bugün
- sözlükte nefret ettiğiniz yazarlar ve sebepleri15
- okan buruk14
- sudekiray13
- 21 eylül 2024 fenerbahçe galatasaray maçı129
- fenerbahçe taraftarı18
- bimde çalışanda akıl var mı15
- seks kasedinizi yaymakla tehdit edilse naparsınız10
- herkes uyudu mu8
- mert hakan yandaş9
- jose mourinho14
- aranızda medyum olan var mı13
- 21 eylül 2024 fenerbahçe'ye verilen penaltı10
- sari renkli seker9
- narin güran18
- fb gs'yi yensin götüme rakı şişesi sokarım8
- cumartesi gecesi fenerli yazarlar kucağa oturacak8
- eve çağıran erko22
- anın görüntüsü27
- b'u r c u24
- neden sürekli kabız oluyorum17
- ya tarkan da ölürse10
- arkadaşlar sizce bu bana yakışır mı11
- sözlük erkeklerinin arabaları9
- fenerbahçe galatasaray derbi sonucu ne olur15
- metin arolat31
- amca diyen kasiyer kız8
- otobüste uyuyamamak8
- bugün bir değişiklik yapalım bilgi entrysi girelim25
- kocam ol diyen kadın9
- bel çevreniz kaç cm12
- hangi sözlük kızıyla ne yapmak isterdin22
- nickli başlık açanlar kucağa alınacak12
- siber güvenlik başkanlığı9
- sağ yan ağrıması8
- hasta olsam geçmiş olsun der misiniz9
- bursa da başı açık öğretmen istmeyen okul müdürü19
- geçmiş olsun menuet13
- arkadaşlar beni neden insta'dan takip etmiyorsunuz12
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz11
- notaların cinsel ilişkiye girmesi10
- derbi sonrası mourinho'nun istifaya davet edilmesi11
- zafer partisi8
- uludağ sözlük discord grubu12
- sahilde eğlenen suriyeli genç erkek kardeşlerimiz14
- sözlükte tek destekçimin true olması8
- kuresel ikinma'nın ne biçim yetkili olması11
- çekrekliğe bi vursak yüzde 75i boşa gider10
- türk sevmeyip afgan ve suriyeli seven yazarlar17
- kuresel ikinma'ya yetkili diyen zavallılar10
- gocu silik yesin kampanyası15
ahmet şahin in köşe yazısının başlığıdır. yazı da şöyledir...
Bazı gazetelerde, deniz otobüslerinde ibadet için ayrılan küçük mescitlerde kılınan namazlar konusunda suç duyurusunda bulunur gibi haberler yayınlandı. Sanki işlenmiş bir suçu ihbar eder gibi heyecanlı ifadelerle 'Deniz otobüslerinde küçük odacıklarda namaz için yer ayrılmış, kıble istikameti de oklarla işaretlenmiş...' denerek, hareket eden vasıtada kıblenin bulunamayacağı yönünde şüpheler meydana getirmeye de çalışıldı...
Böylece otobüs ve gemi gibi vasıtalarda kılınan namazın kıblesi bulunamayacağı yönünde imalarda da bulunuldu...
Önce bir hususa işarette bulunmak isterim. Yolcuların, daha doğrusu tüm Müslümanların kıblesiyle, namazıyla oynamamak gerekir. Çünkü kıble bizim hayatımızda çok köklü ve geniş yeri işgal eder. Kimse bizi kıblemizi bulma konusunda şüpheye düşüremez, kıblesiz namazsız yolculuğa mecbur bırakamaz. Müslümanların hayatlarının her anında, seferde ve hazarda hem kıble vardır, hem de ibadet... Kıbleye yönelmeyenlere kimse bir şey demediği gibi hayatlarını kıblesiz yaşamak istemeyenlere de kimse bir itirazda bulunmamalı, sebepsiz yere bir şüphe ve gerginlik getirmeye çalışmamalıdır...
Müslümanlar ibadetlerinde Mescid-i Haram'a yönelirler. Çünkü Mekke'deki Mescid-i Haram Müslümanların kıblesini temsil ederken, Mescid-i Haram'ın içindeki Kabe de kıblenin kalbini temsil eder. Bizler hem ibadetlerimizde hem de diğer bütün hayırlı işlerimizde hep bu kıble tarafına yöneliriz. Yani kıble istikametli bir hayat yaşarız. Nitekim kurbanımızı kıbleye yönelerek kestiğimiz gibi en sonunda mezarımızı da kıbleye yönelik olarak açar, orada kıble istikametli yatarız... Yani hayatımız da ölümümüz de kıble istikametli geçer.
