bugün

film başlatılır, ışık kapatılır, koltuğa yayılınır, film ilerledikçe daha çok korkmak için rüzgar efekti ve birinin aniden içeri girmesi düşüncesi olsun diye pencereyi, dış kapıyı ardına kadar açmak.
battaniyenin altına saklanmak. o sıcaklığın, güzel yumuşaklığın seni koruduğunu düşünmek.
tabancayı yakın bi yere koymak,nedense korku oyunu falan oynarkende.
halının kenarını yemek.
dudakları tamamen germek ve 32 dişi birden göstermek. o anki yüz ifadesinin çirkinliği maymun kıçında yok afedersiniz.
göz hep açik olan kapidadir. biri gececek mi aha şimdi birini görecem beklentisi vardır. kendi sorularına kendi cevaplarını verirsin. arkaya bakma geregi duyarsin sık sık. yok işte birşey oğlum diye diye sabahı görürsün.
bununla alakalı bir anımı paylaşacağım.
arkadaşımla hasan karacadağ'ın el-cin filmine girdik ve salonda tek tük insan vardı. velhasıl film başladı ve arkadaşım bu filmde gerçek dualar okunduğunu duyduğunu ve bunun onu korkuttuğunu söyledi. neyse o dua sahneleri geldi ve arkadaşım kafasını koltuğa yaslamak suretiyle kulağıma naber nasılsın iyiyim sen nasılsın ben de iyiyim diye kendi kendine sorular sorup cevap verdi. ben napıyorsun diye sorduğumda verdiği cevap sesleri duymak istemediği oldu. abi madem filme geldik o kadar niye korkup en can alıcı sahneleri kaçırırsın yahu.
"Yorganı üstüne çekmek" anlamış değilim sözlük.