bugün

Karen Horney'in yazdığı kitap. insanın kendine diyalektik yolculuğu desem, pek bir süslü söz etmiş olurum, ama tam da böyledir. Kendimle göğüs göğüse çarpışabilirim diyorsanız okuyun derim.
psikolojinin gelişimine büyük katkıları olan psikolog karen horney' e ait kitap.

daha evvel dört büyük kuramcıya göre - freud, adler, jung ve horney- kendi yaşam öykümün analizini yapmıştım fakat daha detaylı bir analiz adına yardımcı olabileceğini düşündüğüm için en kısa sürede bunu da satın almayı planlıyorum.

kendisinin de söylediği gibi, kişinin kendini analizi büyük bir kararlılık, öz disiplin ve aktif mücadele gerektirir ve tek bir kitap elbette bu analiz adına yeterli değildir.
karen horney'ın yadığı 240 sayfalık kitap.

birçok insan durumundan veya fikirlerinden dolayı bir analiste gidemiyor. veya bir analisti gerek görmüyor. peki analist ne kadar gerekli? kendimizi kendimizden daha iyi kim tanıyabilir? elbette ki bunu denediğimizde çoğumuz başarısız olacağımı düşünürüz ve bir uzmanın yardımı daha iyi olur deriz. işte karen horney bir "uzman" olarak size bu yardımı yapmaya hazır. ama sizi analiz ederek değil sizi kendinizi nasıl analiz edeceğiniz konusunda bilgilendirerek ve yüreklendirerek. bu açından oldukça ilginç bir kitaptır ve oldukça önemlidir.

nevrozları kavrarsınız bu kitapla. bundan sonrasına notlarıma ayıracağım. biraz uzun olabilir.

Narsizm dürtüsü sahte özün gelişmesine yöneliktir.
"insan felsefesinin en derin kaynağı, bunu şekillendiren ve besleyen kaynak, insanlığa duyulan inanc ya da inanc yokluğudur.

Eğer bireyin insanlara guveni varsa ve onlar yoluyla guzel birşeylere ulaşabileceğine inanıyorsa, yaşam ve dunya konusunda, guveniyle uyum icinde olan idealler kazanacaktır. inanc yokluğu durumunda da inacsızlığa karşılık gelen idealler uretecektir."

Genellikle ya hep ya hic ilkesinin uygulanışı gorunurdeki doğruluğuna karşın bir yanılgıyı anıştırmaktadır.

Uzmanlaşmaya duyulan inanc kolayca kor bir urpertiye donuşebilir ve yeni bir etkinliğe yonelik her girişimi boğazlayabilir.

Kendi kendine analizdeki belirleyici zorluk bu alanda değil, bilancaltı guclerini gormemize engel olan coşkusal etkenlerde yatmaktadır.

Bu sorulan gozoniine almak yararlıdır cunku bu tur temel insan cabaları ve değerleriyle bunlann nevrotik taklitleri arasındaki farlılıklan kavramak, sadece teorik değil, aynca acıkca pratik bir değere de sahiptir. Bu iki caba turunun amaclan benzerlik gosterir ama temelleri ve anlamlan butunuyle farklıdır.

Hicbir irade bizi Pazar gununun oğlen sonrası trafik sıkışıklığından kurtaramaz.

Boylece her bir nevrotik eğilim ozel bir kaygı yaratmakla kalmaz, ozel davranış turleri, kendine ve başkalarına ilişkin ozel biir imaj, ozel bir gurur, ozel bir tur duyarlılık ve ozel ketlemeler de geliştirir.

Yine de analizin her bir bolumunun uc aşama gecirmesi tipiktir. Nevrotik bir eğilimin algılanması; bunun nedenlerinin, dışavurumlarının ve sonuclarının ortaya cıkarılması ve bu eğilimin kişiliğin diğer parcalarıyla, ozellikle diğer nevrotik eğilimlerle olan ic ilişkilerinin keşfedilmesi.

Başka bir deyişle nevrotik bir eğilimin keşfedilmesinin ilk ozgur bırakıcı etkisinden hemen sonra birey bir catışmayla karşı karşıya gelir: Hem değişmek ister, hem değişmemek. Bu catışma genellikle bilincaltında kalır cunku birey mantığa ve kendi cıkarına ters duşen birşeye tutunmak istediğini kabul etmek istemez.

Hastaya duşen uc temel gorev vardır. Bunlardan ilki kendini olabildiğince tam olarak ve acık sozlulukle dile getirmesidir. ikincisi, bilincsiz itici guclerinin ve bunlann yaşamı uzerindeki etkisinin bilincine varmasıdır. Ve ucuncusu, cevresindeki dunyayla ve kendisiyle olan ilişkilerini rahatsız eden tutumları değiştirme becerisini geliştirmesidir.

bir bastırmanın kaldırılması eyleme giden yolu acar.

Bir caba ya da duygu bastırıldığı surece birey bir cıkmaza girmiş demektir.

Ozgun analitik gozlemler, analistin hastadaki bilincsiz gudulenimleri algılayıp anlamasından cıkarılır.

Tıpkı hastanın aklına gelen herşeyi hicbirşey alıkoymaksızm dile getirmesi gerektiği gibi analistin de her ayrıntıyı potansiyel acıdan anlamlı olarak değerlendirmesi gerekir.

Bu, onceki bulgulardaki bir gelişme anlamına geliyordu cunku onu "puruzsuz" ve etkin bir yoldan calışmaktan alıkoyan kendi icindeki her etkenin kendisi icin bir "başarısızlık" anlamına geldiğini gosteriyordu. Boylece psikanalize yonelik temel direnmelerinden birisini acığa vurmuş oldu.

Bu deneyim, iradesini birşeye ulaşmak icin kullandığı zaman bunu yapabilmesi gerektiği yolundaki yanılsamalı bir inancı sarsmıştı. Aşılmaz her engel, hatta dağlardaki sis gibi kendi kontrolunun cok cok otesinde olsa bile, onun icin iradesinin engellenmesi anlamına geliyordu.

Hastanın sunduğu malzeme icinde tekrarlanan konular ya da diziler kavrayış acısından ozellikle yararlı olur. Eğer cağrışımlar her zaman hastanın ustun bir zekaya ya da ussallığa sahip olduğu ya da genelde saygıya değer bir insan olduğu yolundaki dolaylı kanıtlamalarla bitiyorsa analist, hastanın bu tur ozelliklere sahip olduğuna duyduğu inancın onun icin cok buyuk bir coşkusal değer taşıdığını anlayacaktır.

Dunya koşullanyla gercekten de ilgileniyor olabiliriz, ancak bu ilgi bizi bir ruhcokuntusune değil eyleme suruklemelidir.

Analizdeki herkes, sadece kendini değil, ayrıca yaşamının bir parcası olan diğer insanları da anlamayı oğrenmelidir; ama işe kendinden başlaması daha guvenlidir.

Başka turlu ussal olan bir insanda usdışı bir alan bulursak, bu alanın onemli birşeyi gizlediğinden emin olabiliriz.

Ozgur cağrışım tekniğiyle ilgili birşey daha: Cağrışım yaparken mantık yurutmeden kacınmak temel bir onem taşır. Mantık, analiz surecinde kendi değerine sahiptir ve bunu kullanacak bol bol fırsat olacaktır ama ancak cağrışımdan sonra. Değinilmesi gereken son bir gizli tehlike daha var: Asla gercekten inandığınızdan daha fazlasını kabul etmeyin.

Bu da yukarıda değinilen iki noktayı acıklar: Kişinin kendi ilgisini izlemesinin onemi ve tam bir inanma olmaksızın hicbirşeyi kabul etmemenin onemi.

kendi kendini analizi ucuncu bolumde tartışılan uc evreyi cok iyi acıklar: Nevrotik bir eğilimin algılanması; sonuclarının anlaşılmasıve bunun diğer nevrotik eğilimlerle olan ic-ilişkilerinin ortaya cıkarılması.

Bir ozelliği değiştirebilmeden once bunun dinamik guclerini tanımak gerekir.

Eğer direnmelerine, bunları ezip gecme amacını guden duşmanca bir kararlılıkla yaklaşırsa, bunların anlaşılması icin gerekli olan sabra ve istekliliğe kolay kolay sahip olamaz.

Yaşam bir savaşım ve arayış, gelişme ve gelişimdir.