Kıble anlayışımız deniz otobüsünde bulunamayacak kadar kısa ve dar değildir.
Kıble, Kabe'nin hem altına aşağı inen, hem de üstüne yukarı yükselen bir uzunluğa sahip olduğundan yerin dibine aşağı inen de, göklerin üstüne yukarı yükselen de önünde kıbleyi rahatça bulabilir. Alt-üst derinliği böylesine sonsuz olan kıblenin sağına soluna doğuru da kırk beş derecelik bir genişliği de vardır. Yani kıble bir küçük nokta değildir. Sağına soluna kırk beşer derecelik genişlikte ve yerin altına aşağı, üstüne yukarı uzunlukta bir yöndür. Kur'an'ın ifadesiyle, Mescid-i Haram yönü..
Kıblenin bu kadar derinlik ve genişliğinden dolayıdır ki, bazı evlerde, camilerde, vasıtalarda kıble tartışmasına gerek kalmaz. Bilinen kıble tarafına doğru yönelmek yeterli sayılır, kıblenin zıddına bilgi yoksa kıbleye şüphe ile bakmaya gerek yoktur. Ancak kıblesi hiç bilinmeyen yerlerde sorularak namaza durulur, isabet etmediği sonradan anlaşılsa bile namaz yeniden kılınmaya gerek olmaz. Çünkü sorularak kılınan namaz iadeye gerek kalmaz. Çünkü kıble bilinmediği yerde verilen bilgi yanlış da olsa kılınan namaz sahih olur.
Daha doğrusu, Müslüman'ın kıbleye yönelmesi zor değildir.
Bundan dolayı Müslüman'ın hayatı da ölümü de kıble eksenli geçer, kıbleden kopuk bir devresi olmaz.
Ömer bin Abdulaziz'in hocası büyük âlim Said bin Müseyyeb'in kıble anlayışı Müslümanların kıbleyi nasıl algıladıklarına bir örnek teşkil eder. Bir asra yaklaşan ömrünün son dakikalarında yaşarken bir ara gözlerini yumduğunu görenler hemen yatağının iki ucundan tutup kıbleye doğru çevirirler. Bu sırada gözlerini açan Said bin Müseyyeb sorar:
- Ne yapıyorsunuz? Derler ki:
- Yüzünüzü kıbleye döndürmek için yatağınızı kıbleye çevirdik...
Mecalsiz elini yorganının altından çıkarıp boşlukta sallayarak şöyle söylenir:
- Koskoca bir hayatı geride bırakan Said bin Müseyyeb, şimdiye kadar kıbleye yönelik olarak yaşamamış da son anında kıbleye yöneliyorsa yazık olmuş onun kıblesiz geçen koskoca hayatına!..
Demek istiyorum ki lütfen Müslümanların kıblesiyle, namazıyla uğraşmayın. Bizim en hassas olduğumuz noktalarımıza iğneler batırarak sebepsiz yere ülkede gerginlikler meydana getirmeye çalışmayın. Biz hayatımızın her anında kıble istikametli yaşarız. ideolojik maksatlarınız varsa onu başkaları üzerinden sağlamaya yönelin, kutsallarımızın üzerinden gerginlik meydana getirmeye uğraşmayın...
Bazı gazetelerde, deniz otobüslerinde ibadet için ayrılan küçük mescitlerde kılınan namazlar konusunda suç duyurusunda bulunur gibi haberler yayınlandı. Sanki işlenmiş bir suçu ihbar eder gibi heyecanlı ifadelerle 'Deniz otobüslerinde küçük odacıklarda namaz için yer ayrılmış, kıble istikameti de oklarla işaretlenmiş...' denerek, hareket eden vasıtada kıblenin bulunamayacağı yönünde şüpheler meydana getirmeye de çalışıldı...
Böylece otobüs ve gemi gibi vasıtalarda kılınan namazın kıblesi bulunamayacağı yönünde imalarda da bulunuldu...
Önce bir hususa işarette bulunmak isterim. Yolcuların, daha doğrusu tüm Müslümanların kıblesiyle, namazıyla oynamamak gerekir. Çünkü kıble bizim hayatımızda çok köklü ve geniş yeri işgal eder. Kimse bizi kıblemizi bulma konusunda şüpheye düşüremez, kıblesiz namazsız yolculuğa mecbur bırakamaz. Müslümanların hayatlarının her anında, seferde ve hazarda hem kıble vardır, hem de ibadet... Kıbleye yönelmeyenlere kimse bir şey demediği gibi hayatlarını kıblesiz yaşamak istemeyenlere de kimse bir itirazda bulunmamalı, sebepsiz yere bir şüphe ve gerginlik getirmeye çalışmamalıdır...
