için kürek aldığını dahi kaydetmiştir.

fakat müşrikler, kureyzalıları tehdit ettiler. kureyzalılar da yahudi dostlarıyla birlikte antlaşmayı bozmaya karar verdiler.

savaş başladığında, müslümanları bir korku sardı. zira kureyzalılar da, yahudi müşrik kuvvetleriyle birlikte islam ordusu üzerine saldırıya geçmişti. kur'an'da da bu durum üzerine şu ayet nüzul olmuştur:

''Hani onlar size hem üst tarafınızdan hem alt tarafınızdan gelmişlerdi. Hani gözler kaymış ve yürekler ağızlara gelmişti. Siz de Allah’a karşı çeşitli zanlarda bulunuyordunuz. o gün müminler sınanmıştılar'' (ahzab suresi, 10-11)

çünkü müslümanlar, böyle bir ihaneti beklemiyordu. hz. peygamber güsul abdesti almak için gittiği sırada cebrail aleyhisselam ona göründü ve ''melekler silahlarını bırakmadı, kureyza'ya yürü!'' dedi.

müslümanlar de nefret ve öfkeyle kureyzalıların üzerine yürüdüler ve kaleleri muhasara altına alındı.

yahudilere destek vereceğini söyleyen müşriklerin cesaretlendirmeleriyle kureyzalılar, savaşa devam ettiler. en sonunda içlerinden birisi, ''bizi serbest bırak'' dedi fakat allah resulü, buna razı olmadı. artık ihanetten bıkmıştı zira. benu'n kaynukalılarla savaşırken de onların sulh teklifi kabul edilmemişti. ancak araya bir kısım insanları sokup, ısrar edince allah rasulü ''onlara uyanlara lanet olsun'' deyip onlara izin vermişti. fakat kaynukalılar, hemen islam aleyhine çalışmalara devam etmişti; islam dünyası, dersini almıştı.

ka'b bin esed, yahudilerin lideri, yahudileri topladı ve onlara 3 teklif sundu.

zaten yahudiler, hz. peygamberin hak peygamber olduğunu biliyordu. kafirler de keza öyle. kafirin manası zaten 'gerçeği gizleyen' demektir. ka'b bin esed de, buna binaen şöyle dedi:

1) hepimiz o'nun hak peygamber olduğunu biliyoruz, bırakın da, müslüman olalım. yahudiler ''atalarımızın yolundan ayrılmayız'' dediler.
2) çocuklarımızı öldürelim ve tüm gücümüzle savaşalım. yahudiler korkaklıklarından buna da hayır dediler.
3) o zaman bu gece cumartesidir. müslümanlara baskın yapalım. yahudiler, ''cumartesi bu yapılmaz'' deyip, bunu da reddettiler.

ka'b bin esed, artık çare kalmadığını şöyle ifade etti:

''sizden hiçbiriniz, doğduğu günden beri aklını bir defa olsun kullanmış mıdır?''

en sonunda yahudiler pes etti ve bir hakem istediler. rasulullah da, faşist biri olmadığından, 'ashabımdan istediğinizi seçin' dedi. yahudiler, hasta olmasına rağmen, sa'd bin muaz'ı seçtiler. zira kureyzalılarla evsliler eskiden müttefik idiler, sa'd bin muaz da kureyzalıların eski dostu idi. evsliler de, sa'd bin muaz'ı getirirken hep merhametli olmasını ve dostlarını kurtarmasını rica ettiler.

sa'd bin muaz, iki tarafa da hükmüne razı olup olmadığını sordu ve hükmü verdi. tüm büluğa eren yahudi erkeklerinin öldürülmesi.

rasulullah, o gece yahudilerin tevrat okumalarına müsaade etti; hurma ve su ikram etti. müslümanların erzağı tükenmiş olmasına rağmen, yarın ölecek yahudilere kendi yiyeceklerini verdiler.

öldürme işlemi, sabah ve akşam serinliğinde yapıldı; öğlen sıcağında ölümün acılı olmaması için bu işleme ara verildi.

nihayetinde bu hüküm, yahudi şeriatına göre verilmişti, islam şeriatına göre değil.

edit: benu'n kaynuka ile benu'n nadir arasındaki karışıklık düzeltilmiştir.
güzel bir abimizin güzel bir değerlendirmesine konu olmuştur;