bugün

ahmet şahin in köşe yazısının başlığıdır. yazı da şöyledir...

Bazı gazetelerde, deniz otobüslerinde ibadet için ayrılan küçük mescitlerde kılınan namazlar konusunda suç duyurusunda bulunur gibi haberler yayınlandı. Sanki işlenmiş bir suçu ihbar eder gibi heyecanlı ifadelerle 'Deniz otobüslerinde küçük odacıklarda namaz için yer ayrılmış, kıble istikameti de oklarla işaretlenmiş...' denerek, hareket eden vasıtada kıblenin bulunamayacağı yönünde şüpheler meydana getirmeye de çalışıldı...
Böylece otobüs ve gemi gibi vasıtalarda kılınan namazın kıblesi bulunamayacağı yönünde imalarda da bulunuldu...

Önce bir hususa işarette bulunmak isterim. Yolcuların, daha doğrusu tüm Müslümanların kıblesiyle, namazıyla oynamamak gerekir. Çünkü kıble bizim hayatımızda çok köklü ve geniş yeri işgal eder. Kimse bizi kıblemizi bulma konusunda şüpheye düşüremez, kıblesiz namazsız yolculuğa mecbur bırakamaz. Müslümanların hayatlarının her anında, seferde ve hazarda hem kıble vardır, hem de ibadet... Kıbleye yönelmeyenlere kimse bir şey demediği gibi hayatlarını kıblesiz yaşamak istemeyenlere de kimse bir itirazda bulunmamalı, sebepsiz yere bir şüphe ve gerginlik getirmeye çalışmamalıdır...

Müslümanlar ibadetlerinde Mescid-i Haram'a yönelirler. Çünkü Mekke'deki Mescid-i Haram Müslümanların kıblesini temsil ederken, Mescid-i Haram'ın içindeki Kabe de kıblenin kalbini temsil eder. Bizler hem ibadetlerimizde hem de diğer bütün hayırlı işlerimizde hep bu kıble tarafına yöneliriz. Yani kıble istikametli bir hayat yaşarız. Nitekim kurbanımızı kıbleye yönelerek kestiğimiz gibi en sonunda mezarımızı da kıbleye yönelik olarak açar, orada kıble istikametli yatarız... Yani hayatımız da ölümümüz de kıble istikametli geçer.

Kıble anlayışımız deniz otobüsünde bulunamayacak kadar kısa ve dar değildir.

Kıble, Kabe'nin hem altına aşağı inen, hem de üstüne yukarı yükselen bir uzunluğa sahip olduğundan yerin dibine aşağı inen de, göklerin üstüne yukarı yükselen de önünde kıbleyi rahatça bulabilir. Alt-üst derinliği böylesine sonsuz olan kıblenin sağına soluna doğuru da kırk beş derecelik bir genişliği de vardır. Yani kıble bir küçük nokta değildir. Sağına soluna kırk beşer derecelik genişlikte ve yerin altına aşağı, üstüne yukarı uzunlukta bir yöndür. Kur'an'ın ifadesiyle, Mescid-i Haram yönü..

Kıblenin bu kadar derinlik ve genişliğinden dolayıdır ki, bazı evlerde, camilerde, vasıtalarda kıble tartışmasına gerek kalmaz. Bilinen kıble tarafına doğru yönelmek yeterli sayılır, kıblenin zıddına bilgi yoksa kıbleye şüphe ile bakmaya gerek yoktur. Ancak kıblesi hiç bilinmeyen yerlerde sorularak namaza durulur, isabet etmediği sonradan anlaşılsa bile namaz yeniden kılınmaya gerek olmaz. Çünkü sorularak kılınan namaz iadeye gerek kalmaz. Çünkü kıble bilinmediği yerde verilen bilgi yanlış da olsa kılınan namaz sahih olur.

Daha doğrusu, Müslüman'ın kıbleye yönelmesi zor değildir.

Bundan dolayı Müslüman'ın hayatı da ölümü de kıble eksenli geçer, kıbleden kopuk bir devresi olmaz.

Ömer bin Abdulaziz'in hocası büyük âlim Said bin Müseyyeb'in kıble anlayışı Müslümanların kıbleyi nasıl algıladıklarına bir örnek teşkil eder. Bir asra yaklaşan ömrünün son dakikalarında yaşarken bir ara gözlerini yumduğunu görenler hemen yatağının iki ucundan tutup kıbleye doğru çevirirler. Bu sırada gözlerini açan Said bin Müseyyeb sorar:

- Ne yapıyorsunuz? Derler ki:

- Yüzünüzü kıbleye döndürmek için yatağınızı kıbleye çevirdik...

Mecalsiz elini yorganının altından çıkarıp boşlukta sallayarak şöyle söylenir:

- Koskoca bir hayatı geride bırakan Said bin Müseyyeb, şimdiye kadar kıbleye yönelik olarak yaşamamış da son anında kıbleye yöneliyorsa yazık olmuş onun kıblesiz geçen koskoca hayatına!..

Demek istiyorum ki lütfen Müslümanların kıblesiyle, namazıyla uğraşmayın. Bizim en hassas olduğumuz noktalarımıza iğneler batırarak sebepsiz yere ülkede gerginlikler meydana getirmeye çalışmayın. Biz hayatımızın her anında kıble istikametli yaşarız. ideolojik maksatlarınız varsa onu başkaları üzerinden sağlamaya yönelin, kutsallarımızın üzerinden gerginlik meydana getirmeye uğraşmayın...
(bkz: seferi namazı)
(bkz: kaza namazı)

(bkz: iyice bkz)
dini hassasiyetleri nedeniyle bu tür talepleri olan bir kitleye, "yok kardeşim git evinde kaza yap", "gemiye binmeden kılsaydın", "bir seccade al ve kaptan köşküne çık" tarzında söylemler ne kadar da ön yargılı ve bağnaz geliyor uzaktan bakınca !
(bkz: lütfen alıcılarınızla oynamayın)