Müslümanlar ibadetlerinde Mescid-i Haram'a yönelirler. Çünkü Mekke'deki Mescid-i Haram Müslümanların kıblesini temsil ederken, Mescid-i Haram'ın içindeki Kabe de kıblenin kalbini temsil eder. Bizler hem ibadetlerimizde hem de diğer bütün hayırlı işlerimizde hep bu kıble tarafına yöneliriz. Yani kıble istikametli bir hayat yaşarız. Nitekim kurbanımızı kıbleye yönelerek kestiğimiz gibi en sonunda mezarımızı da kıbleye yönelik olarak açar, orada kıble istikametli yatarız... Yani hayatımız da ölümümüz de kıble istikametli geçer.
Kıble anlayışımız deniz otobüsünde bulunamayacak kadar kısa ve dar değildir.
Kıble, Kabe'nin hem altına aşağı inen, hem de üstüne yukarı yükselen bir uzunluğa sahip olduğundan yerin dibine aşağı inen de, göklerin üstüne yukarı yükselen de önünde kıbleyi rahatça bulabilir. Alt-üst derinliği böylesine sonsuz olan kıblenin sağına soluna doğuru da kırk beş derecelik bir genişliği de vardır. Yani kıble bir küçük nokta değildir. Sağına soluna kırk beşer derecelik genişlikte ve yerin altına aşağı, üstüne yukarı uzunlukta bir yöndür. Kur'an'ın ifadesiyle, Mescid-i Haram yönü..
Kıblenin bu kadar derinlik ve genişliğinden dolayıdır ki, bazı evlerde, camilerde, vasıtalarda kıble tartışmasına gerek kalmaz. Bilinen kıble tarafına doğru yönelmek yeterli sayılır, kıblenin zıddına bilgi yoksa kıbleye şüphe ile bakmaya gerek yoktur. Ancak kıblesi hiç bilinmeyen yerlerde sorularak namaza durulur, isabet etmediği sonradan anlaşılsa bile namaz yeniden kılınmaya gerek olmaz. Çünkü sorularak kılınan namaz iadeye gerek kalmaz. Çünkü kıble bilinmediği yerde verilen bilgi yanlış da olsa kılınan namaz sahih olur.
Daha doğrusu, Müslüman'ın kıbleye yönelmesi zor değildir.
Bundan dolayı Müslüman'ın hayatı da ölümü de kıble eksenli geçer, kıbleden kopuk bir devresi olmaz.
Ömer bin Abdulaziz'in hocası büyük âlim Said bin Müseyyeb'in kıble anlayışı Müslümanların kıbleyi nasıl algıladıklarına bir örnek teşkil eder. Bir asra yaklaşan ömrünün son dakikalarında yaşarken bir ara gözlerini yumduğunu görenler hemen yatağının iki ucundan tutup kıbleye doğru çevirirler. Bu sırada gözlerini açan Said bin Müseyyeb sorar:
- Ne yapıyorsunuz? Derler ki:
- Yüzünüzü kıbleye döndürmek için yatağınızı kıbleye çevirdik...
Mecalsiz elini yorganının altından çıkarıp boşlukta sallayarak şöyle söylenir:
- Koskoca bir hayatı geride bırakan Said bin Müseyyeb, şimdiye kadar kıbleye yönelik olarak yaşamamış da son anında kıbleye yöneliyorsa yazık olmuş onun kıblesiz geçen koskoca hayatına!..
Demek istiyorum ki lütfen Müslümanların kıblesiyle, namazıyla uğraşmayın. Bizim en hassas olduğumuz noktalarımıza iğneler batırarak sebepsiz yere ülkede gerginlikler meydana getirmeye çalışmayın. Biz hayatımızın her anında kıble istikametli yaşarız. ideolojik maksatlarınız varsa onu başkaları üzerinden sağlamaya yönelin, kutsallarımızın üzerinden gerginlik meydana getirmeye uğraşmayın...
dini hassasiyetleri nedeniyle bu tür talepleri olan bir kitleye, "yok kardeşim git evinde kaza yap", "gemiye binmeden kılsaydın", "bir seccade al ve kaptan köşküne çık" tarzında söylemler ne kadar da ön yargılı ve bağnaz geliyor uzaktan bakınca !
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar