bugün

magritte tablosu. foucault şöyle şeyler söylüyor hakkında:

"burada, dünyanın başlangıcının ya da savaşan devlerin görünümü içinde minnacık iki kişi konuşmaktadır. işitilmeyen bir konuşmadır bu; taşların sessizliğinin, koskoca bloklarıyla iki dilsiz gevezenin üzerinde yükselen duvarın sessizliğinin emip içine çektiği bir mırıldanmadır. ya da birbiri üzerine düzensiz olarak konmuş bu bloklar, temellerinde kolayca okunan rêve* (yakından bakıldığında trêve ve crêve’le tamamlanabilir bu) sözcüğünü kuran bir harfler topluluğu oluştururlar. ve sanki bu ince tüy gibi hafif sözcükler taşların kaosunu düzenleme gücünü edinmiş gibidirler. ya da sanki bunun tersine kişilerin külyutmaz ama ortadan kaybolup giden gevezeliklerinin ardında, şeyler, suskunlukları ve uykuları içinde bir sözcük hem de hiçbir şeyin silemeyeceği sürekli ve kalıcı bir sözcük oluşturabilirler; ne var ki bu sözcük, görüntülerin en uçup kaçanını belirtir."

*rüya
*ateşkes
*ölüm

(bkz: l art de la conversation)